2.7

260 36 40
                                    

Jisung...

Gözlerimi bulunduğum odanın içinde gezdirdim. İlk kaçırıldığımın aksine küf kokan bir depoda gözlerimi açmadığım için mutluydum. Odada sadece tek kişilik bir yatak ve tahta bir dolap vardı. Bir de demir parmaklı, küçük bir pencere vardı.

Sıkıntılı bir nefes verdim. Ellerim bağlı değildi, kapıyı açmaya çalışmıştım ama kilitliydi.

Saatlerdir sadece oturduğum için ayaklarım uyuşmuştu artık! Ayağa kalkıp tekrar küçük odanın içinde gezdim.

Birinci adım, ikinci adım, üçüncü adım... on beşinci adım.

Bitmişti işte! Oda sadece on beş adımlıktı!

Kocaman ofladım ve kendimi yatağa bıraktım. Korkuyordum, keşke Minho'nun yanından ayrılmasaydım. Bana seslendiği an koşarak yanına gitmeliydim! Salaklık etmiştim.

Gözlerimi sıkıntıyla kapattığım an gelen sesle gözlerimi açtım. Heyecanla ve korkuyla yatakta oturur pozisyona geldim ve kapıdaki kişinin içeri girmesini bekledim.

Sanki gerilim filmi çekiyormuşuz gibi ağır çekimde içeri giren kişiyle gözlerimi devirdim. Madem o öyle davranıyordu, ben de ortama biraz daha gerilim katmak için ayaklarından başlayıp yukarı doğru onu süzecektim.

Görüş açıma ilk giren boyalı ayakkabılardı. Üzerine giydiği bej rengi keten pantolonuna uyumlu olarak aynı renkte ceket giymişti. Ceketinin cebinde üçgen şeklinde siyah bir mendil vardı. Gözlerimi biraz daha yukarı çıkarınca, saçlarını geriye doğru taramış, yakışıklı birini gördüm. Yakışıklıydı ama yüzünde yer yer yara izleri vardı. Beni kaçıranlar da hep yakışıklı oluyordu canım. Ama tabii ki Minho hepsinden iyiydi.

"Ovvv, merhaba küçük Jisung." deyip sırıtan adama baktım. Ben onu incelerken o gelip tam karşımda durmuştu. Oturduğum yerden kalktım ve içimdeki korkuya rağmen konuşmaya başladım.

"Merhaba falan filan. Niye buradayım ben?" dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. Yüzündeki sırıtmaya rağmen çenesinin kasıldığını görmüştüm.

"Hmm, biraz düşünelim. Sevgilin yüzünden burada oluyor olabilirsin bence."

"O zaman yüzündeki yaraları da o açtı?" dedim sırıtarak.

"Evet o yaptı. Ve bu benim sinirlerimi fazlasıyla bozdu. Sinirlerim bozulunca ne yaptığımı öğrenmek ister misin?"

"Ne? Ne diy-" yanağıma yediğim tokatla sözüm yarım kalmıştı. O kadar sert vurmuştu ki yere düşmekten son anda kurtulmuştum. Yan tarafa düşen kafamı kaldırdım, dudağım patlamıştı.

"Sevgilin beni sinirlendiriyor ve ben de sinirimi senden çıkaracağım." dedi ellerini iki yana açıp gülerken. İçimdeki korku daha fazla artarken yutkundum ve konuşmaya başladım.

"Saçmalama! Bak konuş-"

"Jackson, Jb! Buraya gelin lütfen!" diyerek sözümü kesti. Korkuyla bir iki adım geriye giderken ne yapabileceğimi düşünüyordum. Tam bir manyağa benziyordu, öldürebilirdi beni!

"Bakın lütfen, bu yapt-"

"A-a! Çok konuşuyorsun ama küçük Jisung! Birazdan eğleneceksin zaten, lütfen korkma." dedi ve kahkaha attı. Nefesimin kesildiğini hissederken içeriye iki tane adam girdi. İkisi de çok kaslıydı ve kocaman gözüküyorlardı.

Karşımdaki adam kafasıyla beni işareti etti ve gelip kollarımı tuttular.

"Bırak! Bırak kolumu!" deyip çırpınmaya başladım. Kollarımı bırakmayacaklarını biliyordum, ama elimden bağırmaktan başka bir şey gelmiyordu.

ηαυgнтү кιттү ᯓᡣ𐭩 мιηsυηg |Düzenlendi| ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin