14.Bölüm

227 15 31
                                    

Hyo-rin'in Ağzından;

Do Do-Hee yaklaşık 2 gündür yoğun bakımdaydı. Doktorlar bir çok sakinleştirici verildiğini ve her seferinde  zıttı olan ilaçlarla uyandırıldığını söyledi. Yapılan tahlillerde kanında az miktarda uyuşturucu da çıkmıştı.

Camiada konuşulana göre bayıltana kadar dövüyor ihtiyaçları olduğunda uyandırılıyordu. Her sorun çıkardığında da tekrar ilaçlarla bayıltılıyordu. Fakat o çoğunun farkında bile değildi belki de.

Ağlamaktan gözlerim kurumuştu. Benim isteğim üzerine tecavüz edilip edilmediğini kontrol ettirdim. En çok korktuğum da buydu bu süreçte kimseye söylemesem de. Neyse ki öyle bir şey yaşanmamıştı ve biraz da olsa rahat nefes alabilmiştim.

Ama içimdeki bitmek bilmeyen bu ateş sönmüyordu. Günde 1-2 saatlik uykuyla duruyor hastane koridorunda sabahlıyordum. Bana gelip bir çok şey söylüyorlardı. Fakat kafamdaki düşüncelerden dolayı sesleri buğulu geliyordu. Jeo-song dahil kimseyle konuşmuyordum.

Ve bu anlarımda bu koridordan bir saniye bile ayrılmayan Gu-won...

Ne o birşey söylüyordu ne ben. Sadece boş duvar izliyor arada kahve içiyorduk.

Do Do-Hee'nin vücudunda ezikler vardı. Yüzündeki morluklar yeşile, yeşilden sarıya dönüyordu. Yoğun bakıma alınmıyordu kimse. Her ne kadar çok istesem de ona zarar gelir düşüncesiyle bu işi sonraya bırakıyor ve belirli saatlerde açılan yoğun bakım penceresinden onu izlemekle yetiniyordum.

Jeo-song ve Lee jung sürekli geliyor fakat gidip her yerde Louis arıyorlardı.

Korede arıyorlardı çünkü ülkeden çıkış yapmamıştı bilindiği kadarıyla.

Düşüncelerimden sıyrıldım ve tıpkı benim gibi yerde oturan Jeong Gu-won'a baktım. Duvarı izliyordu.

Bu evlilik onların istekleri doğrultusunda değildi ama birbirlerine çaktırmadan bakışlarını her seferinde yakalıyordum.

Bunlar bakışma değil tek taraflı bakıştı. Biri onu izliyor iç çeke çeke dakikalarca sonra gözlerini ondan ayırıyor bu sefer diğeri başlıyordu. İkiside fark etmiyordu birinin diğerine bakışını. Onların bu halleri lise öğrencilerinden farksızdı.

Aklıma eğer Do-Hee ölürse iyi ilişki yaşayamadan öleceği düştü.

Tekrar kuruyan yanaklarıma yaşlar akmaya başladı.

Güçlü durmaya çalışsam da konu Do-Hee olduğunda başaramıyordum.

Gu-won bakışlarını bana çevirdi.
Oturduğu yerden kalktı ve tekrar yere yanıma oturdu.

"Bak, sürekli ağlıyorsun ve hiçbir şey  yemiyorsun. Böyle yapacaksan Jeo-song'a söyleyeceğim alsın seni buradan"

"İştahım yok, sen yiyor musun sanki" dedim ağlamamı durdurmaya çalışarak.

"..."

"Bir şey diyemezsin işte aynı şey. Ben kime diyeyim seni alsın diye?"

"Aynı şey değil tamam mı açlıktan bayılacaksın ben iyiyim ama sen değilsin fark ettiysen" dedi. Ve tekrar sessizliğe gömüldük.

..

Ölümle yaşam arasındaki çizgide gidip geliyordum. Annem yanlarına gelmememi söyleyip başımı okşuyor ve gidiyordu.

Kapıda ağlayan kadın sesi işittim.

Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama başarısız oluyordum. Gözlerim hafifçe aralandığında içine giren ışık beni rahatsız etti ve tekrar gözlerimi yumdum.

..

"Evet, hastanın yakınları siz olmalısınız. Hastanın bilinci açık fakat uyanmıyor. Bu durumu sürece bırakmanız gerek. Şuanlık hayatı bir riski yok" dedi içeriden çıkan hemşire.

"Tanrım çok şükür" dedi Hyo-rin ve sevinç göz yaşlarıyla yere çöktü.

"Onu görebilir miyim " dedi Gu-won  tek isteği buymuşçasına.

"Evet, hasta henüz uyanık değil zaten. İstediğiniz kadar görebilirsiniz yanında birinci derece akrabası kalabilir refakatçi olarak. Onun dışında mikrop kapmaması için çok yaklaşmayın. Geçmiş olsun" dedi ve gitti.

..

My DemonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin