♡Bu sefer, sadece Felix hayatta kalarak onlara her şeyi düzeltmeleri için ikinci bir şans vermemişti.
Tanrı da, hepsine ikinci bir şans vermeyi tercih etmişti; Felix dahil.
♡
Öğleden sonra, sabırla doktorun bir ziyaretçiyi yoğun bakıma alabileceği anı bekliyorlardı. Minho, Jisung ve Hyunjin bekleme salonunda yan yana sıralanmıştı ve akıllarından Felix dışında hiçbir şey geçmiyordu.
Hyunjin, Felix'in onun canını okuyacağını biliyordu. Bu sefer hiç hata payı bırakmamasına, her şeyi hazırlaması ve her şeyden vazgeçmesine rağmen, Hyunjin onu kurtarmıştı. Diğer seferler için teşekkür ederken, bu sefer muhtemelen küfür edecekti.
Yine de buna hazırdı. Felix'in baygın olduğunu bilse de, her ihtimale karşı duyacağı küfürlere ve hakaretlere kendisini hazırlamaya çalıştı. Belki bir dramaya daha şahitlik edebilirdi.
Beklerken kendi kendine düşündü. Felix'in onu bırakması, gitmesine izin vermesi için çok yalvarmıştı. Çünkü Felix gitmesini söylerken, sanki tenini koparıp kanatan halatlarla Hyunjin'i kendisine doğru çekiştiriyordu. Yanındayken problem yoktu, ama gitmeye çalıştığında iyice etini kesiyor, canını yakıyordu. Öyleyse hem gitmesini söyleyip, hem de nasıl böyle sıkı tutabiliyordu?
Belki şimdi Felix de aynı şeyi hissedecekti. Onu yalnız bırakıp ölüme meylettirdikten sonra, bu kurtuluşu bile çok görmüşlerdi ona. Bencillerdi yani, aynı Felix gibi; iş sevgiye geldiğinde çok bencilleşmişlerdi.
♡
O gün öğleden sonra Hyunjin onu gördüğünde de uyanmamıştı Felix, bir sonraki gün de. Hala yaşıyordu, nabzı atıyordu ve değerleri normal gözüküyordu ama gözlerini açmamış, bir parmağını dahi kıpırdatmamıştı.
Yine de hayatındaki üç kişi, yoğun bakımın önünden ayrılmamıştı.
Sonunda, üçüncü günün sabah saatlerinde bir hemşire çıktı, doğrudan yanlarına gitti. "Bay Lee birkaç saat içinde uyanacak muhtemelen, onu odaya alıyoruz. Sevdikleri olarak, yanında bulunabilirsiniz."
Hah, ne garip adamlar bu bay Lee'nin yakınları, diye düşündü hemşire. Bu haberi duyunca sevineceklerine, korktular.
Yine de Felix servise, açık odaya çıkarıldığında mutlulardı, her şeye rağmen. Sonuçta hayattaydı, kalanı bir şekilde hallolurdu.
Birkaç saat sonra Felix gözlerini açtı.
Ah, asıl sınav şimdi başlıyordu.
Felix başındakileri gördüğünde, çok kısa bir süre içinde gözleri doldu. Bir hastadan beklenmeyecek şekilde hızla yatağında doğruldu, onu tutmalarına izin vermeden kolundaki serumu tutup kopardı.
Jisung doktora haber vermek için odadan fırladığında, Minho ve Hyunjin onun kollarından tutmaya, yataktan kalkmasına engel olmaya çalışıyorlardı.
Kısa bir boğuşmanın ardından, Felix bastı çığlığı. "Nefret ediyorum hepinizden!"
"Ben de senden nefret ediyorum!" Hyunjin de bağırınca, bir anda boğuşma durdu, çünkü Felix hareketsiz bir şekilde Hyunjin'e bakıyordu. Hyunjin, dolu gözlerini Felix'in gözlerine dikti, devam etti. "Neredeyse beni bırakıp gidecektin... Ben seni kurtardığımı, artık kollarımda olduğunu düşünürken, çoktan hazırlamıştın her şeyi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Cliff | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfic"Bu gece... İntihar edeceğim. Yerçekimi ortadan kalksa bile, kendimi atmanın bir yolunu bulacağım. Ve yaşarken tüm çiçeklerimi solduran insanlar, öldüğümde mezarıma getirecek bir çiçek bile bulamayacaklar. Mezarımı sulamanıza gerek kalmadan yağacak...