KANLI PİYES

69 16 34
                                    

Merhaba, kısa bi aranın ardından yine buradayım. Planım asala bu tarihte yayınlamak değildi fakat maalesef ani kararlar alıp anında değiştiren biriyim. Aslında bu defa öylesine bir karar değil bu. Neyse uzatmak istemiyorum daha önce yayınlamıştım fakat değiştirdiğim yerler oldu ve olacak tekrar şans vermek isteyen veya daha önce hiç okumayıp gelenlere şimdiden teşekkürler:))



Mezar taşının önünde yatan genç kız gözlerini kırpıştırarak açtı. Beyaz, tüllü elbisesi ve boynundaki haçlı kolyesi gömüldüğü toprağa bulanmıştı.

"Ey yardım sever rahip, efendim nerede?"

"Karşı konulamayacak kadar büyük bir güç,

Tasarladıklarımızı altüst etti.

İşte kocan öldü, yatıyor koynunda."

Toprağa bulanmış eliyle yerden destek alıp zorlukla ayaklanarak ağır adımlarla rahibe yaklaştı genç kız.

"Git, git buradan hemen, gelmeyeceğim ben." Ve yerde yatan biricik sevgilisine yanaştı usulca.

Bu da ne? Canım sevgilimin avucunda bir şişe!

Demek ki zehirden sevgilimin bu vakitsiz ölümü.

Hepsini içmiş; bir damla bile,

Bırakmadın demek kavuşabilmem için sana?

Öyleyse dudaklarından öperim,

Orada bir parça zehir kalmıştır belki;

Bir zamanlar hayat veren dudakların

Bu kez son versin hayatıma."

Sahnedeki genç kız repliğinin ardından yerde yatan koyu kumral saçlı çocuğun dudaklarına yapıştı aceleyle. Telaşlı ve kısa bir öpücüğün ardından bütün seyirciler heyecanla sessizliğe gömüldü.

Juilet'in piyese göre hançeri alıp kendine saplaması beklenirken sahnedeki genç kadın oyuncu arkadaşının hemen yanına diz çöktü ve acı içinde bağırmaya başladığında boğazından ve burnundan gelen koyu kırmızı kan beklenen bir şey değildi.

Genç kız acı içerisinde kıvranıp kurtulmak adına çırpınırken kendi kanında boğulmaya başlayıp yere yığılınca bütün salon insanların korku ve telaş içerisinde attığı çığlıkların esiri oldu.

Hiçkimse ne olduğunu anlayamamıştı fakat yaptıkları tek şey de can havliyle çıkışa yönelmek olmuştu.

Bu sırada içeride bulunan ve diğerlerinden farklı görünen genç bir kadın kargaşanın içerisinde öylece kalmış kalabalığa ayak uydurmaya çalışarak çıkışa koşmak için uğraşıyordu.

Nedendir bilinmez çıkan izdihamın içerisinde hissettiği, kalbini sıkıştıran ve adeta ruhunu yakmaya başlayan tuhaf hisle sahneye bakma ihtiyacı duydu.

Sahnenin hemen önünde yer alan, boşalan koltukların biri doluydu ve içerideki telaşlı insanların aksine oldukça sakin duran ve çıkmaya bile yeltenmeyen genç bir adam vardı. Üstelik bakışları sahnenin üzerinde, yerde yatan oyunculardaydı.

Genç kadın bu olağanüstü sakinlikteki adamı bir yerden tanıyor olmalıydı. Arkası dönük olmasına rağmen tanıdık gibiydi, bu adamla daha önce tanışmış olmalı veyahut bir yerde karşılaşmış olmalıydı. Bir yabancı gözüne bu denli tanıdık gelemezdi.

İnsanların çoğu çıkmışken genç kadın bir kenara sinmiş içeride duran tek kişinin ne yapacağını veya kim olduğunu merak ettiğinden bakışları hâla genç adamın üzerindeydi.

Aradan geçen birkaç dakikanın ardından salonda kimse kalmayınca genç adam ayağa kalkarak kuvvetli bir şekilde sahnelenen oyunu alkışladı ve ardından perde, bu alkış sesini bekliyormuş gibi kapandı. Perdenin kapanışıyla genç adamın ağzından şuh bir kahkaha çıktı. Bu tuhaf kahkaha onu izleyen genç kadını ürkütüp olduğu yere iyice sinmesine yeterli olmuştu. Buna rağmen genç kadın inatla salonu terk etmiyor ve bekliyordu. Çünkü artık emindi bu kahkahanın sahibini tanıyordu.

Ölüm denilen hiçlik,

Bir nefes kadar yakınmış bana,

Bilemezdim ,

Bu kadar hiçliğe yaklaştığımı

Ve onu kendime dost bellediğimi.

Oysa en çok o biliyordu,

Yaşamak için,

Kaç kere nefesimin kesildiğini.

Shakespeare Cinayeti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin