♡Hyunjin'in evine ilk defa gelmiyordu Felix. Ama onun elini tutarak girdiği, kendisini sevgilisi olarak tanıtacağı ilk seferdi. Evet, hayatlarını beraber kurarken halletmeleri gereken çok fazla sorun vardı. Ama başlangıç olarak, en önemlisinden başlamalılardı.
O gece, herkes o evdeydi. Jisung, ikizler, Hyunjin'in anne ve babası, hatta Minho bile yemeğe davetliydi.
Felix, çocukluğunun büyük kısmını geçirdiği, Jisung ve Hyunjin ile koşup oynadığı, büyüdüğü evin koridorlarından geçerken, dizleri titriyordu. Yine de nefesini tuttu, başına gelecek şey her neyse Hyunjin için yüzleşmeye hazırdı.
Evde, eskisi kadar sıcak bir hava yoktu pek tabi. Ama Hyunjin'in annesi, güler yüzünden bir an bile ödün vermemişti oğlunu ve Felix'i karşılarken. Sıcak bir kucaklaşmanın ardından, yemek masasına oturuldu.
Çıt çıkmadan, sadece yemek yenerek geçmişti ilk bir saat. Kimse gergin ya da mutsuz gibi değildi, Felix dışında. Felix'in gerginliği gözlerinden okunsa da, kimse bir şey söylemedi.
Yemek sona erdiğinde, sohbet etmek için salon tarafına geçildi. Felix'in aklında yüzlerce senaryo dönüyordu. Duyacağı ağır hakaretler, küfürler için kendisini hazırlıyor, hepsini alttan almaya hazırlanıyordu.
Yeşil çaylar ikram edildikten sonra, herkes sıcak çaydan birer yudum aldı. Ölüm sessizliğini bozansa, Hyunjin'in babasının aldığı derin nefes olmuştu.
Konuşacağı anlaşıldığında, Felix gözlerini sıkıca kapattı. Hazırdı, duyması gerekeni duyacak, mutlaka Hyunjin için savaşacaktı.
Ama Hyunjin'in babası, hiç beklemediği bir şey söyledi. "Aramıza yeniden hoşgeldin Felix."
Felix şaşkınlıkla bir tebessüm verdi. Bu kadar kolay olacağını, o da tahmin etmiyordu...
♡
"Felix! Ben geldim!" Diye bağırdı Hyunjin, eve girip montunu girişteki askılığa asarken.
Felix bir elinde kek kabı, öbür elinde karıştırıcı mutfaktan çıktı. Hala kekin hamurunu karıştırırken, Hyunjin'e bir tebessüm verdi. "Hoşgeldin hayatım."
Hyunjin Felix'i gördüğünde yüzü güldü. Ona gitti, işine mani olmadan yanağına ufak bir öpücük verdi, yanından doğru sarılıp belini tuttu. "Kek mi yapıyorsun?"
"Brownie yapacağım, canım çekti."
"Öyleyse ben de içecek bir şeyler hazırlarım. Film izlemek ister misin?"
"İşte yeterince yoruluyorsun." Dedi Felix Hyunjin'in sıcaklığından memnun bir şekilde. "Ben hazırlarım."
"Sen de tüm gün yoruluyorsun ama."
"Ne olacak, tüm gün evdeyim zaten."
"Olsun, iki can taşıyorsun." Belinin üstündeki eli, yavaşça Felix'in karnına doğru kaydırdı, sıvazladı. "Karnın büyümüş."
"Karnım büyüyor ama vücudum zayıflıyor gibi hissediyorum. Çok yemek seçtiğinden, eskiden çok sevdiğim şeyleri bile yiyemiyorum. Doğduğunda hesap soracağım sanırım."
"Eyvah." Dedi Hyunjin gülerek. "Minik oğlumuzun şimdiden babasından çekeceği var."
Gülümsediler, sarılır halde mutfağa doğru yöneldiler.
Söylemeyi unuttum, o yaşanan lanet olayların üzerinden ortalama dört yıl geçiyordu.
Geçen sene Hyunjin'in okulu bitirmesinin üzerine dillere destan bir törenle evlendiler. Koca Lee ve Hwang ailelerini birleştiren bu tören, elbette çok kalabalık olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Cliff | Hyunlix [Omegaverse] ✓
Fanfiction"Bu gece... İntihar edeceğim. Yerçekimi ortadan kalksa bile, kendimi atmanın bir yolunu bulacağım. Ve yaşarken tüm çiçeklerimi solduran insanlar, öldüğümde mezarıma getirecek bir çiçek bile bulamayacaklar. Mezarımı sulamanıza gerek kalmadan yağacak...