Sevda:
Bu gün 21 haziran 2014.
Babamla kavga edip evden ayrılalı artık 1yıl oluyor. Ne hissettiğimi artık gerçekten de bilmiyorum. Ondan (babası) eskisi gibi nefret mi ediyorum, yoksa çocukluğumdaki halini hatıtlayıp, özlüyor muyum gerçekten bilmiyorum. Ama onu biliyorum ki, artık ne hissettiğimi gerçekten de bilmiyorum. Çok bıkkınım. Herşeyden bezmiş bir haldeyim.
-'Onun ölümü' (sevgilisi) beni çok sarstı. Bu yüzden babamı affedemiyorum. Ben çok hisssizleştim. Biliyor musun 'günlüğüm?' onu çok özlüyorum. Bana 'seni seviyorum' demesini, kıdıklamasını, gözlerime hüznlü-hüznlü bakmasını bile özlüyorum.
-Belçim benim için çok endişeli. Ama anlamıyor ki ben 'onunla' öldüm. Şimdi ölmüş bir ruhumun ceseti ortalıkta dolaşıyor sadece. Ne garip değil mi? Bazılarının, ölünce cesetleri toprağa gittiği halde 'ruhları dolaşıyor' deyip teskinlik buluyordu yakınları. Benim arkadaşım ise 'ruhu ölmüşse bile, ceseti dolaşıyor' diye teskinlik buluyor. Bir gün, ölmüş ruhumu dirilteceğine gerçekten de inanıyor.
***
-O, (sevgilisi) tekerlikli sandalyede oturuyordu. Yürüyemiyordu ki... Kafasına kurşun yemişti askerlikdeyken. Kurşunu çıkartıp hayata döndürseler de, kurşun sinir damarlarının bir çokuna tesir ederek, bacaklarını hissiz bırakmıştı.
Hatırlıyorum... Asker gittiği gün yanıma gelmişti.
-"Aldığım nefesim, yarın gidiyorum" deyip, ağlayarak sarılmıştı bana. Ben de, ağlayarak sokulmuştum göğsüne.
-"Şşışşt.... Ağlama. Ağlarsan gidemem ki.." demişti. Sonra yine sarılmıştık ve gitmişti. 'İlk kez, o gün' sarılmıştık bir birimize. 'İlk kez, o gün' bana dokunmuştu, sarılarak. Askerlikten döndüğünde, çok mutluydum. Onun tekerlikli sandalyeye mahkum kalacağını biliyordum, ama bu onu sevmem için engel değildi. Tek engelim 'BABAM'dı!!!
Lanet adam! Ondan nefret ediyorum! Çocukluğumdan beri bana ve anneme hep eziyyet etti. Küçükken bile çok mutsuzdum. Hatırlıyorum! Onu, yaptıklarını(!) hep hatırlıyorum!
- 6 yaşımdaydım. Annem bana okula gideceğim için defterler kalemler ve s. almıştı. Çok hoşuma gitmişti. Defterin birini elime alıp, oynamaya başlamıştım. Defterin kapağında şirin bir 'ayıcık' resmi vardı. Çok sevmiştim o defteri. Sonra babam geldi ve ben ne olduğunu anlamadan, belindeki kemeri çıkartıp beni dövmeye başladı. Annem müdahele edince onu da dövmüştü. Sonra anlamıştım tabi, 'ne için dövüldüğümü' . Meğerse; 'defterin ucunu katlamışım, oynarken!'
Ne saçma! Çocuktum ben, ne anlardım ki?! Ben sadece o 'ayıcıklı' defteri çok sevmiştim! Tek suçum onu sevmem ve onunla oynarken çocuk olduğum için, anlamadan defterin ucunu katlamamdı. İlk defa okula gidecektim. İlk defa bir defterim olacaktı. Ama ben okula gitmeden o okuldan, ve ilk gördüğüm halde çok sevdiğim o 'ayıcıklı' defter dahil, tüm defterlerden NEFRET ETMİŞTİM! Evet! Okula gitmeden! Çünkü 'hayatta ilk defa gittiğim okul' diyerek hatırlayacağım okuluma, 1ay, 1gün sonra gidebilmiştim 'bedenimdeki yara ve morluklar yüzünden' Ve tabi o zamanki çocuk aklım, asıl yaranın kalbimde açıldığını ve bir daha asla iyileşmeyeceğini de bilmiyordu.
-Babam, tüm ömrümü zindana çevirmişti. Haddinden ziyade idealcı, mükemmelciydi. Şimdi anlıyorum, o psikolojisi yerinde olmayan bir 'zavallı'ydı. Annem ondan boşanamıyordu. Çünkü annemin sağlık durumu iyi değildi. Hastaydı, gözümün nuru. Eğer boşansaydı, büyük ihtimal babam onu öldürürdü. Hayır, annem ölmesinden korkmuyordu. Sadece annem ölürse, babam hapise girerdi ve ben yalnız kalırdım. Bir yetimhanede ise hayatımın şimdikinden daha iyi olacağına hiç kimse zemanet veremezdi. Annem bundan korkuyordu ve eğer babam onu öldürmezse, rahatca boşasaydı da annem yine birşey yapamazdı. Çünkü hastaydı, çok hastaydı. Bana nasıl bakardı? Nerede kalırdık? Okulum ne olurdu? Annem ölürse ne yapardım tek başıma? Annem bunları her gün ama her gün, benim onu görmediğimi umarak, her yalnız kaldığında kendi kendine mırıldanarak sual ediyordu. "Acaba boşansam mı bu lanet iblisden, bu ihtimallere nasıl göğüs gelerim " diye.
-Beni her gün okula o (babası) götürüyor ve çıkışta da o alıyordu. Hiç bir sınıf arkadaşım yoktu. Çünkü daima büyük bir rakiptim. Babamın her gün okula gelip beni kontrol etmesi yüzünden, tüm hocalarım beni her gün derse çağırıyor, benimle onlardan farklı biri gibi davranıyor ve kazandığım başarılarımdan dolayı daha çok seviliyordum. O, her gün hocalarımla konuşuyor, derslerim baresinde bilgi alıyordu. Tüm okul kitaplarını nokta ve vergül yerlerine kadar ezberlettirirdi bana. Eğer bir tane yerde, bir harfi yanlış söyleseydim beni yine ölesiye döverdi. Lakin sözleri vurduğu darbelerden daha ağır olurdu. Bu yüzden her yıl okulu diplomalarla, kupalarla bitiriyordum.
'Onunla', yani 'Pusat' ile tanışlığımız, gittiğim çempionatta olmuştu. BENİ YENMİŞTİ. BENİ İLK KEZ BİRİ YENMİŞTİ! O zaman 14 yaşımdaydım ve babam benim ilk defa yenildiğimi görünce, duramamıştı. Çempionattaki o kadar insanın içerisinde bana tokat atıp "Gözünden gelsin sana verdiğim tüm emeklerim! Haramın olsun! Nasıl yenilirsin ha?! Geber lan, geber git! Rezil!" dedikten sonra kolumu kavrayıp sürükleyerek dışarı çıkarmıştı. Tüm yolu aynı lafları edip ve yanında oturduğum için eli ulaştığından, bir eliyle de sükanı tutarken, diğer elinin tersiyle suratıma yumruklar indiriyordu. "Eve gidelim sen görürsün gününü! Senden nasıl utanıyorum bir bilsen?! Beni nasıl rezil edersin?! Geber miyorsun değil mi?! Oysaki bu utançtan gebermen gerek!" bu gibi laflarla evde de devam etmişti. Tabiiki her zamanki gibi dövülmüştüm ve bu defa daha ağır birşey olmuştu. Babam baltayla kafamı kesmek için gelip kafamdan tutarak sandalyenin üzerine kurbanlık koyun gibi yatırdığında, annem karşısına geçmişti ve... ve o anneme baltanın diğer yönüyle vurarak kafasını patlatmıştı. Evet ben acizdim! Aciz biriydim! Çünkü o zamana kadar hala babamı seviyordum ve onun da beni sevdiğini düşünuyordum! Herşey o günden sonra başladı zaten. Artık ondan nefret ediyordum!
***
Sevgili okurlarım, arzuladığınız gibi isimleri değiştirip Türk isimleriyle evez ettim. ツ Lakin istek mesajlarının üzerine, hiç birinizin kalbini kırmamak amacıyla, önerdiğiniz değil de, kendi bulduğum isimleri koydum.
Bundan böyle;
Emilia Anderson -Sevda Kaya
Sophia Martinez - Belçim Yılmaz
Stephan Rodriguez - Mahir Arslan
Umarım begenirsiniz. İyi okumalar..♥ (ړײ)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Bir Gece
RomansaHayatı mükemmelci bir baba tarafından mahv olmuş genç kız. Her şeyini sevdiği erkeği, annesini tüm hayatını kaybetmiş bir kadın. Tüm psikolojisi bozulur ve babası dahi tüm erkeklerden nefret eder. *** Her defasında yeni bir isim ve sahte bir adres k...