Ay hellöö babuşlarYeni bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın please.
Cem Kuyumcu
Bazen kendimizi ümitsiz durumlarda buluruz. Tüm ümidimizi kaybettiren ve hayata olan inançlarımızı sorgulatan türden. Kendimize olan inancımız bile sarsılır. Umutsuz ve çaresiz oluruz. Kendimizden ümidi o kadar kesmişizdir ki bir yabancıdan gelse dahi bir yardım eli bekleriz. Ağlarız, sızlarız, yakınırız. Hatta tanrıya lanet ederiz ve dünyada milyonlarca insan varken neden bunun bizim başımıza geldiğinin hesabını sorarız.
Ne yalan söyleyeyim ben asla öyle durumların içine düşmedim. Ailem tarafından hep sevildim, şımartıldım. Ben öyle büyük yaralar almadım. Sevgisiz büyütülmedim. Tamam belki yalnızdım. Ama bunu normal karşıladım. Çoğu insanın en büyük şanssızlığı olan şey benim en büyük şansımdı çünkü. Ben babasının prensesi olarak hayata bir sıfır önde başlamıştım. Hatta ne bir sıfırı on sıfır. Zeynep mesela, o hayatı boyunca baba sevgisi nedir görmemişti.
Tüm o sıra dışı davranışları, o komik tavırları hepsi babasına karşı takındığı bir savunma mekanizmasıydı. Babasının, onun başını okşadığını bile görmemiştim. Küçükken evlerinden kavganın eksilmediği tek bir gün bile olmazdı. Eniştemin teyzemi nasıl komalık ettiğini kırk yıl geçse bile unutmazdım. Ben böyleysem Zeynep’in her gece kabus görmesi, çığlıklarla uyanması gayet normaldi. Babası onu zaten aramaz, annesi ise Simay’ı yani küçük kızının Zeynep gibi büyümemesi için uğraşırken büyük kızının sorunlarını fark etmezdi. Belki de bu yüzden Zeynep okumak için İstanbul’a geldiğinde kimse nerede kaldığıyla alakalı soru sormadı. Bu işime gelmişti ama Zeynep’in hiç sevilmemesi benim kalbimi yaralamıştı.
İşte benim için en büyük kıyaslama buydu çünkü Zeynep gibi örnekler çevremde hiç bitmedi aksine çoğaldı. Çocuğundan bir gülümsemeyi eksik gören aileler her yerdeyken benim ailemde kahkaha eksik olmazdı. Bu yüzden Allah’a ne kadar şükür etsem azdı.
Ben o kadar şımartılmış ve korunmuştum ki bazen kendimi bir fanusun içinde büyütülmüş gibi hissederdim. Özellikle İstanbul’a gelince gayet net anlamıştım. Metrolarla ve metrobüslerle olan yolculuklar, Hatay’daki rahat hayatımı özlettirmişti. Kendi başıma yaşarken anneme yaptığım şımarıklıklar aklıma bolca gelmişti. Sırf ben istedim diye evde hazır yemek varken çeşit çeşit yemekler eklerdi o günün menüsüne. Çocukluğumda ağladığım tek bir anım dahi yoktu. Hayır, aslında vardı. O kara gün. Bir tek o gün hüngür hüngür ağlamıştım. Asla hatırlamak istemediğim o gün benim hayatı mahvedecekti. Ama ailem vardı yanımda. Onlar yine beni korumuşlardı.
Evim, ailem, kardeşlerim, hepsi benim için Allah’ın bahşettiği lütuftu. Babam beni sevdiği için onun sevgisini kimsede aramamıştım. O yüzden sağlıklı ilişkilerim olmuştu. Cem beni aldatana kadar çok mutluydum mesela. Ve bir kere bile Cem’in beni üzdüğünü hatırlamıyorum. Ona karşı hakkımı her defasında korumuştum. O beni, ben onu sevmiştim. Bu hale nasıl geldiğimiz, beni neden aldattığı hala bir gizemdi ama olsun. O ana kadar beni bir kere bile ağlatmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşık Ruhlar Cemiyeti
Mystery / ThrillerBuket Ayaz, Kraliçe takma adıyla popüler olmuş bir yazardır. Türkiye'nin en başarılı yazarları arasında parmakla gösterilir. İşinde başarılı olmayı kafasına o kadar çok takmıştır ki hırsı için yapamayacağı şey yoktur ve sırf yeni kitabı için bilmedi...