Önce bir çift güler yüz ve tatlı sözle başlar her şey. Çok iyi anlaştığınızı düşünürsünüz, birbirinize iyi davranırsınız, hep beraber yan yana olursunuz. Sonra ne mi olur? Her şey verdiğiniz değerin size tekme olarak geri dönmesiyle yerle bir olur. Sizde de geriye kalan tek şey gereksiz birine verdiğiniz değerin pişmanlığı ve kocaman bir hayal kırıklığı olur.
Düşünürsün, sorgularsın: Neden ben? dersin. Bence herkes bunu yapıyordur. Bazı zamanlar sorun sende gibi gelir, fakat sorun sende değildir. Sorun tamamen karşı taraftadır. Sorun onların seni anlamaması ve senin onlara zorla ayak uydurmaya çalışmandır. Bazı zamanlar herkes kendine "Aman ya, bırak onlara ayak uydurmaya çalışma, senin onlara ihtiyacın yok, sen tek başına da yaparsın," diyordur. Fakat aslında kendine bunu diyen kişinin anlaşılmaya ihtiyacı vardır, arkadaşa değil, bir dosta ihtiyacı vardır.
Ancak kendi derdine düşmüş, hayatında hiç dostu olmayan fakat bir sürü arkadaşı olan insanların asla anlaşılmaya ihtiyacı yoktur. O çevresindeki kişilere zorla da olsa kendini dinlettirip saydırıyordur, fakat hayatı boyunca düzgün arkadaşı ve dostu olmayan ve hep yok sayılmış bir insansan, bunların hepsine muhtaç oluyorsun. İçinde hep bir boşluk olur ve bu boşluk yara olarak kalır.
Sonra bu yaranın üzerine daha çok darbe alırsın, o yara daha çok büyür ve orada kocaman bir yara izi kalır. Hayatımıza bir sürü insan giriyor, kalıcı ya da gidici, ancak çoğu bizde yaralar açıyor ve onların izlerini ömür boyu taşımak zorunda kalırız.
Dosta ihtiyacı olmayan, kendini bir şekilde çevresindekilere zorla kabul ettirmeye çalışan insanlar aslında çok iyi oyuncudurlar. O yüzden onlara hemen inanırız, ancak işleri bittiğinde yani istedikleri değeri gördükten sonra ve kendilerinin varlıklarını size zorla da olsa gösterdikten sonra sizi gönderirler ve bir daha yüzünüze bakmazlar. Siz ne olduğunu anlamadan aslında onlar sizi devre dışı bırakmıştır ve sadece işleri düştüğünde gelirler.
İşte en büyük yarayı da bu açar ve vücudunuzda tam kalbinizin üzerinde en derin yara izi olarak kalır. "Ömür boyu beni hatırla der,'' kısacası size. Ancak biz o yara izine bakarak çevremize duvarlar örer kendimizi herkese karşı soyutlarız.
Bu hikâyede kendi yalnızlığı içinde kaybolmuş ve kendini kitaplara adamış en yakın dostu, sırdaşı kitaplar olan bir kızın hayatını okuyacağız. Onu bu karanlık kuyudan çıkaracak birini hayatına alacak mıydı? Yoksa her geçen gün kendi yalnızlığında boğulan ve kendini kitaplara veren kız daha çok mu içinde kaybolacaktı? Herkesin hikâyesinde bir başkarakter vardır, ancak Aslı'nın hikâyesinde tek başrol vardır: o da kitaplarıdır. Bu durum değişecek mi? Yoksa kitapları hayatın merkezinde kalmaya devam mı edecek, bunu zaman gösterecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişimin Katili
General FictionGözler bir insana çok şey anlatır derlerdi cidden de öyleymiş. Akif Kerim duygularını saklamak istemeden ilk kez karşımda duruyordu. Gözlerinde kocaman bir hayal kırıklığı ve pişmanlık vardı ve bu iki duyguya da tezat özlem de vardı. ''Hiç aklıma g...