BAŞLANGIÇLAR VE ENDİŞELER

838 50 4
                                    

Hayatın bana ilk oyunu değildi bu ve son olmayacağını da biliyordum. Ama bir çocuk hem de üç yaşında bir kız çocuğu. Bu beklediğim bir sürpriz değildi açıkçası. Yanıma çocuğu bırakıp elime eşyaları tutuşturan kadının arkasından bir süre boş boş baktım. Aklımı dolduran düşüncelerin başında ise babaannemin benim için hissettikleri vardı. Zavallı kadın elinde kalan son çocuğunun hayatını yaşayıp mutlu olmasını dilemiş ve bunun için büyük ihtimalle hayatı boyunca sakladığı paraları harcayarak beni bir yükten korumaya çalışmıştı. Şimdi düşünüyorum da keşke başından bana anlatıp da bu yükü tek başına sırtlamasaydı.

Ne acı varlıklarını bile bilmediğim insanların, nasıl öldüklerine dair hiç bir fikrim olmasa da çocukları bana emanetti. Onu bir yetimhaneye bırakıp yoluma devam edebilirdim. Evet bunu yapabilirim ama babaannemin bakmak için bu kadar zahmete girdiği el kadar çocuğu o dört duvara bırakabilir miyim işte onu şu an bilemiyorum. Ben bunları düşünürken pantolunumda hissettiğim hareket ile başımı yere eğdim. Küçük kız kumral örgülü saçları, bal rengi gözleri ile elini pantolunuma atmış küçük parmakları ile çekiştirip dikkatimi çekmeye çalışıyordu. Yere çömelip pek mümkün olmasa da boylarımızı eşitlemeye çalışarak:

" Efendim ufaklık?" dedim. Yüzüne göre iri olan gözlerini kırpıştırarak:

" Senin adın ne?" dedi. Korkuyordu ama bilmediği benim de korktuğumdu.

" Benim adım Erkut ya senin ?"

" Damla"

Bir süre durdu, dudaklarını büzdü ve derin bir nefes aldı.

" Eykuy abi ben şey..."

Endişe ile başını yere eğdi,onu anlamamam mümkün değildi. Ben anne , baba dediğim insanların yanında korku ile başımı eğerdim ve hayatımda hiç bir çocuğun benim yanımda korkmasına neden olmayacağımı kendime tekrarlayıp durmuştum o zamanlar. Parmaklarımı Damla'nın çenesine koyup başını yavaşça kaldırdım.

" Damla aç mısın?"

Beni dişlediği dudaklarının arkasından başı ile onayladı. İçimden küçük bir çocuk ne yer diye geçirdim. Ben yemek seçme lüksü olmayan çocuklardan olduğum için olsa gerek aklıma özel bir şey gelmiyordu. Elimi saçlarına götürüp yumuşacık tutamları okşadım, benim başım hiç okşanmamıştı.

" Ne yemek istersin Damla?"

" Çoyba?"

Sorar ifadeli isteğine gülümsedim. Başımla onu onaylayıp ayağa kalkarak kadının bıraktığı çantayı bir elime aldım. Diğer elimi Damlaya uzattım, benim elimi tutamayacak kadar küçük eli ile iki parmağımı tuttuğunda olabilecek en yavaş şekilde yürümeye çalıştım. Ne kadar yavaş olsam da o küçük bir kızdı ve bana yetişmek için koşuşturuyor çoğu zamanda tökezliyordu. Sonunda durdum ve geriye döndüm.

" Kucağıma gelmek ister misin?"

Küçük kızın yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken başını aşağı yukarı salladı. Bense kollarımı açarak bekledim. Yanıma gelip küçük kollarını boynuma doladığında ürkekçe bacaklarından kavrayıp kucağıma alarak mezarlığın çıkışına yöneldim. Mezarlıktan çıktığımızda yan taraftaki taksi durağından bir taksiye atlayıp evin yakınındaki bir esnaf lokantasına geçtik. Damla da ben de tek kelime etmezken onunda benim de sorularımız olduğunu çok iyi biliyordum. Masaya oturduğumuzda ilk önce ne istediğini sormak için ufaklığa dönüp:

" Ne yersin?" dedim. Gözlerini kocaman açıp gülümseyerek:

" Meycimek çoybası." dediğinde başım ile onu onayladım. Garsonu çağırıp iki mercimek çorbası söyledikten sonra Damla'ya dönüp:

CENGAVER (GAY)  [ TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin