10. Bölüm

471 24 48
                                    

Kapıyı açtığında gördüğü bedenle gülümsedi.

Önünde duran iki askerden biri kağıtdaki isme bakıp konuştu. "Lee Minho siz misiniz?"

Minho heyecanla "evet" dedi. Duymak istediği haber şuydu. 'kim jea ve bölüğünün görevi bitti. Yarın askeriyeden ayrılacaklar'. Fakat öyle olmadı. Asker konuşmaya devam etti.
"Korgeneral Kim Jea kuzey sınırına gittiği görevde şehit edildi. Başınız sağ olsun. Askeriye de bulunan eşyaları ve sizin için bıraktığı mektup burada ek bilgi almak için askeriyeyi ziyaret edebilirsiniz."

Minho'nun nutku tutulmuştu. Cidden böyle bir şey oluyormuydu. İnanmıyordu bu olanlara. Seni bırakmayacağım demişti. Ama şimdi bu duydukları sözünün tam tersiydi. Şaka olmalıydı bu. Öyle olmasını diliyordu Minho. Gözleri dolmaya başlamıştı bile.

Anlamayarak sordu cevabın değişmeyeceğini bile bile. "Ne"

Askerler sabırla tekrar anlattı. "Korgeneral Kim Jea kuzey sınırına gittiği görevde arabası bombalanarak şehit edildi. Cesedi bulunamadı. Aramalar devam ediyor. Bu kutuda askeriyedeki eşyaları ve size bıraktığı mektup var bölüğünün geri kalanı yarın askeriyeye geri dönecek. Ek bilgi almak için askeriyeyi ziyaret edebilirsiniz. Tekrar başınız sağolsun."

Minho'nun gözlerinden yaşlar firar etmeye başlamıştı. Titremeye başladı. İnanmıyordu onun öldüğüne. Hani insan hissederdi ya sevdiğine birşey olduğunda onunda canı yanardı. Minho'nun canı yanmıyordu. Ölmediğini hissediyordu. Ve ona güveniyordu. Seni bırakmam demişti. Bırakmayacaktı. Ölmemişti o. Bir şekilde kaçmış olduğunu düşündü.

Hani filmlerde olur ya. Tam araba patlarken dışarı atlar ve kurtulur. Belki jea'de öyle yapmıştı. Kurtulmuştur. Minho hissediyordu. Onun yaşadığını hissediyordu. Ama bunu nasıl kanıtlardı. Sadece hisleriyle birşey kanıtlayamazdı.

İçindeki ses bir yandan 'o ölmedi' diye bağırsa da sanki bunun mantıklı olmadığına çoktan inanmıştı. İçindeki karmaşadan sıyrılıp askerin elindeki kutuyu aldı. Bu sırada Chan onun yanına geldi. Minho elindeki kutuyla yere çömelip sessizce akıttı göz yaşlarını.

Chan onun bu haline anlam veremeyip askerlere döndü. "Ne oldu"

Askerler usanmadan anlattı. Çünkü görevleri buydu. "Korgeneral Kim Jea gittiği görevde şehit edildi. Başınız sağolsun" Chan duyduklarına inananayıp Minho'nun yanına çöktü. Yavaşca saçlarını okşayıp sarıldı. Askerler selam verip gittiler.

Diğer üyeler onların yanına geldiğinde ne olduğunu anlamamışlardı. Chan Minho'dan ayrılıp yavaş bir şekilde ayağa kalktı. "Jea... Ölmüş" bu kısa açıklamadan sonra Seungmin Minho'ya sarılıp "hyung... " dedi. Sadece bunu diyebilmişti. Çünkü diyecek hiçbir şey yoktu. Üzülme diyemezdi. Bu durumda sadece ona sarıldı.

Minho hiç konuşmadan titreyerek ağlıyordu. Yaklaşık yarım saat o pozisyonda ağladı. En sonunda ayağa kalkıp yavaş adımlarla odasına gitti. Chan diğerlerine dönüp "siz burda bekleyin biraz yanlız kalsın" dedi. Minho'nun peşinden gitti. Kendine zarar vermesinden korkuyordu. Odanın aralık kapısından onu izliyordu. Yatağına oturmuş kutuya bakıyordu.

Minho'dan

Odama çıkıp yatağıma oturdum. Kutunun içindekilerin ne olduğunu merak ediyordum. Dikkatlice kutuyu açtım. En üste bir mektup vardı. Zarfa zarar vermeden açtı ve okumaya başladı.

Lee Minho'ya

Değerli sevgilim eğer bunu okuyorsan senden ayrılmak zorunda kalmışımdır. Görevlere gitmeden önce hep vasiyet yazadık. Yani diğerleri yazardı. Benim vasiyet yazacak kadar önemsediğim kimse olmadı. Sen ilk olacaksın. Bu yüzden biraz saçmalamış olabilirim.

ASKER×SKZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin