Bölüm-1

599 61 115
                                    

              Başlama tarihinizi alabilir miyim?

"Şehitlerimiz, bu vatanın göğsünde gururla yaşayan, ölümsüz kahramanlardır. Ruhları şad olsun." -Süleyman Demirel

2007-HAKKARİ

Hakkari'nin yüksek dağları arasında, doğanın sessizliği içinde, sızan güneş ışıklarıyla aydınlanan bir sabah. Işıklar, yumuşak bir sıcaklıkla, odanın içine taşınıyordu. Dokuz yaşındaki İlke, hasta olduğu için okula gidememişti. Abisinin okuldan gelmesini bekliyordu.

Babası askerdi ve bazen uzun süreler boyunca dönmüyordu. Babasının uzakta olması, İlke'yi derinden etkiliyordu. Her gün babasının geri gelmesini umut ederdi ama bazen uzun süreler boyunca haber alamazdı. Bu bekleyiş, onu bazen hüzünlendiriyordu.

Babasının yokluğunda abisi, İlke'nin yanında oluyordu. İlgi gösteriyor, birlikte oyunlar oynarlardı. Alp artık oyun oynamayı sevmese de, kız kardeşi için onunla zaman geçirir, hikayeler anlatır ve saçlarını örerdi. Çoğu kişinin abisi ile arası kötüdür, fakat onların birbirinden başka kimsesi yoktu. Aralarında babalarının yokluğunda oluşan derin bir bağ vardı.

İlke, ranzanın ucuna oturmuş pencereden dışarıya bakıyordu. Annesinin odasına girdiğini gördü "Babanla kon...?" annesi cümlesini bitirmeden babası ile konuştuğunu anladığı gibi ranzanın basamaklarından aşağı inmeye başladı. Küçük elleriyle tutunarak hızla aşağıya inerken bir yandan da "Babam, babam!" diye bağırmaya başladı. Bu heyecanın tek bir nedeni vardı, babası 6 aydır görevdeydi ve en son bir ay önce konuşmuştu ve bu özlemi içinde birikmişti.

Annesi, buruk bir gülümsemeyle "Dikkat et, Hüseyin!" dedi ve telefonu heyecan ile bekleyen  İlke'ye uzattı. 

"Babam" dedi heyecanla telefonu alan İlke, babasının yüzünü ekranda gördü. Sevinçle "Baba!" diye bağırdı babasının  konuşmasına fırsat vermeden Alp'in hala okuldan gelmediğini şikayet etmeye başladı. "Baba, abim hala okuldan gelmedi, çok bekledim" diye yakındı.

 Annesi, karışık duygularla ona "biraz daha beklemen gerek, canım. Biraz sonra gelecek" dedi.

Hüseyin, İlke'nin yüz detaylarını gözlemledi ve kaşlarını hafifçe çatarak, "Görüyorum ki, sen beni hiç özlememişsin" dedi. 

İlke, bu sözlere hemen tepki verdi. Sesindeki heyecan ve hüzün bir aradaydı.

 "Babam, seni de çok özledim! Ama senin yokluğunda abim benimle oynuyor. Okula gittiğinde çok sıkılıyorum, biliyor musun hatta saçımı bile örüyor" dedi, heyecanla ifade ederek gözlerindeki yaşları akmaması için ikna etmeye çalışıyordu.

Hüseyin, İlke'ye duygulu bir ifadeyle bakarak, "İlke'm, güzelim hep dik dur. Abinden ayrılma hiç" dedi.

İlke, babasına bakıp "onları öldürür ve geri gel tamam mı? Artık gitmeni istemiyorum" dedi. Dokuz yaşında olmasına rağmen abisinden hep bu sözü duyardı. Küçük olmasına rağmen çoğu şeyin bilincindeydi. 

"Belki yarın gelirim güzelim. Bekleme sen belli olmaz babacığım" dedi. 

Duygusal bir veda tonuyla ekledi, "Görüşürüz, İlkem" gözlerinde buruk bir gülümsemeyle telefonu kapattı.

İlke telefonu annesi verdi, "Anne, abim ne zaman gelecek? Çok sıkıldım." dedi.

 Annesi derin bir iç çekti, "Birazdan İlkecim, birazdan." dedi, ve yavaş adımlarla mutfağa doğru ilerlemeye başladı. İlke'de hemen annesini peşinden mutfağa gitti, pencerenin önüne bir sandalyede çekeledi ve abisini beklemeye devam etti. Annesi yanına geldi sıkı sıkıya sarıldı. Dışarda ilke ile yaşıt kızların oyun oynadığı görülüyordu.

İlkeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin