7.Bölüm

210 22 23
                                    

Yolu yarılayınca sağdaki ilk çıkışa girdik. Bizi karşılayan bir sürü lüks araba vardı. Kendi arabalarımız Fransa'da değildi. Etkinliğin olduğu yer Paris'ten oldukça uzaktı.

Lee jung benim asistanım rolündeydi. Onu da dahil etmiştim. Çünkü herhangi bir dövüşmede göğsüme darbe alırsam oracıkta ölebilirdim. Vurulalı daha bir hafta bile olmamıştı. Vücudumda fazlasıyla ağrı vardı. Ağrı kesicilerle idare ediyordum.

Araçtan indik ve arabalara yürüdük. Hangisine binsem diye düşünmedim.
Kendi arabamdan olan Range Rover'a bindim. Çünkü arabalar içinde en afillisi oydu. Ceo'ya yakışır şekilde. Jeong Gu-won'da sürücü koltuğuna geçti. Birşey demeden gaza bastı. Hepimizde ses dinleyici ve haberleşme mikrofonu vardı. Kıyafetlerimizin içindeydi. Butona bastığında konuşabiliyordun. Sesin herkese gidiyordu yani.

..

15 dakikalık yolun ardından vardık. Sanırım role başlıyorduk çünkü Jeong Gu-won aradan inip kapımı açtı. Girişe doğru döndüğümde oradalardı ve bizi izliyorlardı. İndim ve yan yana yürümeye başladık. Ve kulağımda Jeo-song'un telaşlı sesini duydum;
"Hey, siz ne yapıyorsunuz? Aranızda bir metre var neredeyse. Yakınlaşın biraz."dedi.

Bende Jeong Gu-won'un elini alıp parmaklarımı parmaklarının arasına geçirdim.
Jeong Gu-won'a döndüğümde sırıtıyordu.

Bay Louis ve eşi Emilie bize bakıyordu. Açıkçası dışarıdan baksam mafya demezdim. İngilizce selamlaşıp içeri geçtik. Bizimkiler tüm masaları doldurmuştu. Epey kalabalıklardı zorlanacaktık ama bizde kalabalıktık. İçeride onun bunun asistanı diye getirdiğimiz bir sürü ajan vardı silahları çoğunu onlar verecekti. Benimki Jeong Gu-won'un ceketindeydi. Ben kendisine güvenmediğim icin çantama da küçük bir tabanca atmıştım. Aynı taraftaydık ama içimizde herkes herkesle düşmandı.

Hyo-rin'e bakındım ama göremedim. Tekrar baktığımda lavabodan dönüyordu. Ona zarar gelmesinden korkuyordum. O operasyonlara gelmezdi. Son bir yıldır eğitim alıp katılmaya başladı. O yüzden ona zarar gelmesinden korkuyordum.

Bay Louis yanımıza gelip birşeyler anlattı ve birazdan kürsiye çıkacağını söyledi.

Etrafı inceledim. Baya lüks bir yerdi. Herşey uyumluydu, çatalına kadar. Sade ve şıktı.

Louis, yatırım hakkında detayları vs. anlatıyordu. Bizim olmayan şirketi övüyordu. Sonra adımı söyledi ve Jeong Gu-won'la birlikte bizi sahneye çağırdı. Evet onlar mafyaydı ama hepsinin ortak şirketleri vardı. Ona dayanarak yatırım yapacaktı. Yaklaşık 10 tane muhabir vardı. Bu haber sadece Paris gazetesinde yayınlanacaktı. Muhabirler konuşmalardan sonra gidecekti. O zaman başlayacaktık. Şirketleri Paris halkı tarafindan fazlasıyla biliniyordu.

Jeong Gu-won elini uzattı ve sahneye çıktık. Bir kaç teşekkür ve bazı konuşmalar yaptım. Sonra fotoğraf aldılar. Tekrar kulağımıza bir ses;
"Yakınlaşın!" Jeo-song takmıştı resmen hesabını soracaktım.
Jeong Gu-won elini belime attı ve nazikçe beni kendine çekti.

Paris halkı bizi evli bir çift sanacaktı. Umarım ulusal haberlere yayılmazdı çünkü zaten camia evlenmemi istiyordu. Eğer Kore ve diğer ülkeler görürse sıkıntı yaşayabilirdim çünkü Amerika dahil olmak üzere birçok tanıdık camia vardı dünyanın her yerinden. Üstelik hepsiyle yakındım. Bizim evlendiğimizi sanarlarsa çoğu yerde evli olarak gözükmek zorunda kalırdım. Bunun telaşına kapılıp tüm camiaya hafifçe kafamı kameraların tersine çevirip tuşa bastım ve konuşmaya başladım;
"Bu görüntüler ulusala yayılırsa o zaman kendinizi öldü bilin" dedim. Neredeyse hepsi güldü ve mikrofonları kapattı. S*iktir bu planlı mıydı? Jeong Gu-won niye kabul etmişti? Ya da kabul etmiş miydi mi demeliydim?

My DemonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin