5.BÖLÜM: KİLİSEYE DAVET

6 2 0
                                    

"Zamansız ölmek gibi, alçakça bir cezayla

Durdurup bağrıma gömülü yüreğimi

Son verecek aşağılık hayatıma."

-Romeo ve Juilet-

Geçirdiğim ameliyatların her birinde hissettiğim korku vem umut karmaşası, gözlerimi ilk açtığımdaki yaşadığım o çaresizlik ve ayağa kalktığımda da uğradığım hayal kırıkları. Tanrı'ya yakarışlarım ve tek ümidim olan doktorumu darlayışlarım.

Her şey o kadar ağırdı ki belki de benim suçumdu, elimden geleni yapmıyor çaresizliğe sığınıp acındırıyordum kendimi böyle düşünüyordu insanlar ama yemin ederim ki çabalıyordum. Bir keresinde fizyoterapistimle konuşurken iyileşmek için her şeyi yapabileceğimi her şeyimi verebileceğimi söylemiştim. Oysa ben bir ömrümü, hayatımın en güzel yıllarını çocukluğumu vermiştim hatta belki de gençliğimi verecektim daha fazlası var mıydı ki?

Benden daha fazlasını istemeye hakkı var mıydı hayatın? Çocuktum ben sadece. Yaşayamadığım çocukluğumu ne zaman yaşayacaktım ki ben? Ne zaman sokakta oynayacaktım? Ne zaman hissedecektim çocuk olduğumu?

İşte bu yüzden o neşeli cıvıl cıvıl gelen çocuk seslerinden de nefret ederdim hep. Adil gelmezdi bana hiç. Adil değildi zaten bir çocuğun içeride mahsur kalarak diğer çocuklara imrenmesi.   

Sevimler'deyken, bacağım yine biri tarafından fark edilince, bunlar gelmişti aklıma. fakat önemi yoktu alışkındım. Alışmak zorundaydım. Başka çarem yoktu.

Sevim'le görüşeli bir saat kadar oluyordu. Bizimkiler konuştuklarımızın analizin yapmak adına bir kafeye geçmişlerdi bense ağrıyan bacağımın ardına sığınarak kendimi eve atmıştım. Rahatlamak ve belki de detaylı düşünebilmek adına fakat kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Bacağımdaki ağrı da kat safhaya ulaşmıştı ve bedenimde diri diri gömülme isteği uyandırıyordu. Ağlıyordum içimi çeke çeke. Sorun değildi. Ben hep ağlardım, ağlamaya mahkumdum.

Oluşan buhardan hiç bir yeri göremiyor derin nefesler almaya çalışıyor fakat başaramıyordum duşa kabinin içinde kapana kısılmış gibiydim. Birazdan ölecek gbi hissediyor sırtımı dayadığım ıslak duvara daha bir siniyordum.

Duş başlığından çıkan kesintili sular yağmur damlaları misali üzerime yağıyor ve daha çok çileden çıkmama sebep oluyordu. Her yer her şey ıslaktı. Saçlarım, vücudum, fayanslar, duvar... kalbim adeta dört nala koşuyordu. Elimden tutup çıkaracak bir yardım eli arıyor fakat bulamıyordum. Ölüyordum burada, bir başıma. Ölüm zaten hep böyle anlarda gelmez miydi? Savunmasız ve kimsesiz olduğunda.

Vücuduma sardığım havluyla birlikte ıslak fayansın üzerinde kayıp düşmemeye çalışarak kapıyı zorlukla bulup kendimi dışarı attım. Islak saçlarımdan süzülen su damlaları omuzlarımdan aşağı süzülüyor üzerimdeki havluyu daha da ıslatıyordu.

Döşemelerin üzerinde ayak izimi bırakarak odama adımladığım sırada kalp çarpıntım ve nefes darlığım hâlâ devam ediyordu. Buna rağmen tek başıma odama kadar gidip kendime yatağa atabilmeyi başardım. Sırtım yatakla buluşunca daha da hızlanan nefes alışverişlerimle birkaç saniye gözlerimi kapatarak karanlığa odaklandım.

Halbuki karanlık bana iyi gelmiyordu. Unutmam gereken ne varsa getiriyordu gözümün önüne.
Kendimle çelişiyordum bu konuda. İyi gelmediği halde kendimi hep karanlığın kollarında buluyordum. Çünkü karanlık kusurları gizlerdi. Seni, çektiğin acıları örterdi. Rahatla ağlayabilirdin karanlıkta. Döktüğün gözyaşları görünmezdi.

Bugün ağrımı geçirebilmek için aldım ağrı kesicilerin haddi hesabı yoktu, kaç kutu bitirdiğimi bilmiyordum bile. Mutlaka bunun etkisi olmalıydı bu halim. Gerçi ilk defa da olmuyordu bu kriz anı. Daha önce defalarca yaşamıştım bunu. Öleceğimi sanmıştım yine, çok kötüydü ölümü çaresizce beklemek.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 24 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Shakespeare Cinayeti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin