ZORLU BİR YOL(1)

367 27 2
                                    

  Her zaman her şeyi gördüğünü söyleyen insanlar aslında hayatlarında görecek daha çok şeyi olan insanlardır. Zira yaşadığım bu hayatta bunu pek çok farklı şekilde tecrübe etmiştim.Asla dediğim her şey karşıma misli ile çıkarken ben kaderle olan savaşı her daim kaybedenlerdendim. Zafer odaya geçtiğinde ben de Damla'nın yanına gidip sarılarak başına ufak bir öpücük kondurdum. Hayatıma girişi ile yaşadığım dünyayı renklendiren bu küçük prenses ile yaşamak anlam kazanırken kaybetme korkusunu da tecrübe etmiştim. Damla yemeğini bitirmiş bana reçelli dudaklarını büzerek:

" Eykut baba iyi misin?" dediğinde gülümsedim.

" Sen yanımda iken kötü olmam imkansız prenses." dedim. Kıkırdayan ufaklık ile ben de gülüşümü genişlettim. Ona daha sıkı sarılırken Zafer'in odasının kapısı açıldığında ikimiz de başımızı o yana çevirdik. Asık olan suratı bizi görünce gülümsese de yüzündeki gülüş Damla için oluşturduğu bir maskeydi sadece ve ben bunu gördüğüm anda küçük prensesime sarılışımı sıkılaştırdım. Zira onun gibi güçlü bir adam ailem dediklerine karşı maskesini takmışsa olay düşündüğümden ciddiydi.

 Zafer hızlı adımlarla yanımıza gelip Damla ve beni kucaklayarak saçlarımıza bire öpücük kondurduktan sonra Damlaya  bakıp:

" Bebeğim sen şimdi Ela ablan ile odaya git oyun oyna bizim baban ile konuşacaklarımız var." dediğinde az önce gülen miniğimin yüzü asıldı.

" Yanlış biy şey mi yaptım Zafey baba?" dediğinde gözleri buğulanmaya başlamıştı bile. Zafer benden hızlı davranarak:

" Olur mu hiç öyle bir şey prenses sadece iş konuşmamız lazım. Senlik bir durum yok " dediğinde Damla burnunu çekip gülümsemeye çalışarak odanın diğer ucunda koltukta bizi izleyen Ela isimli çalışana yöneldi. Damla odadan ayrılırken bakışlarımı kızımdan çekmeden:

" Durum düşündüğümüzden kötü ha!" dediğimde Zafer elini omzuma koyup sıktı. Masadan kalkıp onu takip ederek salona geçip camın önündeki koltuğa karşısına oturdum. Yüzüme bakmadan söze girdiğinde anlattıkları ile kaşlarım çatılmıştı.

" Faysal, ona boşuna it demiyorum. Bu adam çocuk ve gençleri kaçırıp bir kısmını dağa çıkarıp  teröristlere, bir kısmını da tecavüz edip özel genelevlere satıyor. Bu genel evler öyle görünen yerler değil, çoğunlukla sübyancı ve bdsm seven adamlara hizmet veren gizli yerler. Çocuklar reşitlik yaşına ulaştığında ise istediği geliri getiremeyeceği için onları et gibi keserek organlarını satıyor. Yani şeytanın vücut bulmuş hali bir yaratık bu herif."

 Zafer konuşurken bile midem bulanmıştı. Çocuktu onlar lan çocuk .  Hayatımda ilk  defa, gördüğüm o kadar iğrençliğe rağmen duyduklarım gördüğüm ve yaşadığım tüm iğrençlikleri bastırmıştı. Zafer cebine elini atıp sigara paketinden iki sigara çıkarıp yaktıktan sonra birini bana uzattı. Aldığım sigaradan içime çektiğim zehir ile içimdeki öfke daha da harlandı.

" Bu herifle şehirde mücadelem ne yazık ki mekanlarımdan uzak kalması ile sınırlıydı. Pisliğini en azından benim mekanlarıma bulaştırmasın diyordum. Ama daha ileri hamlelerde hiç bulunamadım zira adamın arkası benim için bile çok güçlü. Bu yüzden belki çocuğu kurtarabilirim diye bir kaç yere sordum ama daha kendi deyimleri ile mallar yeni kaldırıldığı için çocuklara ulaşmalarının mümkün olmadığını söylediler."

" Mal, çocuklar için bu kelimeyi kullanan adamlarla iş mi yapıyoruz?"

 Zafer'in yüzüne histerik bir gülümseme yerleştiğinde benim kaşlarım olabilecekmiş gibi daha da çatıldı. Derin bir iç çekip:

" Cengaver farkında mısın bilmiyorum ama yine de hatırlatayım biz en dibin en dibi ile çalışıyoruz. Yine de için rahat etsin bu adamlarla bire bir iş yapmıyorum ama karşıma alıp savaşmamda. Babam zamanında onlarla çalışırken bir araya gelmiş hatta bazı işlerde ki belirttiğim çocukların karıştığı işler değil birlikte hareket etmemiz gerekmişti." dediğinde bu sefer ben derin bir iç çekip bakışlarımı Zafer'den çekip cama yönelttim. 

Bu hayatı idame ettirebilmek için içindekine gözlerini kapatmak gerektiğini çok iyi bilsem de gene de zoruma gidiyordu. Çocuklara bir mal gibi bir gelir kapısı gibi bakıp onları analarının kucaklarından alıp bu çirkefe atmaları ve buna kalbimin kapılarını açtığım adamın göz yumması beni derinden sarsmıştı. 

" Kafanda kurduklarını ilerletip benden nefret etmeden araya gireyim Cengaverim. Bu iş bana babamdan kaldı. Evet geliştirdim ve yine evet temiz bir adam değilim ama bu adamlarla savaşması gerekenlerin bile bunların kapısına paspas olduğunu görmüş biri olarak söylüyorum, en azından bu pislikleri işlerimden uzak tutmaya çalışıyorum. Ben hiç bir vakit düzgün bir adam olmadım ama çocukları iş olarak görecek kadar da düşmedim yavrum. O yüzden bana karşı nefret kurup onu duyduklarınla bileme ne olur."

 Zafer haklıydı , işi ne kadar karanlık olsa da mekanlarının denetimine fazlası ile dikkat eder, çocukları ve uyuşturucuyu mekanlarından uzak tutmaya çalışırdı. Demir ve Zafer bu işleri babalarından aldıkları için içini onarmaya çalışsalar da mutlaka çatlaklar oluyordu. Bu yüzden ona kızamıyor olsam da yaşadığımız bu karanlığın bu yüzü ile bakışmak beni rahatsız hissettirmişti.

" Ben gideceğim biliyorsun değil mi? Tabi Damla'yı da..."

 Sözümü bitirmeden Zafer ayaklandığında başımı kaldırdım ve yüzüne bakışlarım ulaştı. Çatılı kaşları ve sıktığı dişleri arasından öfkeli sesi bana ulaştığında içimden sıcacık bir duygu aktı.

" Bana bak Cengaver, ben birine onu sevdiğimi söylersem bu öylesine bir sözcük değil ölümüne bir yola davettir. Gideceğiz sen, ben ve yanımızda güvendiklerimizle hazırlıklı gideceğiz. Ve bir daha sakın Damla'nın benim için kızım gibi olduğunu unutup cümle kurma sözcüklerinin bedelini misli ile ödetirim. "

 O cümlesini tamamlayıp gözlerime sert bakışlarını gönderirken çalan kapı ile ikimizinde başı girişe yöneldi. Çalışanın açtığı kapıdan içeri giren orta yaşlı ama bakımlı ve şık giyimli hanım ile afalladığımda şaşkınlığıma zirve yaptıracak kelime ile gözlerim kocaman açıldı.

" Abla senin ne işin var burada?"

Zafer'in şaşkın haline bakıp tekrar ablasına döndüğümde konuşmadan ve ifadesini bozmadan önce çantasını ardından paltosunu çıkarıp ev işleri ile ilgilenen emektar Süheyla ablaya uzattıktan sonra Süheyla ablaya  sıcak ve kısa bir tebessümle:

" Teşekkür ederim Süheyla, bu arada odam hala duruyor mu?" dedi. Sesi sitemkar ama sakin çıkarken Süheyla abla:

" Evet hanımım duruyor, ben her gün havalandırıp tozunu alıyorum" diye gülümseyerek başını öne eğdi. Kadının gülüşü genişleyerek:

" Vefalı Süheyla valizlerim yarın akşam gelecek odayı düzenler misin?" dediğinde Zafer'in gür sesi konuşmayı böldü.

" Burada mı kalacaksın?"

Kadın derin bir nefes alıp bakışlarını Zafer'e döndürerek:

" Evet on beş gün burada kalacağım. Ama senin için değil eve yeni gelen küçük bir meleği görmeye geldim." dediğinde Zafer'in ya sabır çektiğine ilk defa şahit oldum.

" Evde küçük bir hanım efendi varmış. Evlenmeye niyetin olmadığını biliyorum ve yeni birlikteliğinin çok tatlı bir kızı olduğunu öğrendiğimde kendi gözlerimle ikisini de görmeye geldim." dedi. Zafer ellerini saçlarına atıp:

" Melike sultan keşke önce beni arayıp konuşsaydın." dediğinde kadın ifadesizce:

" Hayatına hiç bir zaman karışmadım ve karışmayı hiç düşünmüyorum. Sadece hayatına düzen getiren bu ikiliyi tanımak için buradayım." dediğinde ise Zafer içten bir "Of " çekip:

" Aslında zamanlaman harika oldu abla." dedikten sonra gülümsedi. Ben ise ne olduğunu anlamaz şekilde ikisi arasında baka kaldım.


CENGAVER (GAY)  [ TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin