Apartmandan çıktığım gibi yüzüme soğuk vururken sokağın başında olup bu tarafa yürüyen Ediz'i görünce dudaklarım kıvrıldı. O düz ifadesiyle yanıma geldi. Hemen gamzelerini göstererek sırıttığında bakışlarım oraya kaydı.
Bir kolunu omuzuma atıp beni kendine çekti ve ben ne olduğunu anlamadan yanağıma sıkı bir öpücük kondurdu.
Anında kendimi geri çekip etrafıma baktım. Çok şükür ki sokak boştu. Ardından çatık kaşlarımla bana sırıta bakan çocuğa baktım. "Biri görecek."
Umursamazca omuz silkti ve bir elini belime koyup çok hafifçe ittirerek ilerlememi istedi.
"Pembe yakışmış." O sırıtarak konuşurken parka doğru ilerlemeye başlamıştık.
"Pembe değil bu?" Dedim ten rengi kazağıma bakıp. "Zaten benim değil."
Duraksadı. "Senin değilse kimin?"
"Ablamın." Dediğimde rahatlamış gibiydi.
"Ablan olduğunu bilmiyordum."
"Birkaç yıl önce evlendi o, şu an başka şehirde." Dudaklarını büzüp bana şaşkın bir ifadeyle baktı. "Ne oldu?"
"Olum senle babana Allah yardım etsin, bir evde dört kadın zor olmuştur." Dediğinde ona hak vererek başımı salladım.
"Babam uzun yol şoförü bir de, doğru düzgün eve gelmiyor diye ben tek erkek kalıyorum aralarında."
Halime gülüp yanağımdan bir makas aldı. "O yüzden bu kadar şekersin herhalde." Kaşlarımı çatarak baktığımda sırıtışını gizlemeden dudaklarını yaladı. "Tatlısın demek istedim."
"Kadınlar şerbet mi, içinde kalan nasıl tatlı oluyor?" Diye ters bir sesle konuştum.
"Yani daha narin gibi, mesela Hamza ayısına bak; dört tane abisi var diye odunun teki." Bir elini saçlarıma atıp sürterek yanağıma kaydırdı. "Ama sen... bebek gibisin."
Yüz ifademi değiştirmemeye çalışarak önüme döndüm ve "Nerem bebek gibi..." diye mırıldandım. Yanağımdan bir makas aldı.
"Gel önce bira alalım." Dedi adımlarını tekel bayiye çevirirken.
Tekel bayiye girdiğimizde dolaptan iki tane bira aldı. Tam Ediz'e bana bira almamasını söyleyecekken onun konuşmasıyla durdum.
"Kola mı, enerji içeceği mi?" Diye sordu.
Ben afallarken o gülümsedi. "Bira sevmiyorsun diye biliyorum, doğru muyum?" Gülümseyip başımı salladım."Doğrusun," dedim. "Kola al." O da sırıtırken kutu kola aldı dolaptan.
Parasını ödeyip çıktık. Parka geldiğimizde bomboş olduğunu görmek beni biraz rahatlatmıştı diyebilirim. Tamam ikimiz yanyana arkadaş gibi durabiliriz ama nedense anlayacaklarmış gibi hissediyordum.
Yanyana oturduğumuzda Ediz bir elini belime koyup beni kendine doğru çekti. "Niye o kadar uzağa oturuyorsun?" Uzak dediği mesafe bir adım kadar bile yoktu.
"Abartma." Dedim ama umursamadı beni.
"Yarın okuldan sonra bir şeyler mi yapsak?" Dedi yerine yayılırken. Eli hala belimdeydi.
"Ne gibi?" Dedim onu izlerken.
Dudaklarını büzdü bilmiyorum der gibi. "Takılırız işte." Ardından sırıttı. "Manita olanlar ne yapıyorsa onu yaparız." Deyip göz kırptı.
Manita demesiyle duraksasamda hemen kendime gelerek dudaklarımı yaladım.
"Ee, ne yapıyormuş manita olanlar?" Dedim başımı omuzuma doğru eğip.Sırıtması genişlerken. "Valla bol bol sevişiyorlar," Kaşlarım çatıldı. "İltifatlar, temaslar," Bir eli saçlarıma çıktı ve oralarda gezinmeye başladı. Gözleri elinin hareketlerini takip ederken dalgın bir ifadeyle devam etti. "Öpücükler, sarılmalar, bakışmalar ve... daha fazlası."
