6

234 26 42
                                    














' Tebrik ederim beş haftalık hamilesin.' Bu cümle aklında dolanıyordu. Yaklaşık bunu öğreneli bir saat olmuştu eve dönüyorlardı. Ve hâlâ daha bunu düşünüyordu. Bugün Hwa'ya söylerken içinde ki umutlar vardı yani Hong çoktan kabullenmiş Hwa'nın ne tepki vereceğini merak ettiği o umutlar.




Şimdi yoktu çünkü Hwa'nın kötü bir zihniyete sahip olduğunu bir kez daha korumaya güldü diye görmüştü. Daha doğrusu koruma tahtalı köyü görmüştü. Hong derin bir nefes verip aracın camını açtı. Rüzgar yüzüne vururken şimdi biraz daha iyi hissediyordu işte.





" Sence kız mı yoksa erkek mi güzelim?" Hwa'nın neşeyle sorduğu soruyla omuz silkti. Sağlıklı olsun yeterdi. Acaba gerçekten korumayı öldürmüş müydü? Çünkü daha öncelerini işten çıkarmıştı daha doğrusu kendileri çıkıp kaçmıştı.





" Mutlu değil misin? Hâlbuki bugün söylerken gözlerin titriyordu."





" Korumaya ne yaptın?" Başını Hwa'ya çevirince onun da kendisine baktığını gördü. Tek kaşı havaya kalkan adamın histerek gülüşünü duyunca yüzü gözlerinin önünden silinmişti.





" Yaşıyor merak etme. İşine son verdim katil değilim hâlâ daha. Kanlı ellerimi sana sürmüyorum yani merak etme."





" Ciddi misin? Kanlı ellerin olması için katil olmana gerek yok. Benim katilimsin bu yetmez mi?"





Hongjoong acı bir fren sesi duydu ilk. Ardından gözlerini sıkıca yumup ehliyet kemerini tuttu. Bir süre sadece yanlarından geçen araçların sesini ve Hwa'nın kendi kendine bağırmasını duymuştu.






" Sen benim sana ne kadar değer verdiğimi, sevdiğimi görmüyor musun? Benim herşeyim senken bana bunu nasıl söylersin Hongjoong?"






" Bana değer verdiğin yok. Sevdiğin yok bizim ilişkimiz bana vurduğun ilk gün bitti. Biz diye bir şey yok. Sadece ben ve çocuklarım var benim hayatımda sen yoksun. Sen hiç olmadın olamazsın da!"





Bir kaç anlamadığı ses duydu ardından elinde tuttuğu kemer kayarken gözlerini açtı. Hwa tarafından çenesi tutulurken gözlerinin dolmaması için mücadele veriyordu. Açık kahve gözlerin sinirden parladığını görürken yutkundu. Ellerini onun omzuna koyup önlem aldı.





" Yapmak istemedim Hongjoong. Annemden sonra hayata adım atmamı sağlayan sendin ve ben seni kolay kolay bırakamazdım. Sen benim hayatımdasın. Çocuklarım, sen ve ben biz annemler gibi olmayacağız. Sen istesen de istemesen de. Neden sende terk edeceksin beni? Annem başkasına aşık olduğu için gitmiş sende mi öylesin? Çocuklarından bir insan için vazgeçeceksin öyle mi?"






" Başkasını sevdiğim falan yok. Ben annen değilim sende baban! Çocuklarımız ise sen değil Seonghwa. Seojun'un sana benzememesi içinde elimden geleni yaparım emin ol. Seni bırakırken de asla onları yanına bırakmam. Onlar benim çocuklarım senin değil!"




Hongjoong çenesini bırakan elle uyuşan ağızını açıp kapadı. Parmak uçlarıyla çenesini okşarken geri şoför koltuğuna geçen Hwa'nın telefonunu çıkarıp birisini aramasını izledi. Kalbi kuş misali atıyordu. Sonunda aklını yitip bitiren şeyleri söylemişti.




" Baba Seojun sizinle birlikte Londra'ya gidecek." Hongjoong duyduğu sesle başını iki yana sallarken Hwa'nın koluna dokundu ki elini tutan elle canının yandığını hissetti.
" Evet baba küçük bir valizle pasaportunu göndereceğim. İyi geceler."





Eyes Don't Lie / Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin