" Bebeğim sen git oyuncaklarınla oyna olur mu?" Başını sallayan oğlan hızla oyuncaklarına adımlarken genç oğlan çöktüğü yerden kalkıp derin bir nefes alıp verdi. Oğluna son kez bakıp odadan çıkınca kendi odasına doğru yol aldı kalbi deli gibi çarparken ayakları titriyordu.
Odanın kapısının önüne gelince derin bir nefes aldı. Kulpu tutup kapıyı itikleyip açtı. Eşinin giyindiğini gördü. Yutkunup içeri girince kapıyı kapadı. Gözleri bile titrerken adım atmaya mecali yoktu. Ona dönen eşinin duvar gibi duran yüzüyle yine ' kesin bir şeye kızdı ' dedi içinden.
Ona doğru adım atan adamla bir adım geri çekildi ki onun bu hakarete karşı daha çok sinirlendiğini gördü.
" Çocuk uyanık o uyuyunca konuşsak olur mu? Hem akşam yemeğini yiyelim. Sende geç geldin acıktın büyük ihtimalle hemen gidip masayı hazırlayayım olur mu?"
Hızlı hızlı konuşup kendini ifade etmeye çalıştı. Öylece durmuş eşinin git işareti vermesiyle hemen odadan çıktı. Dolan gözlerinden yaşlar akarken bu geceyi de nasıl atlatacağını düşünüyordu.
Mutfağa girdiği gibi hemen yemekleri ısıtmaya verirken masaya da çift kişilik servis açıyordu. Onun en sevdiği beyaz şaraptan da çıkarıp bardağına doldurmuştu. Kendisi alkol tüketmeyi sevmiyordu. Tabi eşinin zorla içirmelerini saymazsak ağızına sürmezdi.
Kendine de gazoz doldurunca ısınan yemekleri tabakalara koyup masaya sırası ile yerleştirdi. Tatlıyı da çıkarmak adına buzdolabını açtı ki oğlunun gür kahkahsını duymuştu. Tebessüm etti bu sese. Oğlunun tek teli için dünyayı ezer geçerdi. Ondan başka kimsesi yoktu onun. Dünü, bugünü yarınıydı minik faresi.
" Aslan oğlum benim." Mutfağa giren ikiliyle tebessüm etti. Bebek sandalyesine otutturulan oğlunun yakasına önlüğü geçirince plastik tabakta ve kaşıkla püresini önüne koydu. Tabi ona yemek yedirmişti vitamin için tatlı püresi yapmıştı ona da.
" Bugün neler yaptın?" Eşinin sesini duyunca yemekten başını çekip ilk püre ile savaşan oğluna ardından karşısında duran adama baktı.
" Oğlumla kocaman bir robotu yendik. Yemek yedik, şarkılar söyleyip dans ettik. Sonra ben onu uyuttum yemek hazırladım. Uyanınca bezini değiştirip karnını doyurdum. Ondan sonra oyuncakları ile oynadık. Sonra tekrar bezini değiştirirken sen geldin."
Yine, her zaman ki gibi bir önce ki günün özetini geçmişti Hongjoong. Ekstra yaptığı bir şey yoktu eşinden kaçmak dışında. Zaten yapsa da koruma ordusu hemen haber uçuruyordu. Bahçeye çıkması bile suçken ne yapabilirdi ki?
" Ben bir şey düşündüm. Artık ilkbahar geldi ya. Seonjun da iki yaşını dört ay sonra bitirecek."
Bir anda çatılı bıçağı bırakan eşiyle irkilip oğluna baktı hemen. Onunda durduğunu görünce minik elinden düşen kaşığı tekrar minik ele yerleştirip bir kaşık almasında yardımcı oldu. Gülen oğlunun tekrar püreye ilgi vermesiyle eşine döndü.
" Bahçeye, küçük bir oyun parkı mı yaptırsak? Hemen kızma tamam mı düşün. Seojun bu yaz üç yaşında olucak çimler koşsun kaydıraktan kaysın. Güvenli bir şekilde inşa ettiririz. Ne dersin güzel olur değil mi?"
" Sende bu bahane ile dışarı çıkmış olucaksın." Hongjoong duyduğu şeyle başını iki yana salladı. Küçük ellerini anında havaya kaldırıp başını takip eden yönlerde onları da iki yana salladı. Kendini ifade etmek için ellerini kullanacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes Don't Lie / Seongjoong
Fanfic.... Mpreg! Tamamen hayal ürünüdür! Gerçekle ilgisi yoktur! Yan karakterler ve shipler; ...