Gözleri tekrardan beni buldu. "Hepsini yaparız değil mi?"
Fazla açık sözlü olmasına gülüp başımı salladım. "İstersen neden olmasın."
Pis pis sırıtmaya devam ederken gözlerinden dudaklarına kaydı bakışlarım. O da sanki bunu bekliyormuş gibi dudaklarını yaladı. Kaşlarım çatılacak gibi olurken Ediz ayağa kalktı. Ben ne olduğunu anlayamadan beni kolumdan tutup parkın arkasına doğru sürüklemeye başladı.
"Bir sakin olsana." Dedim aceleci tavrına bakıp.
"Sakin falan olamam Mert'çik."
Ağaçlık bir kısıma geldiğimizde beni kendine çekip dudaklarıma yapıştı. Alt dudağımı dudakları arasına çekerken dilini aralık dudaklarımın arasından ağzımın içine göndermişti.
Zar zor ayrıldım ondan. "Ediz biri görece-" Cümlemi tamamlamama izin vermeden çenemden tuttu ve tekrardan öpmeye başladı. Saat geç bile olsa parkın önünden veya içinden biri geçebilirdi.
Bir eli kazağımdan içeri girerken bileğini sıkıca tutup durdurdum onu.
"Biri görecek." Dediğimde yüzüme bakıp sıkıntılı bir nefes verdi.
"Devam etmek istemiyorsan söyle." Duraksadım.
"Hayır, niye istemeyeyim? Çok açık bir yerdeyiz, biri görürse iyi olmaz." Diye açıkladım ve bir elimi kolunun üzerine koydum.
"Peki..." diye mırıldandı. "Sonra öperim ama." Dedi işaret parmağını bana doğru kaldırıp, söz almak ister gibi.
Başımı salladım. "Tamam, öpersin."
Çenemdeki eliyle yanağımı okşarken "Ağzına da ne yakışıyor öpmek falan."
Bir şey demeden beni sevmesine izin verdim. Sonra da parktan çıkıp biraz sokaklarda boş boş yürümeye başladık.
"Ediz seni ilk gördüğümde çok garipsemiştim biliyor musun?" Dediğimde yanımdaki beden bir anlığına duraksadı.
"Garip biri miyim ben?" Dedi ciddiyetle. Ediz normalde pek ciddi biri olmadığı için bu haliyle afallamıştım.
"Garip değil, karmaşık." Diye düzelttim kendimi. "Ama şeytan tüyü var sen de."
Ediz ciddi halinden sıyrılıp sırıttığında rahatladığımı fark etmiştim. Ciddi hali biraz korkutucuydu.
"Sürekli böyle diyorlar bana, 'şeytan tüyü var sen de'." Güldü. "Hem bana daha önce de demiştin bunu." Diye bir hatırlatma yaptığında duraksadım.
"Ne zaman?"
"Telefonla konuşmuştuk ya." O gece telefon sabaha kadar açık kalmıştı ve hangi ara ona böyle bir şey dedim hatırlamıyorum.
"E doğru söylemişim." Dedim ardından rahat bir tavırla.
"Çok mükemmel olduğun için etkileniyorum diyemiyor da."
"Çok egolusun." Dedim gözlerimi devirirken.
"Eh herkes senin gibi alçak gönüllü değil güzelim." Kolunu omuzuma atıp beni kendine çekti.
"Eve mi gitsek artık?" Dedim ve uykum geldiği için esnedim.
Kaşlarımı çatıp "Hayır..." diye mızmızlanır gibi konuştu.
"Çocuk musun Ediz ya?" Dedim çocuksu ifadesine gülüp.
"Gitmiyorsun." Dedi itiraz istemeyen bir sesle.
"E geç oldu, uykum geliyor."
Ediz kolumu tutup bir binaya doğru sürükledi. "Nereye?" Dedim ama cevap vermedi.
Binaya girdiğimizde merdiven basamaklarından birine oturdu. Beni de yanına çekip oturttu. Binanın otomatik ışığı sönerken Ediz başımı tutup omuzuna yasladı.
"Uyuyabilirsin." Dedi eğlenen ifadesiyle.
Dudaklarımın kenarı kıvrılırken uyuyamayacağımın bilincinde olarak gözlerimi kapattım. Ediz'in hoş kokusu burnuma dolarken kaç dakika orada öylece oturduk bilmiyorum.