Gözümü yavaş yavaş açtım ve etrafıma bakındım. Kahretsin, burası neredesiydi? Hiç görmemiştim. Kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki sanki biraz daha hızlansa yerinden çıkacaktı. Bir dakika... Benim ellerim neden bağlı değildi?
Genellikle izlediğim dizilerde ve filmlerde kaçırılan herkesin ellerini ve ayaklarını bağlıyorlardı. Vay be, benim ilerde katilim olacak o kişi demek ki iyi merhametliymiş.
Düşüncelerim yüzüne yüzümde garip bir sırıtış oldu. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp etrafımı incelemeye başladım. Bir yatakta uyanmıştım ve burası bir yatak odasına benziyordu. Duvarların rengi bordoydu. Bazı yerlerde de siyahlıklar vardı. En sevdiğim iki renkti bunlar. Karşımda kocaman bir tane gardırop gördüm ve sağımda ise komidin vardı. Peki burası kimin odasıydı?
"Burası benim odam. Ama artık ikimizin odası olacak anlaşılan." Konuşurken yüzünde her zaman bir sırıtış vardı. Ama bu sırıtış hiç samimi ve güzel bir sırıtış değildi. Sanki karşısındaki kişi avıydı ve o avı yavaş yavaş öldürmek için yaklaşan kurt gibiydi.
"Beni buraya getirme sebebin ne?" Diye sordum boş bakışlarla. Kollarını göğüsünün önünde birleştirip bana yaklaşmaya başladı. O her yaklaştığında daha da geriliyordum ama asla geriye gitmiyordum. Çünkü ondan korkmuyordum.
"Hmm, düşüneyim güzelim," bana bakıp düşünüyormuş gibi yaptı sonra sırıtışı geri geldi. "çünkü canım istedi." Deyince kaşlarımı çatıp gözlerine uzun uzun baktım.
"Canını istediği her şeyi yapar mısın sen?" Diye sordum öfkeyle. Öfkeme karşılık sırıtışı daha da genişledi ve bana yine yaklaştı. Son adımını atıp üzerime doğru eğildi. Niye boyum bu kadar kısaydı benim? Aslında o kadar da kısa değildi de o fazla uzundu. Boyum 1.74'tü benim.
"Kahretsin, boyun kaç senin?" Sorduğum soruya karşılık kahkaha atmaya başladı ve geri bana dönüp gözlerimizi birleştirdi.
Garip bir şekilde baktı ve geriye çekildi. "Gerçekten merak ede ede bunu mu merak ettin?" Dedi alayla. Boyu fazlasıyla uzundu ve gereksiz yere uzundu. Tabikide merak ederdim.
"Sorduğuma göre evet merak ede ede bunu merak ettim." Her kelimemde ona daha fazla yaklaşıyordum. Sanki onunla kafa tutuyormuş gibi yaklaşmıştım. Tamam, kabul ediyorum yaptığım şey gerçekte çılgındaydı.
Kendisi de yaptığım şeye şaşırmış olacak ki yüzüne bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Ama hoşuna gittiğini çok net bir şekilde anlayabiliyordum. "Bu hareketini sevdim, Mirsa." Dedi gözlerimin içine bakarak. "Her neyse," Dedi benden tamamen uzaklaşarak. Derin bir nefes aldım ve ona bakmaya başladım. Benden uzaklaşınca sanki sırtımda yüzlerce kilo vardı ve hepsi bir anda inmişti.
"Şimdi şu şekilde başlayacağım. Artık buraya ayak uydurmaya çalış güzelim çünkü artık burada yaşayacaksın. Burası senin yeni evin artık. Bu oda dediğim gibi benim odam ama artık ikimizin odası. Bir de odayı açık bırakıyorum istediğin gibi evi gezebilirsin, ne de olsa evin burası artık, değil mi?" O sırıtışı yine yapmıştı. Sanırım artık sırtımayacaktım. "Herhangi sormak istediğin veya söylemek istediğin bir şey var mı, güzelim?"
Biraz düşündüm ve aklıma gelen ilk soruyu sordum. "Başka oda var mı?" Sırıtışı bir anda söndü ve elini pantolonunun cebine koyup bana baktı.
"Var." Dedi ürpertici sesi ile. Kaşlarımı çatıp ona doğru yaklaştım.
"O zaman niye seninle kalıyor muşum?" Diye sordum sinirle ve alayla. Yüzünde yine o garip sırıtış geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzlenen Suların Altında | Yarı texting
Jugendliteratur05**: Bir gün benim olacaksın. 05**: Sadece o günü bekliyorum ve o kadar sabırsızlıkla bekliyorum ki... 05**: Sen elime geçince sana yapacaklarımı düşünmek bile mutlu ediyor beni:)) Siz: Sen kimsin lan? Siz: Siktir git gece gece belanı bulma benden...