Kafa Karışıklığı

831 76 111
                                    


Ay hellööö babuşlar

Yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Hayde bölüme.

Bölüm şarkısı- İmera - Bitmeyen sevda





Sert bir yüze sahipti.

Saçları koyu kumraldı ama hafiften çıkan sakalları siyahtı.

Murat abimle aynı yaşta görünüyordu.

Boynuna yanık izleri

Kaşında ise küçük bir yara

Arabada otururken ve radyoda bilmediğim bir şarkı çalarken tek düşünebildiğim zihnime doluşan anılardı. Hatırladıklarım beni o kadar meşgul ediyordu ki çalan şarkının kime ait olduğu ve benim nasıl bilmediğim gibi başka şeyler umurumda değildi. Tek düşünebildiğim teğmen Ulusoy'du. Ya da Peyami mi? Artık ismi her neyse.

Beş yıl önce Allah'ın unuttuğu yer olan Hassa'da tanıştığım asker nasıl oluyor da Sakarya'da sosyetik cemiyetin psikoloğu olarak çıkabiliyordu?

Harun bana onun askerliğini Kırşehirde yaptığını söylemişti. Bilkent'te okumuştu. Bir sürü doktordan referans mektubu vardı. Bunları yaparken gidip de bordo bereli olamazdı. Zaman kısmı uyuşmuyordu.

Sert bir yüzü vardı. Bu kısım doğru ama sertliği yüz hatlarının keskinliğinden ötürüydü. Beş yıl önce öyle hissetmemin sebebi gerçekten de gözüme korkunç gelmesiydi. Saçları da koyu kumral değildi, sakalları gibi simsiyahtı. Murat abimle aynı yaşta göründüğü doğruyken görebildiğim kadarıyla vücudunun herhangi bir yerinde yara yoktu. Ne yanık izi ne de kaşında bir yara. Tertemizdi.

O zamanlar ona içimden korkunç teğmen lakabını taktığımı hatırlıyorum. Yaraları ve sert yüzüyle birleşen sert bakışları böyle düşünmeme sebep olmuştu. Yakışıklı bir yüzü olduğu için ondan uzun bir süre bahsedip durduğumu da hatırlıyorum.

Abaza Buket gördüğü tüm yakışıklı erkekleri hatırlardı. Abime de sormuştum hatta. Teğmen Ulusoy diye birisini tanıyor musun diye. O da tanımadığını ve başından defolup gitmemi söylemişti. Ben de zaten tanısa da bir şey değişmeyeceğinden bırakmış sonra da unutmuştum. Ta ki onunla tekrardan karşılaşana kadar.

TCDD garının önündeki meydanda bulunan ve buraya yakın olan tüm noktalardan rahatça görünen kabak heykeline bakarken bunu kendi kafamdan mı uydurduğumu yoksa gerçekten var olup olmadığını düşünüyordum.

Başka bir zamanda olsak kendimden asla şüphe etmezdim ama şu son iki gündür gerçekleşenler yüzünden kendi aklımdan şüphe duyuyordum. Oryantasyon şeysinde zamanı karıştırmıştım ama onu da hasta olmama bağlamıştım. Ama bugün yaşadıklarım? Hasta değildim ve tamamen kafam yerindeydi ama buna rağmen birisinin bana hayali bir günlük gönderdiğini düşünmüş ve bir kediyi insan sanarak kovalamıştım.

Buna inanamıyordum. O günlüğü okudum ben. Yazan kişinin duygularını hissettim. Nasıl birisinin yazdığını dahi anlamıştım. Hayalini okumuştum ama gerçekte ise o günlük yoktu.

Peki kediyi insan sanmam? Bu da imkansız bir şeydi. Yaşadığım şeyleri göze aldığımda aklımdan şüphe edecek hale gelmiştim. Bugün yaşananları uydurmuşsam Peyami ile ilgili hatırladıklarımı da uyduruyorumdur. Belki de geçmişte öyle bir anı yaşanmamıştı. Bunu şimdi daha net anlıyordum ki insana verilen en büyük hediye sağlıklı bir zihindi çünkü dünyada birisine verilebilecek en büyük ceza o kişinin kendinden şüphe etmesini sağlamaktı.

Aşık Ruhlar CemiyetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin