Vakitler yetmiyordu bize.
Saatler, dakikalar az geliyordu gülümsemeye.
Mıhlanmış bir masa başında,
Aşka mı nefrete gideceğimizi bilmeden,
Bir bakmışız sabah olmuş.
Zihnimiz bulanık,
Dağınık düşüncelere esir.
Yosunlu bir ele tutunmuşken,
Öğrenememişiz düşüren ele tutunmamayı.
Oysa ikimizin de elleri birbirine bağlıyken,
Yorgun bakışlarımızın dinleneceği bir limandı dokunuşlar.
Her bir bugün, düne dönüştü artık.
"Bugün yapmalıyım" dediğimiz her şey,
"Dün yapsaydım" a evrildi birer birer.
Hiçbir gün aynı olamaz artık.
Hiçbir dakika, saat...
Zamansızlık aynı olamaz.
Ve şimdi, ve bugün, ve de dün,
Odaklanıyorum seslere.
Ruhumun adım sesleri teker teker kulağıma takılırken,
Kocaman, imkansızlara sığmaz bir dilek diliyorum içimden.
Öyle bir gün gelsin ki,
Bu yağmur, bu kar kedere değil,
Huzura yağsın.