1.3

560 58 55
                                    

Minho...

"Demek bana ihanet ettin?" deyip, sert bir yumruk daha geçirdim önümdeki bedene.

Jisung'un kaçırılmasına yardım eden herkes önümdeydi şu an. Tüm sinirimi kanlar içinde kalmış Woonyeong'dan çıkarıyordum. Ama hepsine sıra gelecekti.

"E-e-fendim l-lütfen... ç-çok pişma-" sözünü bitirmesini dinlemeden yüzüne tekme attım. Sabrım taşmıştı.

"Çok mu pişmansın? Pişman oldun diye seni buradan güle oynaya çıkaracağımı mı düşünüyorsun? Sikik piç!"

"Lütfe-" daha fazla konuşmasına, ağzını açıp tek bir kelime söylemesine dayanamadığım için belimdeki silahı çıkarıp, alnının ortasından vurdum. Çıkan kanlar yüzümü ve gömleğimi kirletmişti.

Yüzümdeki sırıtma ile ayağa kalkıp, korkuyla bana bakan bedenlere çevirdim kafamı. Hepsi şu an ne olacağını biliyordu. Onların yüzündeki ifade beni bir hayli mutlu ediyordu.

Sırıtarak yavaşça onlara doğru adımladım. Tam beş kişilerdi. Ama birazdan benden başka canlı çıkan olmayacaktı.

Kafamı omzuma doğru eğip, sağ başta durmadan titreyen adama baktım. Aptal. Bir mafyanın koruması olduğunu bilmiyor muydu? Eğer birini kaçırırsa ve kaçırılan kişiye aşık biri varsa, her şey ortaya çıktıktan sonra başına neler gelebileceğini bilmeliydi. Bir mafyanın korumasına göre fazlaca titriyordu. Bu da benim zaten bozuk olan sinirlerimi daha fazla bozmak için yeterliydi. Sinirli bir nefes alıp adamın yüzüne doğru bağırdım.

"Kes artık karşımda kuş gibi titremeyi! Başına neler gelebileceğini bilmen gerekiyordu. En değerlimi alıp kaçırdın! Seni veya sizi bulamayacağımı mı düşündünüz?! Bugün olmasa yarın elbet sizi bulup cezanızı çektirecektim."

"B-biz g-" sözünü kesen şey, yine benim silahımdı. Karşımdaki beş bedene doğrulttuğum silahımı hiç acımadan ateşledim. Koca depoda silahın gürültülü sesinden başka ses yoktu.

Ölü bedenlere bakıp, bir-iki adım geriledim. Karşımdaki görüntü tekrar sırıtmamı sağlamıştı.

Cebimden mendilimi çıkarıp, kan içinde kalan silahımı temizledim. Kurumuş kan lekelerini çıkarmak beni biraz zorlamıştı ama yine de silahım artık tertemizdi.

Kolumdaki saate baktım. 14.23. Jisung bir saat sonra dersten çıkacaktı. Acele edip depodan ayrıldım. Arabama bindim ve eve doğru sürmeye başladım. Kirli üzerimi değiştirip, bebeğimi izlemeye gidecektim.

Jisung'un kaçırıldığını öğrendiğim zaman delirmek üzereydim. Ona zarar gelmiş olma düşüncesi beni delirtiyordu. Ama onu bulmam zor olmamıştı.

Jongho'nun mekânında onu delirtecek bir takım sorunlar çıkarmak zor olmamıştı. Amacım Jongho'yu evden çıkarıp, zarar görmesini engellemek amacıyla Jisung'u almaktı.

Jongho, geniş bir tipti. Her zaman kendisine ve 'gücüne' fazlasıyla güvenir, yanına birkaç adam alıp ortalıkta dolaşırdı. Jisung'u kaçırırken de öyle yapmıştı. Bu yüzden onu bulmam çok kolay olmuştu.

Dağ evinde kalan adamlar şu an ölüydü. Onları öldürmemin bir diğer sebebi, Jisung'u koruyamamalarıydı. Madem kaçırdınız çocuğu, adam akıllı koruyacaksınız.

Eve gelmemle arabayı durdurup hızlıca indim. Bir dakika bile geç gitmek istemiyordum Jisung'un yanına.

Kapıdaki korumalara kafamla selam verip, içeri girdim ve odama doğru adımlamaya başladım. Odaya girince gömleğimi hızlıca çıkartıp, yenisini alacakken saati görmemle duraksadım. 14.37. Hâlâ vaktim vardı. Aldığım kararla duş almak için banyoya ilerledim. Sıcak bir duş alıp, tertemiz izlemek istiyordum Jisung'u.

ηαυgнтү кιттү ᯓᡣ𐭩 мιηsυηg |Düzenlendi| ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin