Gözlerimi yoğun yağan yağmurun cama vuran sesiyle açıyorum, saate baktığımda sabah namazına bir şey kalmadığını fark ediyorum kalkıp abdest alıp teheccüh kılıyorum sabah ezanı okunana kadar yasin okuyup ferahlıyorum. Sabah namazından sonra bana el sallayarak uzaklaşan uykum sayesinde hafif egzersiz yapıp duş alıyorum kahvaltı için çayı demleyip bugün takacağım şalı ve saten eteğimi ütülüyorum.
Kahvaltımı yapıp üzerimi giyip şemsiyemi aramaya başlıyorum ama yok bulamıyorum ve telaş yaptıkça geç kalıyorum ama nereye koyduğumu bir türlü hatırlamadığım 1+1 evde küçücük şemsiyeyi bulamıyorum. Çantamı kafama siper edip gitmeye karar verip çıkıyorum evden çünkü oldukça geç kaldım zaten, apartman önüne geldiğimde artan yağmur iyice bozuyor sinirimi yapacak bir şey yok okula koşar adım giderken köşe başından Alparslan şemsiye ile bana doğru yürüyor yani aslında bana yürümüyor tabiki adam benim olduğum tarafa yürüyor yağmur altında ıslanmış bir sıçan gibi adama yakalanmak istemezdim ama kader bizim istediğimiz gibi olmuyor. Beni görünce hafif gülümsüyor adımları iyice hızlanıp bana yaklaşıyor bende yürüyünce ortada buluşuyoruz ve şemsiyenin altına alıyor hemen beni,
"Şemsiyeniz yok mu Zühre Hanım"
"Aslında var ama bulamadım ve okula geç kalmamak için öylece çıkmak zorunda kaldım"
"Anladım ama yağmur oldukça hızlandı bu halde giderseniz çok ıslanırsınız"
"Maalesef öyle ama başka çarem yok"
An o kadar romantik ki simsiyah şemsiye altında simsiyah takım elbise gri kravatı ile Alparslan ve anlaşmış gibi siyah saten eteğim siyah kazağım ve gri şallı ben dünden beri aklımdan bir an bile çıkmayan kirpikleri ve yeşil gözleri tam karşımda, bu adamdan kaçtıkça dibimde bitmesi neyin işaretiydi bilemiyorum.
"O zaman size bir teklifim var Zühre Hanım"
"Dinliyorum"
"Ben bu şemsiyeyi size vereyim"
"Olmaz öyle Alparslan Bey siz ne yapacaksınız kabul edemem"
"Durun dinleyin hemen itiraz etmeyin ben markete inmek için geldim buraya arabam şurada hemen ona binip adliyeye geçeceğim ıslanmayacağım yani"
Gösterdiği yere bakıyorum hemen dediği gibi arabası çok yakında duruyor ve söylediği şey mantıklıydı da yani itiraz edecek bir durumda değildim"
"hmm ıslanmayacaksınız yani"
"Şeker değilim Öğretmen Hanım biraz ıslanma ile erimem merak etmeyin"
Dişleri görünecek şekilde gülüyor gülüşü bulaşıcı bende gülümsüyorum başka çarem yok uzanıp şemsiyeyi tutuyorum, ellerimiz anlık değiyor birbirine çekiyor hemen elini şemsiye ben de kalıyor.
"İyi dersler Öğretmen Hanım"
"İyi mesailer sayın Savcım "
O hızlıca arabasına yürüyor bende biraz önce onun ellerinde olan şemsiye ile okula yürümeye başlıyorum. Ders zili çoktan çaldığı için hemen sınıfıma girip ben gelene kadar şımaran masa üzerinde gezen öğrencilerimi yerlerine geçmelerini bekliyorum. Biraz sohbet edip derslere geçiyorum. Çocuklar yazı yazarken gözlerim dolaba yaslı olan siyah şemsiyeye kayıyor gözlerim sabah yaşadığım o an neydi hızır gibi yetişmişti resmen başka bir şey dileseydim diyeceğim daha ne güzel ne isteyebilirdim ki.
Yağmur durunca son ders çocukları beden dersine çıkarıp topları ellerine verip banka oturup yağmurdan sonra çıkan gökkuşağını izlemeye başladım. Yanımda bir hareketlik olunca dönüp baktım gelene, Hüseyin'di gelen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE LAMBASI
RomanceHayatı hep çiçekli bir bahçe, tellerine takılan uçurtmalar, papatyalarına konan beyaz kelebekler sanıyordum, değilmiş. Hayat bana viran bir bahçe ipi kopmuş bir uçurtma fal için koparılmış papatyalar verdi. Küçükken yağmur yağınca bulutlar ağlıyor s...