2004'gündüz
Odasının camından içeri gelen güneş ışınlarının altında birkaç kez gözlerini kırpıştırarak yavaşça araladı.Başı dünki iki tokattan sonra felaket ağrımıştı,uyuyunca hafiflese de etkisi yine devam ediyordu.Yatakta diğer tarafa dönüp camdan gelen güneş ışıklarıyla birlikte hafifçe gözünü kısıp pozisyonunun izin verdiği bir şekilde dışarıyı izlemeye başladı.Üstündeki yorganı sadece kafasını örtmeyecek bir biçime getirdi.Daha sıcak olmuştu artık,normalde bununla rahat hissetmesi gerekirken kendini kötü hissetti.İçinde tarif edemeyeceği hisler vardı.Aniden üzerindeki yorganı attı ve hızla yataktan kalktı.Düşünmeden ve baş ağrısını unutarak yapmıştı bunları.
Odaya kısa bir göz gezdirdi.Sonra aradığı şeyin yatağın altında olduğunu gördü.
Yeşil defter açık bir şekilde yatağın altında duruyordu.Daha doğrusu yarısı yatağın altındaydı.Diğer yarısı görünür bir şekildeydi.
Defteri aldı.Defterin tam ortasındaki kalem de onunla birlikte geldi.Açık sayfanın üzerindeki harflere baktı.Klasik bir ilkokul 1.sınıf öğrencisinin kullandığı harfleri öğrenmek için kullandığı bir defterdi.Bu defteri kendisi mi buldu yoksa annesi mi getirdi bilmiyordu.
Henüz ilkokula başlamamıştı.6 yaşına daha birkaç ay önce girmiş ve okulların açılmasına yaklaşık 1 ay kalmıştı yani 1 ay sonra o da gidecekti ancak merakına yenilip televizyondan ve gazetelerden yardım alarak kendi kendine öğrenmişti yazı yazmayı ve okumayı.
İşte şimdi o defter tekrar elindeydi.Yerde bağdaş kurup defterin üzerindeki son yazdığı kelimelere baktı.Bu sırada hafif bir mide bulantısı hissetti ama çok önemsemedi.Ardından çalışma hevesi hemencecik gidivermişti.Deftere oflayıp bakarken dışarıya çıkmanın iyi bir fikir olduğunu düşündü.Hızla ayağa kalktı.Kapıya doğru ilerlerken arkasında birinin olduğunu hissetti.Kafasını çevirmesiyle birlikte annesini gördü.Siyah tişört ve siyah bir pantalon giymişti,siyah düz, uzun saçlarını da serbest bırakmıştı.Bütün bu karamsar tarzına zıt mavi gözleri ona heyecanla bakıyordu ancak bu heyecanın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlayamadı.Kadın bir şey diyemeden kapı çaldı.
"Kim geldi?"
Bu soruyu sorarken gözleri annesinin yumruk olmuş ellerine baktı.Elleri terlemişti.Ardından yüzüne bakınca dudaklarını sımsıkı birbirine bastırdığını gördü.Bu stresli hâlini görünce dünkü olay aklına geldi.
'Acaba o kızgın komşu mu?' diye düşündü.Lakin bu düşüncesi annesinin hızlı bir şekilde kapıyı açmasıyla son buldu.
Kapının önünde üç tane siyah takım elbiseli adam vardı.Çocuk ne olduğunu anlamak istercesine adamlara bakarak kaşlarını çattı.Adamlardan biri kapı eşiğinin sadece birkaç santimetre ötesindeydi.Diğerleri onun arkasında fakat biraz daha uzaktaydılar.35-40 yaşlarında kısa kirli sakalları vardı.Saçlarının arasına hafiften aklar düşmüştü.Siyaha yakın kahverengi gözleri tehlikeli bakıyordu bilakis bu durum çocuğu rahatsız etmemiş ,onda daha çok bir merak duygusu oluşturmuştu.
