Günler öylece akıp giderken ne Aslan'a söz verdiğim gibi gidip hocalarla konuşmuş ne de Hüseyin'e haddini bildirmiştim çünkü ben sevmem böyle şeyleri tarzım değil yine görmezden gelmiş yine yok saymıştım onları Allah benim yerime sorsun hakkımı istedim ve öyle dua ettim. Dört gündür Kerem okula gelmiyor babası telefonu açmıyor o günden sonra hiç iyi değildi zaten aklım büsbütün onda, bugünde babasına ulaşamazsam evine gidecektim, çay almak için öğretmenler odasına geçip çay alıp kalorifer kenarına siniyorum hava giderek soğuk oluyor bu günlerde, öğretmenler odasında kimsenin olmaması büyük şans kafamı duvara yaslanıp kolan kenarına yaslanıyorum gelenin beni görmemesi de içimi rahatlatıyor kapı açılıyor aniden gözlerimi açıp kafamı uzatıp gelene bakana kadar konuşmaya başlıyorlar,
"Suna hocam siz dediniz bu kız nişanlandı diye ne parmağında yüzük var ne okulda biriyle göründü kadın"
"Hüseyin Hocam bende bana söyleyenlerin yalancısıyım geçen de şemsiye ile biriyle yürürken görmüşler ama tabi ne kadar doğru"
"Ama Zühre çok sinirlendi sorduğum zaman"
"Gizli saklı yaptığı iş ortaya çıkacak diyedir o"
Ayağa kalkıp bardağımı sert bir şekilde masaya bırakıyorum ve karşılarına çıkıyorum,
"Suna hocam sizin benimle derdiniz ne?"
"NE derdim olacak sizinle ben duyduğum şeyi söylüyorum"
"Bu duydunuz şeyleri keşke bana sorsaydınız çünkü böyle yaparak yalan yanlış şeyleri yayıyorsunuz etrafa ben nişanlanmadım kimse ile bir münasebetim de yok ve o gün Feride Hoca ile züccaciye de yaptığınız çirkin konuşmaya şahit oldum ama aynı yerde çalışıyoruz diye sesimi çıkarmadım ama eğer bu konuşmalarınız ve iftiralarınız devam ederse sizi hakaret ve meslek rencide etmekten şikâyet eder dava açarım sizinle hukuki olarak her türlü uğraşırım"
Şaşkınlık ile ağzı bir iki defa açılsa da tek cümle kuramadı bakışlarımı Hüseyin'e çevirdim bu sefer
"Seninle de daha önce konuştuk ve ben söylediğimi çok iyi hatırlıyorum seninle ilgili bir şey düşünmediğimi ve hissetmediğimi sadece meslektaşım olarak kalmanı istiyorum dedim yine aynısını söylüyorum Hüseyin bu konu daha fazla dallanıp budaklanmasın"
Kabanımı ve çantamı alıp çıkıyorum okuldan, Erkan abiyi arıyorum birkaç kez açmıyor telefonu ben de evine doğru yürümeye başladım, kapıyı çaldım birkaç kez ama açan olmadı Kerem'e bakan halası da yoktu evde iyice işkillendim bu durumda koskoca kadın neredeydi evden çok çıkan bir kadında değildi.
İçime kurt düşünce aklıma Alparslan geliyor onları tanıyan ve nerede olduğunu bilen o olurdu hemen adliyeye doğru yürümeye başlıyorum, başlarına mı bir şey gelmişti diye düşünmekten daha kötü oluyor içim zaten iyi değildi Kerem, adliyeye girip Alparslan Beyi soruyorum odasında olduğunu söyleyince hemen kapısını çalıyorum gür bir sesle gir diyor. Uzun zamandır sesini duymuyorum garip hissettiriyor, içeri girip bakıyorum dosyalardan kafasını kaldırmadan nedir diyor, o öyle yapınca ne diyeceğimi bulamıyorum ne denirdi ki bir baksaydı ya, sessiz kalınca kafasını kaldırıp bakıyor bana göz göze geliyoruz ve kaşları kalkıyor havaya ve ayağa kalkıyor hemen
"Zühre yani Zühre Hanım iyisiniz dimi kötü bir durum yok"
Sesindeki telaş gülümsetiyor beni ama Kerem gelince aklıma hemen giriyorum konuya,
"Rahatsız ettim kusura bakmayın Alparslan Savcım ama Kerem yani Erkan abinin oğlu Kerem okula gelmiyor kaç gündür aradım açmadı Erkan abi evine gittim kapıyı açan olmadı sizin belki bilginiz vardır diye geldim"
Dinlerken o da bir huzursuz oluyor kaşları inip kalkıyor ve derin bir nefes alıyor,
"Siz bir şöyle bir oturun çay söyleyelim ben de etrafı bir arayıp sorayım bilen illaki çıkar"
"Teşekkür ederim sağ olun"
Önce iki çay söylüyor sonra yerine oturup bana bakıyor
"Çocuklara düşkünsünüz sanırım?"
"Yani evet hele de sınıf öğretmeni olunca daha dikkatli oluyorum bir de Kerem'in özel bir durumu var hiç kıyamıyorum"
Kafasını sallıyor çaylar geliyor o sırada çayları alırken telefonu çıkarıp birkaç yeri arıyor konuşurken arada şivesi kayıyor memleketten birilerini arıyor sanırım ben dumanı tüten çayımı yudumluyorum o lacivert takımı ile geziniyor odada ben de kaç gündür görmediğim yüzü izliyorum bu adamın her gün bir detayını görmek çok farklı şimdi de dudağının kenarındaki beni görüyorum.
Aniden bana dönüyor gözleri şaşkın bir eli belinde ve alnı kırışık sinirleniyor çenesini sıkıyor,
"Ha bu uşak evden kaçarken babası ne fıkışki yiyormuş, kapat Selami kapat"
Bende kalkıyorum ayağa o öyle gergin olunca telefonu cebine koyup iki elini belindeki kemere yaslıyor böyle omuzları daha genişliyor ve daha heybetli duruyor beyaz gömleği kaslarından geriliyor, Zühre kendine gel adamı izlemeye gelmedik kendine gel,
"Kerem anneme gideceğim diye evden kaçmış korkma dur yakalamış babası sokağın başında ama anne diye ağlayınca Erkan alıp Artvin'e götürmüş annesine götüreceğim diye şimdi orada onlarla uğraşıyorlarmış"
"Ama Çiçek Hanım yok ki yani yerini biliyor musunuz ki kayıp değil mi?"
"Değil"
"Nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE LAMBASI
RomanceHayatı hep çiçekli bir bahçe, tellerine takılan uçurtmalar, papatyalarına konan beyaz kelebekler sanıyordum, değilmiş. Hayat bana viran bir bahçe ipi kopmuş bir uçurtma fal için koparılmış papatyalar verdi. Küçükken yağmur yağınca bulutlar ağlıyor s...