the weight of goodbye

110 27 14
                                    

"The smile that you gave me
Even when you felt like dying..."

5 yıl önce.

Taehyung'un, tüm hayatını alt üst edecek kararı vermesinin üzerinden 1 hafta geçiyordu. Bu gerçeklik gölge gibi ortalarda dolanıyor, hala gün yüzüne çıkmayı reddediyordu. Çünki Taehyung, buna cesaret edemiyordu.

Yağmur cama hafifçe vuruyor, dışarının serin havası Taehyung'un boğazına düğümlenen kelimeleri daha da ağırlaştırıyordu. Eline sıkıca tuttuğu telefonun ekranında Jungkook'un adı hâlâ görünüyordu. Çağrı bitmişti, ama kalp atışları henüz sakinleşmemişti. "Geliyorum," demişti Jungkook. O sesi duymak bile Taehyung'un içinde öyle bir acıya yol açmıştı ki... Kendi kendine söz vermişti; bu gece, her şeyden önce son bir anı paylaşacaklardı. Ardından söyleyecekti acı gerçeği. Ama önce son bir kez..sevgisini hissetmek istiyordu yeniden.

Taehyung oturma odasında ileri geri yürümeye başladı. Saçlarını sıkıntıyla karıştırıyor, her birkaç dakikada bir saate bakıyordu. "Bunu yapabilirsin," diye kendine fısıldadı. Ama yapabilir miydi? Jungkook'un güven dolu gülüşünü hatırlayınca, o kocaman ellerin sıcacık dokunuşunu düşündükçe, göğsündeki sıkışma katlanılmaz hâle geliyordu. Birlikte kurdukları küçük ama mutlu dünyayı bırakmak zorundaydı. Ve Jungkook bunu henüz bilmiyordu.

Bir saatten fazla bir süre geçmişti ki, nihayet evinin dış kapısının açıldığını duydu. Taehyung bir an nefesini tuttu. Ayak sesleri, hafif tıkırtılar... Sonunda kapı çalındı.

Kapıyı açtığı anda Jungkook'un yüzüyle karşılaştı. Yorgun ama nazik bakışlar, o tanıdık, sıcak gülümseme. "Ne oldu, Tae? Sesin endişeliydi," dedi Jungkook, botlarını çıkarmak için eğilirken.

Taehyung onu yanıtlamadı. Sadece kolundan tutup içeri çekti, kapıyı ardında hızla kapatırken gözleri Jungkook'un gözlerine kilitlenmişti. O an kelimeler yetersizdi. Onun yerine, bir adım attı ve dudaklarını Jungkook'un dudaklarına bastırdı.

Jungkook bir an şaşırmış gibiydi, ama Taehyung'un sıcaklığını hissettiği anda teslim oldu. Elleri Taehyung'un yüzüne kayarken öpücüğe daha fazla derinlik kattı. Taehyung, Jungkook'un kokusunu içine çekti. Her zamanki taze ama bir o kadar büyüleyici kokusu... Gözlerini kapattı ve dudaklarının titrediğini fark etti. Bu vedanın başlangıcıydı, ama Jungkook bunu bilmiyordu.

Taehyung, öpücüğü yavaşça bitirdiğinde, Jungkook'un kollarında başını göğsüne yasladı. "Sadece... burda kal," diye fısıldadı. "Hiçbir şey sorma. Sadece kal."

Jungkook'un kolları sıkıca sarıldı etrafında. "Her zaman buradayım, Tae," dedi yumuşak bir sesle. Ama Taehyung'un içi daha da yandı. 'Artık değil,' diye düşündü ama bunu söyleyemedi.

Taehyung'un elleri, Jungkook'un boynundan omuzlarına, sonra sırtına kaydı. Onun her köşesini hafızasına kazımak istiyordu. Gömleğinin yakasını hafifçe çekiştirerek, onu yatak odasına doğru yönlendirdi. Bu an, sonsuz bir vedanın şefkatli yansımasıydı.

Yatak odasına girdiklerinde yağmurun sesi daha belirgin olmuştu. Perdeler hafifçe dalgalanıyordu. Jungkook'un elleri, Taehyung'un beline kaydı ve onu nazikçe kendine doğru çekti. Taehyung bir kez daha onun dudaklarına uzandı, ama bu sefer aceleci değil, sevgi doluydu. Jungkook bu öpücüğe şaşırmıştı; içinde daha fazla duygu, daha fazla yoğunluk vardı.

Taehyung onu yatağa doğru çektiğinde gözlerinde bir kararlılık vardı. Onun yanında geçirdiği her saniyeyi hissetmek istiyordu. Jungkook'un üzerindeki gömleği çıkardı, parmakları onun sıcak teninde gezdi. Bu bir arzudan öte, bir özlem, bir hasretti.

SUSPENDED LOVE《Taekook》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin