Önceki bölümü atlamayın.
Ediz'i parkta bıraktıktan sonra eve gitmiş, kendime uzun uzun sövmüştüm.
Amına koduğumun salağı madem çocuğa şans vermiyorsun niye öptün o halde?!
Kendime bunun için kızıyordum. Aptallığım için.
Saatler sonra okul saati bittikten sonra Yankı'nın yanına gitmiştim. Aslında amacım ona bu konu hakkında soru sormaktı, o belki benim için bir çıkış yolu bulurdu.
Tabii yanına gidince onun derdinin benimkinden büyük olduğunu fark etmiştim. Okuldakiler onların ilişkilerini öğrenmiş, kavga çıkartmışlardı.
Biz Yankı'yla bu konu hakkında konuşurken telefonu çalmıştı ve biri ona Emre'nin kavga ettiğini söylemişti. Tabii biz de hemen oraya gitmiştik.
Yankı koşar adımlarla ilerlerken kalabalık erkek grubunu dağıtmış, görüş alanımızı açmıştı.
Gördüğüm görüntü donakalmamı sağlarken dudaklarım "Ediz..." diye kıpırdandı.
Emre, Ediz'in karnına oturmuş yüzüne olabildiğince sert bir şekilde vuruyordu. Ediz ise ağzı yüzü kan olmuş şekildeydi ve karşı koyamıyordu.
Yankı yanımda "Emre!" Diye bağırınca Emre'nin titreyen eli havada kaldı. Ediz bunu firsat bilip onu üzerinden attı. Avucunu yere dayayıp öksürürken koşarak yanına gittim.
Birisi "Dağılın lan!" Diye bağırdığında herkes homurdanarak dağılmıştı.
Ediz beni fark edince hemen yanına çöktüm. Dağılan yüzüne baktım dolan gözlerimle.
Bir elimi koluna koydum ve diğerinin bilek kısmını kanayan burnuna bastırdım. Mavi kazağıma kanı bulaşırken Ediz beni gördüğü için rahatlamış gibiydi.
"Niye yaptı?" Dedim gözlerinin her bir kenarına bakarken.
"Yanlış anladı beyinsiz." Diye boğuk bir sesle konuştu.
Emre'nin neyi yanlış anlayıp Ediz'i bu hale getirdiğini sormadan "Mahvetmiş yüzünü." Dedim gözyaşlarımın arasından.
Yutkundu. "Öpsen geçer aslında." Dedi gamzelerini göstererek gülümserken.
Ben ona endişe ve üzüntüyle bakarken Ediz kolumu tutup ayağa kalktı. Beni peşinden sürüklerken bir şey demeden ona ayak uydurdum.
Sabah kendime verdiğim tüm sözler buhar olup uçmuştu. Ben bu çocuğa aşık olmuştum ve kendimi ona bırakmaktan başka bir çarem yoktu.
Çok kısa dakikalar sonra Ediz'le birlikte onun evi olduğunu düşündüğüm bir eve gelmiştik. Onunla birlikte eve girdiğimizde beni kapıya dayaması ve dudaklarıma yapışması bir oldu.
O benim aksime hemen alt dudağımı dudakları arasına aldı. Ellerini yanaklarıma koyup baş parmaklarıyla gözlerimi sildi.
Bekletmeden karşılık verdim. Üst dudağını ondan daha yavaş hareketle emerken Ediz'in elleri belime kaydı.
Saniyeler içinde dudaklarımdan içeri giren ve dilime değen diliyle titrek bir nefes aldım. Yumuşak ama hızlı bir şekilde dillerimizi birbirine dolarken ağzıma bulaşan tadı kafayı yedirtecek kadar güzeldi.
"Ediz.." diye mırıldandım nefes almak için dudaklarından ayrılırken.
"Güzelim?" Dedi o dudaklarında bir gülümseme oluşurken.
Gözlerim gamzelerini bulunca yaklaşıp yanağındaki çukura dudaklarımı bastırdım.
Gülme sesi ilişti kulağıma.