Spoiler Alert!

851 91 138
                                    

Ay Hellööö

Yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Bölüm şarkısı- siz belirleyin


“Ben de Harun Ateş. Tanıştığımıza memnun oldum.”

Önümde dikilen ve az önce beni kendisinden hiç beklemediğim çeviklikte tutan adamın elini sıkıyordum. Ben nasıl derin ve içten gülümsemişsem onda da benim gülümsememden vardı. “İsminiz havalıymış. Tam da mafya lideri gibi,” derken elimi çektiğimde boşta kalan eliyle gözlüğünü çıkardı. Yağmur atıştırdığı için ıslanmıştı. Geçmişte ben de bir gözlük kullanıcısı olduğum için bu derdi gayet iyi bilirdim. “İlk defa böyle bir yorum duydum. Genelde herkes tam bir dede ismi olduğunu söylerler.”

Harun isimli bir kuzenim vardı ve gayet de gençti.

“Ay onlar doğrusunu bilmiyorlar. O herkes kim oluyor ve yaş ortalaması kaç merak ettim.” Tatlı bir şekilde gülümsedi. Cemiyet binasında iki çeşit insan harici kimse yoktu. Çalışanlar ve üyeler –ya da kibarlaştırılmamış haliyle hastalar-. İki tane kapı bulunuyordu ve ikisinde de dağ gibi iki güvenlik vardı ama her gelişimde etrafta gezinen başka güvenlikler görmüştüm. Beyaz Saray gibi korunuyordu burası. Güvenlik en önemsedikleri şeylerin başını çekiyordu. Bunu anlamak için iki kere gelmek yetmişti.

“İyi misiniz Buket?”

Arkamda kalan kişilere döndüğümde Alper ve Peyami bana dikkatle bakıyorlardı. İkisinden de endişeli olduklarının havasını sezebiliyordum. Ama Peyamide daha fazlası vardı. Beni kısaca baştan aşağı süzerek hasar kontrolü yaptı. Birkaç yerimin ıslanması harici bir sorun yoktu. Kendince emin olduktan sonra bakışları arkama kaydı.

Harun’a bakıyordu. Gözlerindeki duyguları iyi gizliyordu. Zaten bana uzaktı ve bu yağmurda ne hissettiğini veya gözlerinin bana ne anlattığını anlayamazdım. “İyiyim Alper.” Doğrudan ismiyle hitap etmem doğru muydu ki? Bu düşüncemle kendimi “Alper bey,” diye kendimi düzeltim.

Alper’in sarı saçları şu koyu gri havada parlak olan tek şeydi. Belli ki güneşli günlerin insanıydı. Harbi bir kasaya kitlenmiş altın gibiydi. Sanki güneşi bir kasaya koymuşlar gibiydi. Onun yanındaki ismi tipiyle uyuşman Peyami ise tam anlamıyla bu havayı yansıtıyordu. Siyah saçları koyuluktan neredeyse sabahın bu saatinde geceyi getiren kara bulutlara benziyordu. Hıh, ikisi de birbirinden çok zıttı.

Benle Zeynep’e benzetirdim ama Peyami’nin bana benzeyen tarafı yoktu. Ben herkesin sevdiği, dünyalar harikası, pamuk şekerden daha tatlı Bukettim. O da tıpkı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu gibi depresifti. Bu benzetmeyi yapmış olabilirim ama kitabı okumadım. Ama büyük ihtimalle Peyami gibi insanın içini karartan bir kitaptır.

“Islanmışsın.”

Biliyordum. Ve hâlâ yağan yağmurun etkisiyle ıslandığımın da farkındaydım. “Bana bilmediğim bir şey söyle.” Ellerimi bilmiş bir şekilde gövdemde birleştirince sebebini anlamadığım sebepten Alper gözünü kaçırmıştı. Peyami ise kayıtsızca sadece yüzüme bakıyordu. Az önce tüm vücudumu baştan aşağı süzen o değilmiş gibi şimdi yüzümden başka hiçbir yere bakmıyordu.

Bir anlığına sustu ve asistanına baktı. Alper etrafa bakınmayı daha bitirmemişti. Onun bu tavrı hoşuna gitmemiş olacak ki en sonunda sakince konuştu. Ses tonu beni rencide etmemeye çalışıyormuş gibi kırılgandı. “Yağmur yüzünden,” dilini ağzının içinde döndürdü. Bu hareketi bir anlığına içimi hoş etti. “yağmur yüzünden gömleğin üzerine yapışmış. Ve uygun bir görüntü değil.”

Aşık Ruhlar CemiyetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin