Vücudumun üstüne kar yağıyordu sanki. O kadar üşümüştüm ki vücudumu hissetmiyordum.
Zar zor gözlerimi açtığımda ilk başta ne olduğunu idrak edemedim. Tekrar aynı his oldu dondum resmen. Karşımdaki adam elindeki çelik kovaya buzları döküyor üstüne su ekleyip vücuduma atıyordu. Yanındakiler gülmekten kırılıyordu.
Adam elindeki kovayı yere bıraktı ve Fransızca bir şekilde benim uyandığımı ve gelmesi gerektiğini söyledi birine. Gerçek anlamda donuyordum.
Ellerimi yukarıdan zincirlerle havaya asmışlardı. Bileklerimde de kelepçe vardı zincirlerlere bağlı olarak. Üstümdeki gömlek yoktu. Siyah yarım atletimleydim. Ayaklarım çıplaktı ve soğuk zemine değdikçe soğuk daha da bastırıyordu. Bir kaç dakika nasıl buraya geldiğimi ne yaşadığımı hatırladım. O sırada büyük çelik kapı büyük bir gürültüyle açıldı.
Gelen Louis ağır adımlarla karşıma dikildi. Bizim evdeki kıyafetleri yoktu.
"Sonunda prenses ya ne dayanıksız çıktın. 5 saattir uyuyorsun" dedi ingilizce. Yanındakiler de ona güldü.
İyice yanıma geldi ve saç tutamımı arkaya attı. Kafa atmaya yeltendim fakat geri çekildi ve "Upss köpekçik saldırıyor" dedi.
"Şimdi direkt konuya girmeyi düşünüyorum. Bizi öldü gösterip el koyduğunuz mallarımız nerede!"
"Bence hiç uğraşma sık kafama gitsin" dedim.
"Öyle kolay mı sanıyorsun. Seni hemen şimdi öldürürsek bu bizim sana ödülümüz olur. Ama ne yazıkki burası sahnelere çıkıp şirketin adına ödül alıp konuşma yapma yeri değil"
"Şuan son kez soruyorum; konuşacak mısın?"
"S*iktir git burdan seni aşağılık" dedim ve yüzüne tükürdüm.
İstifini bozmadan cebinden ipek bir mendil çıkarıp yüzünü sildi. Ruh hastasıydı.
Adamlarına dönüp;
"Battez-le jusqu'à ce qu'il meure, brisez-lui tous les os si nécessaire, mais ne le tuez pas. Faites savoir à la salope avec qui elle danse" dedi.Fransızca da;
'Ölene kadar dövün, gerekirse bütün kemiklerini kırın ama öldürmeyin. Or*ospu kiminle dans ettiğini bilsin' demekti.Başlıyorduk he bakalım nereye kadar böyle gidecek.
..
İlahi Bakış Açısı;
Herkes toplantı masasında oturmuş
Do Do-Hee'yi bekliyordu. Normalde de geç kalırdı ama bugün yaklaşık 1 saattir yoktu. Jeo-song toplantıya başladı.Yarım saat sonra Jeong Gu-won
Do Do-Hee'nin telefonları açmadığını söyledi.Hyo-rin cebinden telefonu çıkardı bir saniye deyip konuşanları susturdu.
"Açmıyor, Gu-won sende korumaların numarası yok mu evde mi değil mi bir sor" dedi Hyo-rin.
"Tamam" dedi Gu-won. Herkes konuşulanları dinliyordu.
Bir iki dakika sonra bir çok kişiyi aradı. Fakat kimse dönmedi.
Hyo-rin "Hiç kimse mi cevap vermez?" dedi. Telaşlanmaya başlamıştı. Çünkü o ne zaman arasa operasyonda bile olsa açardı.
Jeong Gu-won ayağa kalkıp telaşla oradan ayrıldı. Jeo-song Hyo-rin'e işaret etti onlarda onun arkasından çıkıp kendi arabalarına bindiler
..
Jeong Gu-won bahçeye girdi kimse yoktu. Evin kapısı sonuna kadar açıktı. Eve girdiğinde tüm korumalar her tarafı bağlı bir şekilde yatıyorlardı. Bir kaç tanesi kalkmış kendilerini çözmeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Demon
FanfictionAynı mafya camiasından iki tanınan kişi. Onları beraberliğe sürükleyen ne olacak? Aralarındaki çekime engel olabilecekler mi? Do Do-Hee 24 yaşında kendi ailesine ait bir şirkette ceo. Evet çoğu zaman normal bir hayatı var ama bazen? Mafya camiasında...