13. Bölüm

485 32 25
                                    

"Sen kimsin eve nasıl girdin"

Minho kadının telaşlı sorularına hızla cevap verdi.

"Korkmayın ben Jea'nin arkadaşıyım. Muhtemelen daha haberiniz yok. Jea gittiği görevde şehit oldu. Evin anahtarını bıraktı bana. Öyle girdim içeri."

Kadın kaşlarını çatarak konuştu. "Onun hiç arkadaşı yok. Olsa bile evine kimseyi almaz. Yalan söylüyorsun!"

Minho ellerini hayır anlamında sallayıp "hayır gerçekten onun arkadaşıyım. Bana bir vasiyet yazdı. Evinin ve arabasının anahtarını bıraktı. Kedilerine bakmamı istedi. Cidden onun arkadaşıyım."

Kadın inanmış ama önyargılı bir şekilde "Jea'ye ne oldu." dedi. Minho eliyle salonu gösterdiğinde kadın salondaki koltuklardan birine oturdu.

Minho kadına olan herşeyi anlattı. "... Böyle olmuş ama ben onun öldüğüne inanmıyorum. Bence yaşıyor. Hissediyorum. Onunla çok zaman geçiremedim. Onun hakkında pek birşey de bilmiyorum. O nasıl biriydi?"

Kadın iç çekip konuşmaya başladı. "Kendine bir duvar örmüştü. Tanıyamaman normal. Dışarıdan çok soğuk görünüyor ama iyi kalpli biri. Yardıma ihtiyacı olan birine hep yardım ederdi. Asla göz yummazdi. Bazen sinirlendiğinde kendine zarar verirdi. Şu 1 aydır pek sinirlenmiyor. Genelde hep sinirli gelirdi. Üstlerine sinirlenirdi. Ama bir aydır onu hiç sinirli görmedim. Aslında bir ayda çok değişti. Neden bilmiyorum ama ilk kez bu kadar gülümsediğini gördüm. Normalde suratı asıktır. Kedileri onun için herşeydi. Onlara birşey olmasından çok korkardı. Bazen birşeye üzüldüğünde annesinin mezarına gider ona anlatırdı olanları. Odasında şifreli bir kasası var. Şifreyi bilmiyorum. Aslında biliyordum ama değiştirmiş. Kendi doğum tarihi olan 1998'di. Ama artık değil. Sana söyledi mi?"

Minho hayır anlamında kafasını sallayıp düşünmeye başladı. Şifre ne olabilirdi ki. "Ben gideyim artık. Madem burada kalacaksın. Kedilerine sen bakarsın değil mi?"

Minho başını sallayıp "Oh evet ben bakarım. Teşekkürler ilgilendiğiniz için." Kadın çantasını alıp çıktığında Minho'nun aklı kasada kalmıştı. Şifresini merak ediyordu. Lili onun kucağına atladığında düşüncelerimden kurtulup onun başını okşamaya başladı.

"Lili annen bizi bırakmaz değil mi? Kimse bana inanmıyor. Geri gelecek o. Hissediyorum. Ölmedi. Sen bana inanıyorsun değil mi Lili?"

"..."

"Acıktınız mı? Bekleyin size mama vereyim."

Lili'yi dikkatlice koltuğa bırakıp yavaş adımlarla mutfağa gitti. Dolaptan mamayı alıp kaba döktü. Lili ve Miya'nın önüne koydu. Biraz onları sevdikten sonra Jea'nin odasına gitti.

Gözlerini odanın içinde gezdirdi. Yatağın yanına özenle katlanmış pijamalar, düzenli kitaplık, belgelerle kaplı bir çalışma masası, mat renkteki şık gardolap ve komidinin üzerindeki yarım bırakılmış su. Çalışma masasındaki kağıtlara bakarak oturdu sandalyeye. Masadaki çekmeceyi açtı. İçindeki gözlüğe ve birkaç kağıt parçasına göz gezdirdikten sonra kapattı çekmeceyi. Altındaki küçük dolap dikkatini çekmişti.

Açtığında kadının bahsettiği kasayı gördü. Şifrenin ne olduğunu merak etmişti. Şifreyi yakın zamanda değiştirdiğine göre kendisiyle alakalı birşey koymuş olabilir. Ama doğum tarihi değildi. Ne olabilir diye düşünmeye başladı.

Aklına birşey gelmeyince masadan kalkıp aşağıya indi. Lili ve Miya yemeklerini bitirmiş ve şimdide kavga ediyordu. "Heey! Kavga yok! Anneniz görürse çok kızar. Ayrılın. Miya Lili'nin kuyruğunu bırak!" En sonunda Miya'yı kucağına alıp kavgayı sonlandırdı.

ASKER×SKZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin