♡
Arkadaşlar lütfen yorum yapmayı, oylamayı ve desteklemeyi unutmayın, öpüyorum 🫰🏻
♡
Jisung, çatık kaşlarla Felix'in yüzüne baktı. "Hyung, üzgünüm ama onun hakkında artık bir şey söylemeni istemiyorum. O defter... Kapanalı uzun zaman oluyor." Göz ucuyla yana döndü, karanlıkta onu bekleyen Hae'ye baktı.
"Sevgilisi mi?"
"Bunun... Bir önemi yok, en azından senin için. Ben artık..." Başını öne eğdi. "Abimin senin yüzünden ne kadar acı çektiğine şahit oldum. Bu yüzden..."
"Haklısın." Dedi Felix de başını öne eğerek, hatta biraz da ağlayarak. "Hyunjin benim yüzümden çok acı çekti. Yanımdayken değerini bilmediğim için kendimi hiç affetmeyeceğim sanırım."
"Affetmek..." Jisung derin bir iç çekti. "Kendini affet ve seçtiğin yolda, gittiğin yerde mutlu ol hyung, abim de bunu isterdi. Ama korkuyorum. Seni görürse, bir daha senin yanında olursa kalbini kaç parçaya böleceksin Tanrı bilir..."
"Bana söz vermişti." Felix utangaç bir şekilde parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. "Yanımdan hiç gitmeyeceğine, kovsam bile hep yanımda kalacağına söz vermişti. O gün gideceğini biliyordum, ama geri döner sandım. Beni sever sandım."
"Abimin seni ne kadar sevdiğini biliyorsun hyung. Ama bu sevgi ona sadece acı getirdi. Öyleyse neden sevgisine karşılık bulup, mutlu bir hayat sürmesini ona çok görüyorsun? Sence bunu hak etmedi mi?" Kafasını kaldırdı, Felix'e baktı. İkisinin de gözleri doluydu. "O böylesine güzel severken, neden onu hiç göremedin hyung?"
Felix de kafasını kaldırdı, Jisung'la göz teması kurdu. "Çocuksu bir heves olduğunu sanmıştım, zaten öyleymiş de. Çünkü diğer türlü olsaydı, başkasıyla beraber olmazdı."
"Sahiden..." Dedi Jisung sesi titreyerek. "Bencil olma hyung. Belki her şeyi söyleyebilirsin, ama seni sevmediğini söyleyemezsin." Gözünden bir damla yaş aktı. "Hem öyle olsa bile, artık çok geç. Seni defalarca kez ölümden döndüren oydu, ama o kendini öldürmeye çalışırken sen orada değildin."
Felix bir süre cevap vermedi, başını yeniden öne eğerek sessizce bekledi. Jisung derin bir nefes alıp ayağa kalktı. "Seni kalbinden söküp atmak çok zordu. Lütfen ona bir daha yüzünü gösterip de kalbini kırma hyung, senden tek istediğim bu. Çık hayatımızdan, adını da bir daha anma. En başından beri senden vazgeçmesini istiyordun. İstediğin oldu işte."
"Çok seviyormuş ya... Çok zorlanmıştır eminim..." Felix öfkeyle ayağa kalktı. "Daha iki ay oldu, çoktan hayatında birisi var. Seviyor mu peki onu? Benim yanımda mutlu olduğu gibi mutlu mu onun yanında?"
Jisung gözlerini kıstı, burnunu çekti. "Onu uçurumun kenarından iten senken, tutan kişiyle neden bu kadar çok ilgileniyorsun hyung? Ölmesini mi isterdin? Sonsuza kadar seni yüzünden acı çekmesini mi isterdin? Rahat bırak artık onu, lütfen."
Felix, Jisung'un söylediği hiçbir şeyi dinlemedi. Bir anda yürümeye başladı. Jisung onu tutmaya çalışsa da öfkeyle yanıp biten bedeni vücuduna bir güç bahşediyordu.
Sonunda Hae'nin yanına geldi. Gözlerini kısıp ona şaşkınlıkla bakan çocuğu inceledi. "Bu mu?" Dedi kendi kendine gülerek. "Sahiden benden sonra bulduğu kişi bu mu?"
"Abimi Changbin'e tercih eden birisi mi söylüyor bunu?" Diye gürledi arkasından Jisung. "Rahat bırak onu hyung!" Koştu, yeniden kolundan tuttu.
Felix öfkeyle kolunu savurdu, Jisung'un ellerinden kurtuldu. Bir yandan ağlıyordu. "Benim hayatım bok gibiyken, gününü gün ediyormuş demek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Cliff | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfic"Bu gece... İntihar edeceğim. Yerçekimi ortadan kalksa bile, kendimi atmanın bir yolunu bulacağım. Ve yaşarken tüm çiçeklerimi solduran insanlar, öldüğümde mezarıma getirecek bir çiçek bile bulamayacaklar. Mezarımı sulamanıza gerek kalmadan yağacak...