Barlas söz vermişti ve sözünü tutmuştu.
O, bu konuda o kadar deneyimliydi ki... Artık ne kadar silahlı, bıçaklı, yalan dolu çatışmalara girdiyse alışmıştı.Barlas'a ağlamaktan şişmiş gözlerimle bakmaya başladım. "Sen kaç kere böyle operasyona gittin?" Dedim her an ağlayacak bir sesle. İçimde anlamadığım şekilde bir heyecan ve korku vardı.
Karşımda sırf benle aynı nota gelmek için diz çökmüş ve fazlasıyla etkileyici olan yüzüne bakmaya başladım. Biraz düşündü ve kaşlarını çatıp bana bakmaya başladı. "O kadar fazla oldu ki, sanırım 70'i geçmiştir."
Çok normal bir şey üzerinde konuşuyormuşuz gibi hiç ürpermeden cevap verdi. Ben bile dinlerken bir garip olmuştum. Peki, hiç mi korkmuyordu?
Hayır. Hiç korkmuyordu çünkü korkulacak bir şey olmadığının farkındaydı. Ama ben nedenini anlamadığım şekilde korkuyordum ve saçma bir şekilde korkuyordum.
"Ne o," Dedi alaylı bir sesle. "Yoksa benim için endişelendin mi?" Tek bir tarafta büyük bir alaylı sırıtış oldu. Sanırım biraz öyleydi. Hatta biraz değil fazlasıyla öyleydi.
"Ne alaka be," Dedim sinirle ona bakarak. "Saçma sapan şeyler oluşturma kafanda, boşuna vakit harcıyorsun." Kaşlarını kaldırıp iddialı bir ifade belirdi yüzünde. Bana biraz yaklaştı ve yaklaşınca gövdesi koluma değdi. Bu ani temas yüzüne ürperdim.
"Öyle mi, Mirsa Hanım?" Alaylı yüzü ve sesi bana kafa tuttuğunu fazlasıyla belli ediyordu. Peki ben yaptığı kafa tutmasına karşılık verecek miydim? Tabikide evet.
"Öyle, Barlas Bey." Dedim sert bir sesle. Bu sertliğime alayla kahkaha attı, belki de cevabıma. Cevabımı verirken o bana yaklaştığı için bende ona yaklaşmıştım.
"Öyle olsun, Mirsa Hanım. Ama şunu unutmayın ki yalan söylemeyi hiç beceremiyorsunuz. Yalan söyleme konusu üstünde biraz daha kendinizi geliştirmeniz gerekiyor." Bunları söylerken yavaş yavaş bana yaklaşıyordu. Bilerek cümleyi uzatmıştı, çünkü amacı bana yaklaşmaktı. Bunu fark etmeyecek kadar aptal değildim. Ben aptal değildim.
"Çok boş yapıyorsunuz, Barlas Bey. Bence bu kadar konuşmak yerine az dikkat edin. Çünkü biraz daha yaklaşırsanız yarama değeceksiniz." Alaylı yüzü aniden değişti ve vurulduğum yere baktı.
"Tekrar düşün bence yalan söyleyebiliyor muyum, söyleyemiyor muyum. Yarama yaklaşmamıştın bile. Her ota boka inanmamamı tavsiye ederim. Hadi iyi uykular." Dedikten sonra bana şaşkın bakışlar atmaya başladı. Sanırım bu cevabımı beğenmişti. Yüz ifadesi bunu söylüyordu.
Kahretsin, bu koltuk çok rahatsızdı. Kalkıp Barlas'ın odasına gitmek istiyordum mala bu haldeyken yürüyemezdim. Barlas'a bakmaya başladım. Sanırım biraz yalvarıyormuş gibi bakmıştım. Çünkü söylediği şeylerden belli oluyordu.
"Neden yavru kedi gibi bakıyorsun, güzelim?" Dedi anlamsızca bakarak. İstemeden öyle bakıyordum. Bu benim suçum değildi. Ama beni odaya götürmesi için bunu yapmam gerekiyordu.
"Bemi odaya götürebilir misin?" Dedim kısık ve duygulu bir sesle. Bana baktı ve şeytani bir şekilde gülümsedi. Yaralı olduğum için ayağa kalkamayacağımı biliyordu. Yarama baktı ve daha da güldü. Ama bu gülüş normal bir gülüş değildi. Kesinlikle bir şey isteyecekti.
"Hmm," Diye düşünüyormuş gibi yaptı. Ardından bana bakıp iyice bir güldü. Kesin beni sinir edecek bir şey söyleyecekti. "Yok ya da onu yapma. O zatem ileriki zamanlarda yaşanacak." Dedi gülerek.
"Tamam. Seni yatağına götüreceğim ama bir şartla." Ona merak ederek baktım. Tamam, fazlasıyla merak etmiştim. Eğer kafaya taktığım bir şeyi duymazsam veya görmezsem asla rahat edemem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzlenen Suların Altında | Yarı texting
Teen Fiction05**: Bir gün benim olacaksın. 05**: Sadece o günü bekliyorum ve o kadar sabırsızlıkla bekliyorum ki... 05**: Sen elime geçince sana yapacaklarımı düşünmek bile mutlu ediyor beni:)) Siz: Sen kimsin lan? Siz: Siktir git gece gece belanı bulma benden...