Çocuk , adamı incelemeyi bitirdiğinde adamın yüzünde ona karşı tuhaf bir gülümseme oldu.Ortadaki adamın gözleri kapı açıldığından beri-yaklaşık bir dakika- çocuğun üzerindeydi.İlk başta korkunç gelmeyen o gözler her saniye korku duygusunu arttırmıştı.Ancak adamın yüzünde oluşan gülümseme bu duyguyu yok edememişti.
Bu adamlar kimdi?Niye ortadaki adam birden ona bakıp sırıtmaya başlamıştı?Artık gerçekten sıkılmıştı.Tam annesine bunlar kim diye soracakken buna gerek kalmadı.
"Bu adam..."dedi sessizce ve eliyle ortadakini gösterdi.
"Senin baban."
Annesinin sesi her kelimede biraz daha kısılmıştı.Çocuğunun vereceği tepkiden korkarcasına bakmış ,alt dudağını hafiften ısırmıştı.
Çocuk ise tepki veremeyecek kadar şoktaydı.Ağzı hafiften açılmış bir şekilde
adama bakıyordu.İlk başta hiçbir şey düşünememiştk ancak şimdi aklında milyon tane soru vardı.Adam derin bir nefes aldı ve diz çöktü.Şu durumda bile çocuktan daha uzundu.Ancak yüzü çocuğa öncekinden daha yakındı.Sol elini çocuğa doğru uzattı.Gülümsemesini hiç bozmamıştı fakat öncekinden daha samimiydi.
"Bundan sonra benimle kalacaksın küçük adam."
Çocuk korkmuş bir şekilde geri çekildi.
Annesine baktı.Tamam,babası olabilirdi ama onu tanımıyordu.Şimdiye kadar hayatında olmadığı için yokluğunu da hissetmemişti.En azından kendisi böyle düşünüyordu.O adamdan pek hoşlandığı ve iyi şeyler hissetiği söylenemezdi.Neden şimdiye kadar gelmemişti?'Küçük adam'demişti.Acaba adını bilmiyor muydu?Onu alsa nereye gideceklerdi?Çok mu uzağa ? Yoksa yakına mı?Annesini bir daha görecek miydi?Bu sorular ve onlarcası kafasının içinde dolaşırken hızlıca odasına kaçmaya çalıştı fakat yapamadı.Annesi onu daha ikinci adımında tutmuştu.
"Hayır, gitmeyeceğim. "
Babasının yüzüne bakarak söylemişti bunları. Sesindeki bilinmezliğin getirdiği korku ve panik açıkça belli oluyordu.
Babasının yüzündeki sinirli ve bıkkın ifadeyi görünce korkusu biraz daha arttı.
Korkudan annesine sarıldı.Kadın hiç itiraz etmeden kolunu ona sardı.
– Bu senin iyiliğin için,dedi.Ancak çocuk bunun kötü bir karar olduğunu hissediyordu ve annesi gözleriyle bunu tasdikliyordu.Çocuk kafasını olmaz anlamında salladı ancak içinden bir ses gitmesini söylüyordu.
Doğrusu annesinin yanında kalmak ona iyi gelmiyordu,annesinin dengesiz tavırları,bir gün çocuğu dünyanın en güzel çocuğuymuş gibi seviyor ,diğer gün ona sanki dünyanın en iğrenç varlığı gibi davranıyordu.Annesinin paranoyaklığı da bunlara eklenince çocuğun duyguları da kafası da karmakarışık olmuştu. Elini sakince annesinin boynundan çekti.
Adam sakince ayağa kalkıp içeri girdi.Tekrardan eğildi.Kadına baktı.Kadın onaylarcasına başını salladı.Babası çocuğunu tek hamlede kucağına aldı.Arkasını dönüp yürümeye başladı.
Bu sırada çocuğun bedenini iyiden iyiye korku salmıştı.Bu adam ona hiç iyi bir his vermemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimse Adımızı Bilmiyor
Mystery / Thriller-23 yıldız,diye fısıldadı. -Ne yirmi üçü?Gökyüzünde belki milyonlarca yıldız var.Hatta milyar da olabilir... dedi hayranlıkla. -Gökteki yıldızlar değil. Ardından devam etti: -Yerdeki yıldızlar...