2

296 32 57
                                    













" Lütfen özür dilerim ben sadece içecek bir şeyler ikram ettim. Yalvarırım götürme oğlumu. Yapma bana bunu istediğin herşeyi yaparım Seonghwa lütfen."




Oğlu ağlarken o da ağlıyordu. Pusette onu evden götüren Seonghwa'nun koluna yapışmış yalvarıyordu. Gelen iki kadın bir adama sadece içecek ikram etmişti. Hwa buna kızmıştı bugün ki dediğini de şuan yapıyordu. Küçük Park'ı götürüyordu.




" Seonghwa lütfen götürme oğlumu ayırma benden."



Dış kapıyı açıp dışarı çıkan Hwa tarafından içeri itiklenince yere düşmüştü. Hemen toparlanıp dış kapıdan dışarı çıkıp yalın ayak Hwa'nın peşinden koştu. Korumalar tarafından tutulurken çığlık çığlığa bağırıyordu.



" Seonghwa! Kendimi öldürürüm! Eğer oğlumu götürürsen yaparım bunu! Öldürürüm kendimi!"



Ona dönen eşinin çatık kaşlarını görünce kararlı bir şekilde baktı gözlerine. Puseti arabaya koyan adamın üstüne doğru gelmesiyle korumalar kollarını bırakmıştı. Saçından tutulup eve sürüklenirken gözleri hâlâ daha arabadaydı. İçeri sokulunca saçlarını bırakan el bu sefer yüzüne inmişti.




" Oğlumuzu babaannesine götürüyorum. Sende kes sesini ve beni bekle."



" Ben hiç bir şey yapmadım. Sadece içecek verdim. Onun dahilinde hiç bir şey diyip yapmadım korumalar yanımızdaydı. Onlara bile içecek verdim. Lütfen götürme onu. Oğlumu benden ayırmazsın Seonghwa."




Ensesine inen elle öne doğru çekilmiş ve başı sert bir şekilde Hwa'nın göğsüne çarpmıştı. Ona sıkıca sarılan eşiyle beklemeye başladı. Hâlâ daha ağlarken saçlarını okşayıp öpücükler konduran Hwa'nın sırtına kollarını doladı.




" Beni sakın kendinle tehdit etme güzelim. Şimdi oğlumuzu getiricem bil ki tehdit ettiğin için değil. Sadece içecek olayına ikna olduğum için."







~~~





" Bıcı bıcı yaptık değil mi bebeğim? Oh miss gibi oldun."




Oğlunu güzelce yıkamış şimdi ise minik bedeni kuruluyordu. Kıyafetlerini giydirecekti. Hwa'ya o kadar çok teşekkür etmişti ki onu götürmediği için. O kâbus gibi olayın üstünden dört gün geçmişti. Asla bir daha da yaşamak istemiyordu.




" Babayla dışarı mı çıkacakmış benim miniğim." Sanki anlıyormuş gibi gülen oğluyla tombul yanaklarını hafifçe ısırıp giydirdiği kıyafetlerin içinde ne kadar tatlı olduğunu görünce bu sefer de öptü ısırdığı yanakları.




" Hadi gidelim." Oğlunu kucağına alınca odadan çıktı. Saçlarına öpücük kondururken salona ilerliyordu. Kendisi gitmiyordu ama oğlu gidecekti. O yüzden banyo yaptırmıştı. Kış olsa duş aldırmazdı çünkü soğukta üşüyüp hasta olabilirdi miniği.




" Aslan oğlum." Hwa'nın kucağına oğlunu bırakınca tebessüm ederek baktı ikisine de.
" Dikkat et ona sütü içirmeyi unutma."




" Merak etme Hongjoong oğlumu gözümden sakınırım ben." Kapıya kadar iki adama da eşlik edince kapıdan dışarı çıkmaları ile oğlunun elini tutup öptü. El salladı ki miniği de ona sallayınca gülümsedi.




Eve girince kapıyı kapatıp derin bir nefes alıp verdi. Sırtı yavaşça kapıyı bulurken yere doğru kaydı. Gözleri dolarken birer yaş aktı yanağından. Dizlerini kendine çekip kollarını üstlerine yaslayıp başını da kollarına yaslayıp ağlamaya başladı.




Eyes Don't Lie / Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin