Gözlerimden akan yaşları hemen sildim. Emir komuta bendeydi ve biz Akrep Timi'yiz. "Tim, karşımda toplan!" emrini verdim. Tim hızla karşıma geçti, onlara baktığımda bazıları ağlıyor, bazıları ise kendini zor tutuyordu. "Bana bakın lan! Murat komutanın tek bir kıyafet parçası olsa bile onu bulacağız, duydunuz mu lan beni? İsterse günlerce sürsün, yine de onu bulmadan dönmeyeceğiz. Evet, zor bir görev, ama biz Akrep Timi'yiz. İmkansızı başarmak için buradayız!" dedim, sesimdeki kararlılıkla.
Bu emir karşısında hepsi bir ağızdan "Emredersiniz Komutanım" diye yanıtladı.
Gözüm bir anlığına yanımızda olan kadına çarptı, kayaların yanına oturmuş, bacaklarını kendisine çekmiş ve kolları ile kenetlemişti. Başını bacaklarına yaslamış öylece oturuyordu. Ona baktığımda, bu halini görünce üzülmemek elde değildi.
"Kaan, al yanına Baran'ı ve Doruk'u, güvenliği sağlayın. Emre, Albay ile iletişime geç, ben dahil kalanlar Murat Yüzbaşı'yı arıyoruz. Duydunuz mu? Her yerde bakacağız" dediğim anda yüksek bir ses duyuldu. "Emredersiniz Komutanım" dediler.
Kaan, Baran ve Doruk yanımızdan uzaklaşmaya başladılar. Emre ise çantasından telsizi çıkarıyordu. İlker ve Serkan, Murat yüzbaşıyı aramak için imha edilen kısma doğru ilerlemeye başladılar. Onların peşinden gidecektim fakat kadını orada o şekilde bırakamazdık. Kadının güvenliği önceliğimizdi ve onu emniyete almak için elimden geleni yapacaktım. İlker ve Serkan, Murat Yüzbaşı'yı aramak için imha edilen kısma doğru ilerlemeye başladılar.
Onların peşinden gitmeliydim, ancak kadını orada o şekilde bırakamazdık. Öncelikle kadının yanına döndüm, yanına dizimin üstüne çöktüm. Bir şeyler mırıldanıyordu, tam net anlaşılmasa da iki kelimesinden biri "benim yüzümden oldu" diyordu.
"İyi misin?" diye sorduğumda cevap veremedi, başını bile kaldıramadı.
"Hanımefendi, iyi misiniz?" koluna dokunmak için hamle yaptığımda, kolundaki morluklar daha da ilgimi çekti. Bembeyaz teni çok güzeldi, ama bu güzelliğinden geriye sadece korkuları kalmış gibiydi. Boynu, yüzü, kolları morarmıştı. Bu halini görünce elim dokunmaya gitmedi.
"Seren" dedi, kaşlarımı çattım, ama bu kızdığımdan değil, anlamadığımdan kaynaklanıyordu.
"Anlayamadım" dedim, sesimi yumuşatarak. Gözlerini gözlerime dikti, eliyle gözyaşlarını sildi. Derin bir nefes aldı ve yorgunlukla dolu bir nefes verdi.
"Adım Seren. Ben iyiyim" dedi, sesindeki korkuyu gizlemeye çalışarak. Gözlerinde hala korku vardı. "Lütfen, o askeri bulun. Bu benim yüzümden oldu, değil mi?" diye sordu, sesi titriyordu. O güzel mavi gözleri kırmızıya dönmüştü.
"Az önce dediğim gibi, biz Akrep Timi'yiz. Şehit olsa bile ondan bir parçayı almadan geri dönmeyiz. Senin yüzünden falan değil, kendini suçlama. Geri çekilin emri verdi ve kendisi gelmedi. Askerini güvene alabilmek için kendinden vazgeçti. Öyle taşaklı bir adamdır Murat Komutan. Gözü karadır" dediğimde yüzüme ifadesizce bakıyordu.
"Hadi kalk, diğerlerinin yanına gitmem lazım. Seni bırakamam burada" dedim. Anında yanımıza Emre geldi.
"Komutanım, Selim Albay" dedi ve telsizi bana uzattı. "Kıdemli Üsteğmen Alp KILIÇ, emredin komutanım" dedim, sesimde sert bir ifade vardı.
"Üsteğmenim, sen askerlerinin canını hiçe mi sayıyorsun? Bir şehit verdik, yüreğin yanıyor ama başına buyruk karar vermek neyin nesidir? Olduğunuz bölgeye tahliye istiyorum" dedi, yine bağırıyordu.
Kendimden emindim ve hemen hiç tereddüt etmeden konuşmaya başladım. "Komutanım, affedin, gerekirse geldiğimde istifamı veririm. Hatta siz beni çıkarın, ama ben öğrendiğimden şaşmam. Ben Akrep Timi olarak geride adam bırakmamayı öğrendim, ve bunu bize öğreten adamdır Murat Yüzbaşı ve şu an şehit olduysa, ben ona ait bir eşya, bir uzuv bulmadan dönmüyorum" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlke
Genel Kurguİlke ve Alp, hayatlarının en zorlu anlarını çocukluklarında yaşadılar. Babalarını, vatanları için gösterdikleri kahramanlıklar sonucunda şehit vermişlerdi. Babalarının ardında bıraktığı boşluğu doldurmak, onun mirasını yaşatmak için yola çıkan bu ik...