20

137 7 25
                                    

















" Seonghwa kapıyı aç lütfen. Oğlumu çok özledim ağlıyor sesini duyuyorum. Lütfen aç bak söz veriyorum hiçbir şey yapmayacağım."




Kapıya vurmaktan bitap düşmüştü resmen. Doğum yapalı altı ay olmuştu. Minik bebeği dünyaya geleli altı ay. Gözlerinden yaşlar akarken derin bir nefes aldı. Dört gündür buradaydı. Karanlık olmasını geçmiş oğlunu göremiyordu.




Adım sesleri duyarken kulağını kapıya yasladı. Kilit sesini duyunca hemen geriye çekildi. Hwa'yı görünce çok şükür diyip çıkacaktı ki önüne geçen eşiyle durdu. Çıkarmak için gelmemiş miydi?





" Telefonla konuştuğun kimdi Hongjoong?"





" Woo'yu aradım." Sırıtan adamla inanmadığını anladı. Kapıyı kapatınca yine bir karanlık hakim oldu. Nefret ediyordu artık karanlıktan. Hwa'nın nefesini yüzünde hissedince gözünde yaşlar düşmeye başladı. Sadece lise arkadaşlarını aramak istemişti. Bunu izin almadan yapmıştı hoş izin alsa da izin vermezdi.





" Numarayı geri aradım Seungmin adında bir çocuk açtı. Dedi ki Hongjoong sen misin? Bende yanlış numara dedim. Seni yakalamasam ne diyecektin? Rezil bir eşim mi var? Yirmi yaşında baba mı oldum? Siz okurken ben burada çığlık çığlığa günlerimi geçiriyorum mu diyecektin?"





" Hayır." Yüzünü tutan ellerle irkildi. Sadece meraktı. Ne lisedekilerle görüşüyordu nede Jimin ile. Arayıp sormak nasıl olduklarını sormak istemişti. Bu da Hwa'ya göre suçtu.
" Sadece nasıl olduklarını merak ettim. Bunda kötü bir şey yok. Üniversiteyi kazandılar mı? Veya yurtdışına mı gittiler bunları öğrenmek istedim. Eğer benim ne yaptığımı sorarlarsa da bunları söylemezdim. Senin adına ben utanıyorum çünkü! Hamile iken dedim ki tamam düzeliyor. İyi bir insan oluyor dedim. Ama sen her zaman ki sensin! Aşağılık hayvan herifin tekisin!"






" Odamıza çıkalım. Senin o küçük dilini keseyim. Olur mu?" Cevap bile vermeden kolundan tutup onu peşinden çekiştiren Hwa'nın elinden kurtulamayınca derin bir nefes verdi.
" Oğlum nerde?"





Odanın önüne gelince açılan kapıyla içeri ittirilmişti. Oğlunu yatağın üstünde görünce şaşırdı. Bir Hwa'ya bir bebeğine bakarken yavaşça yatağa adımlayıp uyanık etrafa boncuk gözleriyle bakan oğlunu kucağına alıp mis kokusunu içine çekti.





" Hwa ben sert konuştuğum için özür dilerim. Sinirlendim baştan deseydin demezdim."




Yatağa adımlayan Seonghwa yanına oturunca istemsizce nefesini tuttu. O çok kötü şeyler olacak sanırken oğlunu görmeyi beklemiyordu. Çenesini tutup okşayan elle gözleri Hwa'nın gözlerini buldu.




" Yarın doğum günün." Hwa'dan duyduğu şeyle şaşırdı. Unutmuştu kendini unutmuştu resmen. İki yıl üst üste kabus gibi doğum günleri geçirdi çünkü. İlk Jimin'e sarıldığı için kabusu yaşadı. Hwa'nın gerçek yüzünü de böyle gördü. Geçen sene ise oğluna hamileydi ve Hwa bebeği istemiyordu. Kalp atışını duyana kadar da istememişti. İki yılın ardından şimdi güzel bir doğum günü geçirebilecek miydi?





" Ben unutmuşum. Pasta alırsın gelirken ben bir şeyler hazırlarım."




" Hayır Yarın güzel olmalı. Dışarda yemek yiyeceğiz. Sonra ise kar oynarız. Geceyi ise güzel bitiririz."






Gerçekten mi? İki yılın ardından düzgün bir doğum günü mü geçirecekti? Başını belli belirsiz salladı. Uzanıp yanağına öpücük konduran Hwa'nın kalkıp banyoya girmesiyle oğluna döndü. Emin bile olamıyordu artık. Az önce dilini kesicem diyordu. Şimdi yarın doğum günün güzel olmalı diyordu. Psikoloğa gitmekle geç kalmadı bence.





Eyes Don't Lie / Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin