9

205 23 43
                                    













Kaç gün geçmişti? İki gün, beş gün, on gün? Hâlâ daha o günün bütün izleri vücudun da olsa bile bir yıl geçse dâhi unutamazdı. O kadar yorgun ve bitkindi ki. Tek enerjisini mutluluğunu gösterdiği oğluna bile gülümsemek yük olmuştu üstüne. Yüzünde ki izleri soran oğluna arı soktu. Of ya düştüm gibi şeyler söylemişti.




" Baba bak." Sevinçle bağıran oğluyla oturduğu çimin üstünden kalkıp oğlunun gösterdiği yere adımladı. Oyun parkının küçük kumdan alanında kale yapmıştı. Yamuk yumuktu ama güzeldi. Gülümseyip dizlerinin üstüne çöküp oğlunun tombul yanaklarını öptü.



" Aferin benim oğluma." O sırada sesler işitti. Gözleri korumaların peşinden koştuğu ikiliye kaydı. Oğlunu hemen kollarının arasına alıp göz göze geldiği kişilerle anında eve koşup bahçe kapısından içeri girince üst kata adımladı. Odasına girince kapıyı kapatıp kilitledi.



Bir kaç ses duyduktan sonra Wooyoung ve Mingi'nin sesini işitmiş. Korumanın ise ' lütfen çıkın Hongjoong bey müsait değil ' dediğini duydu.



" Kes sesini o çocuğun yüzü neden öyleydi!" Woo'nun bağırmasını duydu. Ardından hızla kapı çalınmıştı. Mingi'nin ' dışarı çık Hong. Ne oldu anlat bize ' demesiyle Hong boğazını temizledi.



" Bir şeyim yok. Gidin lütfen üzgünüm ama şuan müsait değilim."



" Seonghwa mu yaptı Hongjoong hyung? Onu Sehun amcama kesinlikle söyleyeceğim." Woo'nun dediği şeyle derin bir nefes alıp verdi. Oğlunun saçını okşayıp öpücük kondurdu. Belki babası öğrense engel olurdu değil mi?



" Hayır gerçekten o yapmadı. Neden yapsın hamileyim sonuçta nasıl kıysın bana bebeğine. Arı soktu bahçede otururken Seojun ile ilgilenmem gerek üzgünüm. Görüşürüz çocuklar."








~~~





Hongjoong yemek masasında yemeğinden iki üç çatal almış kalmıştı. Bugün olanları Hwa'ya dese korumalara bir şey der miydi? Yada bir şey yapar mıydı? Korkusu vardı içinde.




" Bugün Woo ve Mingi geldi. Bir anda bahçeye girince ikisi odaya çıktım ben. Sonra yüzümün bu hâle nasıl geldiğini ve kimin yaptığını sordular. Bende arı soktu dedim."




Bir çırpıda konuşunca Hwa'ya baktı. Başını yavaşça sallamasıyla tekrar yemeğe döndü. İştahı kalmamıştı çatalı bırakıp uyudu uyuuvak oğluna baktı. Ayağa kalkınca onu kucaklayıp mutfaktan çıktı. O günden beri Hwa'nın yanında yatmıyordu. Bundan sonra yüzüne bile bakmak istemiyordu hoş.




Sağ kaşı yarılmış, sağ gözünün altı köyü kahvemsi lekelerle kaplı. Sol gözü hafif şiş ve kısık. Çenesine doğru izleyen çizik. Mosmor olan diz kapakları, avuçlarının içinde ki izi kalmış yaralar. Çürük olan sağ omzu, onun gibi kalça yanağında da çürük vardı.



O günün eseri bunlardı. Aradan dokuz gün geçmesine rağmen düzelen bir şey yoktu. Gözü de anca inmişti o kadar olana dek.
O gün öldüğünü düşünmüştü. Bu sefer gerçekten ölmüştü sanki. Bilinci kapanmıştı. O gece hastaneye kaldırılmıştı. Uyandığı zaman evdeydi ama. Bebeği çok şükür ki yaşıyordu. Uyanmasının üstünden dokuz gün geçmişti. O gün ve hastane günü toplamda on bir gün geçmişti.




" Zaman çok hızlı geçiyor güzel oğlum. Umarım yarın uyandığımızda kocaman olmuş olursun."




Hong oğlunun yanağına hafifçe öpücük kondurdu. Uyuyan miniğinin üstüne bebek battaniyesini çekti. Koltuğa uzanınca gözleri oğlunu izlerken zihni yavaşça kapanıp kendini uykuya bırakmıştı.






Eyes Don't Lie / Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin