10.Bölüm

137 13 15
                                    

Sabah müthiş bir kokuyla uyandım. Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda hareket edemedim. Çünkü Jeong Gu-won'un kaslı kolları kollarımı
tutuyordu ve benimde bir bacağım onun bacaklarının üstünde, kafamda göğsündeydi.

Nasıl olduğuna inanamadım çünkü uykumda en ufak bir temas ya da harekette uyanırdım.

Düzenli nefes alışları bozulmaya başladı ve biraz kıpırdandı ama kolları bedenimi adeta kaçmamı istemezcesine bedenimi sarmaya devam etti. Sanırım uyanıyordu. Eğer kollarından kurtulup kendimi yana atsam anlardı. Bende salağa yatmayı tercih edip gözlerimi yumdum. Uyandığını düşünüyordum.

Sessiz ve şaşkın bir ses tonuyla;
"Nasıl ya?" dedi. Benimle uyuduğunu inanamamış bir ses tonu vardı. Bende nasıl kollarının arasında olduğumu pek anlayamamıştım.

Ama beni bırakmadı. Ve anladığım kadarıyla kafasını saçlarıma doğru eğip kokumu içine çekti ya da ben öyle düşünmek istedim.

Uyanma taklidi yapmaya karar verdim. Ve yavaşça hareketlendim. Hareketlenince ellerini aşağı bıraktı ama kolu hala sırtımın altındaydı.

Büyük bir oyunculukla elimi göğsüne koydum ve kafamı kaldırdım. Bacağım hala bacaklarının üstündeydi.

Normal ve uykulu bir sesle;
"Ne oluyor" dedim ve koyu harelerine baktım.

"Şuan bana sarılan sensin bence sana sormalıyız," dedi.

"Uyanmışsın, söyleseydin kalkardım," dedim.

"Neden rahatımı bozayım ki ben böyle iyiyim," dedi ve sırıttı. Beni sinir etmek için yaptığı barizdi.

"Ya! Ne kadar kötüsün!" dedim ve kalktım. Her ne kadar baskın bir karakter olsam da bazı şeylerde utanabiliyordum. Belki de yanaklarım kızarmıştı bile.

Yataktan kalktım ve eşyalarımı alıp banyoya girdim. Yarın Rusya'ya gidecektim. Ama bugün yine şirkette işlerim vardı.

Banyodan çıktığımda Jeong Gu-won odada değildi. Üzerimi giyindim ve telefonumu alıp odadan çıktım. Hyo-rin'i aradım onlar gittiklerini bizim çok geç saatlere kadar uyuduğumuzu söylediler. Saatte baktığımda öğlen 2 geçiyordu. O kadar da geç değildi ama işlerim vardı. Aşağı indim Jeong Gu-won resepsiyonda birileriyle konuşuyordu.

Gideceğini düşünmüştüm ama sanırım beni beklemişti. Yanına gittim konuşmayı bıraktı. Belimden tutup yavaşça kendine doğru çekti. Daha tepki veremeden;
"Bak sevgilim Bay Seo-jun buralara kadar bizi görmeye gelmiş,"

Kendisini elbette tanıyordum. Bizim camiayı bilen fakat içinde olmayan sayılı iş adamlarındandı. Buna niye rol yaptığımıza her ne kadar anlam veremesem de ona uydum.

10 dakikalık konuşmanın ardından yola koyulduk. Beni şirkete bırakmasını söyledim. Onun da işinin olmadığını benimle şirkete geleceğini söyledi. Her ne kadar itiraz etmek istesem de şuan onun arabasındaydım, sesimi çıkarmadım.

..

Şirkete geldik herkes bizi selamladı. Meraklı ve hayran dolu bakışlar Jeong Gu-won'un üstündeydi. Şirkettekiler de bence bu işe anlam veremedi çünkü benim kimseyle doğru dürüst ilişkim olmamıştı. Dolayısıyla bir anda çat diye evlenmeme herkes gibi şirket çalışanları da şaşırmıştı.

Asansörle odaya çıktık. Odayı incelemeye başladı. Kapı çalınınca kapıya döndüm ve gir diye seslendim. Gelen kişinin Lee jung olduğunu görünce;

"Ah, Lee jung gel" dedim.

Lee jung ;
"Ooo kimleri görüyorum" dedi ve Gu-won'la selamlaştı.

Beraber koltuğa oturdular. Her ne kadar bu arkadaşlığı onaylamasam da elimden pek birşey gelmezdi. İşime döndüm.

My DemonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin