DURULMAYAN SULAR

510 34 19
                                    

DEMİR

Hiç bir zaman sütten çıkmış ak kaşık olmadım. Aksine ailem anne ve baba tarafım olarak güç ve saltanatlarını  bu işe borçlu ve bundan rahatsızlık duymayan insanlardı. Açıkçası güçlü olmak zerre kadar umurumda olmadığı için aralarında iğreti kaldığımı bilsem de insanın seçemediği şeylerin başında ailesi geliyordu. Daha ergenlik zamanlarımın en büyük tutkum olan üniformalar geleceğime yön veren lise yıllarında bir cinayet soruşturmasında gördüğüm polisler ile alevlenirken içimdeki ateşi dinleyip ailemi de karşıma alarak polis akademisini kazanmıştım. Yaptıkları hiç bir eylem beni fikrimden döndürmezken ağır iş şartları ve yetersiz maaşına rağmen aileme rest çekerek kendi param ve gücümle yaklaşık 8 yıl yaşamıştım. Ancak kader denen şeyin azizliğine ben de uğrayarak ablamın küçük oğlu dışında herkesin katledildiği o korkunç günden sonra çok sevdiğim mesleğimi bırakmak zorunda kalmış ve işlerin başına geçmiştim. Ailemden bana bir oto galeri zinciri , büyük bir emlak şirketi ile enişteme ait bir gece kulübü kalmıştı.

        Bu işlerin her zaman  pis olduğunu bilsem de elimden geldiğince temiz kalmaya özen göstererek devam ettiğim işlerim arasında yeğenimin velayeti ile hayatıma yeni bir yön veren babalık mesleğine de terfi etmiş oldum. Doğduktan 2 hafta sonra öksüz ve yetim kalan yeğenime baba olmak hayatımda polis olmaktan sonra en sevdiğim işti. Nedensizce gece kulübü en çok zaman geçirdiğim ve en rahat ettiğim iş olurken sık sık olan polis kontrollerinden birini yaşadığım günler ise hayatımda yüzüme tebessüm katan nadir zamanlardandı.

" Baş Komiserim burası temiz."

" Anladım Anıl siz gidin benim Demir bey ile konuşmam gerek size yetişirim."

 Ofisimin kapısında kollarım göğsümde bağlı yüzümde bir tebessümle izlediğim bu adam eski meslektaşım ve kopamadığım tutkum Tevfik'ti. Tevfik polis olduğum zaman bir toplu cinayet davasında bana yardım ettiği sırada tanıştığım o zamanlar bir komiser iken benden sonra baş komiserliğe terfi eden hayatımda kendimi bulmamı sağlayan adamdı. Ne kadar uzak durmaya çalışsam da bir yolunu bulup hayatıma dalan bu adam gördüğüm en inatçı ve söz dinlemez herifti. Bana doğru dönüp kahvelerini yüzüme dikerken dudaklarını yaladığında gülüşüm yüzümde genişledi. Kollarımı düzeltip yaslandığım yerden ayrılırken ofisimin kapısından içeri girdim. O da hiç düşünmeden arkamdan girdikten sonra ben masama ilerlerken çevrilen kilit sesini duyup döndüğümde dibimde bitmişti bile. Elini çeneme atıp bakışlarını bir tur yüzümde gezdirdikten sonra bir elini destek almak istercesine masaya dayayıp eli ile çenemi kavrayarak dudaklarıma yapıştı. Açlıkla dudaklarımı sömürürken onun tutkulu haline eşlik ediyordum. İtsem de , sövsem de vursam da gitmeyen bu adamla garip ama vazgeçilmez ilişkimizde artık direnmekten vazgeçmiştim. Bir süre dudaklarımı istila ettikten sonra alnını alnıma dayayarak:

" Kurban olduğum çok özlemişim seni." dediğinde derin bir iç çekip:

" Bu uğurda kendini yakacaksın." dedim. Güldü gözlerini gözlerime dikti.

" Bu yolda yandım zaten senin şu bal dudaklarında öleceksem ölmek de büyük bir zevk olur."

 Dışarıdan bakıldığında kaba, sert görünüşlü ben boylarda kavruk tenli bu adam o kapıyı kapatıp yanıma geldiğinde mecnun oluyordu ya işte benim de sınırım orasıydı. Onunla birlikte geçirdiğim zamanlarda ne ben  bu pis işlerin adamı oluyordum ne de o polis. Sadece o ve ben tüm çıplaklığımız ile Tevfik ve Demir.

" Aradığım adamı araştırdım. Kaçakçılık şubede sabıkası var. Ama neredeyse bir yıldır sessiz."

  Tevfik'ten ayrılıp masamın yanından dolaşarak bir dolabı açtım ve onun için hazırladığım zarfı uzattım.

" Bu hafta bir insan sevkiyatı olacak, genç erkek ve kızlar. Çoğu göçmen bazıları ise kaçırılan çocuklar . Yaş aralığı 10 ile 16 arası. İçinizde işe yardım edenler var . Adları da zarfta yazılı." 

Zarfı aldı, açtı ve kısa bir göz gezdirirken çenesi kasıldı.

" Orospu çocuğu. Bu herifin biri 12 biri 17 yaşında iki çocuğu var lan."

" Para ahlaki değerleri yozlaştırır bunu bunca yıl öğrenemedin mi?"

 Zarfı iç cebine koyduktan sonra yanıma gelip belime kollarını dolayarak boynuma burnunu dayayıp derin bir nefes çekti. Ben de kollarımı boynuna dolayıp kokusunu içime çektiğimde fısıltı gibi gelen sesi dudaklarıma buruk bir tebessüm attı.

" Kendi pisliklerine bakmadan başkalarını yargılayan bu adiler  ile çok güzel ilgileneceğim canım."

" Hafta sonu Ulaş'ı da alıp Zaferlerin dağ evine gideceğim. Belki orada karşılaşırız."

 Başını boynumdan çıkarıp yüzüme bakarak gülümsedi.

" Şu Zafer'in yeni sağ kolu Cengaver'de geliyor sanıyorum."

" Evet o ve yeğeni Damla isimli  çok tatlı bir  hanımefendi. Ulaş ile tanıştıracağız ve çok iyi anlaşacaklarına eminim."

 Tevfik'in çalan telefonu ile gerçek dünyaya geri dönerken Tevfik aldığı haberin etkisi ile kaşlarını iyice çatmıştı. Telefonu kapattığında bana dönüp:

" Zafer'i ara. Ortak butik oteliniz kundaklanmış iki ölü ve fazlası ile yaralı var." dediğinde gülüşüm yüzümde solarken içim hem acı hem de öfke ile doldu. Çenemi sıkarken masadaki telefonuma uzandım. Kayıtlı olan numarayı çevirdiğimde Zafer'in sert sesi beni karşıladı.

" Konaktayım Demir ben de seni arayacaktım."

" Haberi aldım yola çıkıyorum."

 "Yola çıkma burada yapılacak her şey ile biz ilgileniyoruz. Dışarıdaki gizli güvenlik kameralarını görmemiş itler. Adamlar Deva'nın abisinin adamları. Bu iş fazla uzadı sen Deva'yı bizim mekana kaldır biz de geliyoruz."

" Anlaşıldı."

 Bu iş fazla uzamıştı, takıntılı bir veledin kaybetmeyi hazmedememesi yüzünden iki kişi canından olmuştu ki, bu son noktaydı. Deva babasının aksi bir görüntüye sahip olsa da babası gibi acımasız ve bencil bir herifti. Tek farkı o bu bencilliği için babasını bile satmıştı. Başımı kaldırıp bana beklenti ile bakan adama gözlerimi dikip:

" Ben bu gece yokum işin erken biterse bir Ulaş'a uğrar mısın?" dediğimde başını eğen Tevfik:

" Sen Ulaş için kaygılanma kundaklamalarda pek bize iş düşmüyor biliyorsun. Bir iki saate eve geçerim. Sen..." diye başladığı cümlesini bitirmesine izin vermedim.

" Ben mekanımda can alanın bunu bir daha yapmaması için gerekeni yapacağım." 

 Sözlerimi bitirdikten sonra Tevfik'in yanaklarını batan sakallarına aldırmadan avuçlarıma alıp dudaklarına sıkı bir öpücük kondurdum. Tevfik'ten ayrılıp yüzüne son bir defa baktım ve:

" Ölmeyeceğim gerekmedikçe öldürmeyeceğim. O yüzden yüzünden şu ifadeyi sil ve işimizi yapalım." dediğimde Tevfik başını kaldırıp dikleşerek tamam anlamında başını salladı. Odadan önce o çıkarken ben çekmeceden silahımı alıp belime koydum ve odadan çıktım. Merdivenin başındaki Semih'e baş işareti yaptığımda Semih hızla yanıma geldi.

" Bana güvenilir 5-6 adam ile zırhlı aracı hazırla. İşimiz var."

" Emredersiniz Demir bey."

 Tevfik mekandan çıkana kadar merdivenlerin başında bekledikten sonra merdivenin sonuna gelen Semih ile ben de aşağı adımladım. Bu gün yapmaktan haz etmesem de en iyi yaptığım işi yapıp bu şımarık veled ile oyuna başlayacaktım.

CENGAVER (GAY)  [ TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin