Semih Canan Zeynep Erkin ve Ayşe bir masada oturmuş siparişlerini almaya gelen garsona bir şeyler söylüyorlardı.
"Efe bizimkilere görünmeden arka taraflara bir yere oturalım." Kafasıyla onayladı beni. Biz yürürken arkadan tanıdık bir ses geldi.
"Asel buraya gel." Bu ses Mert'in sesiydi. Sadece yarım saat olmuştu onu görmeyeli. Aptal sarhoş olup peşimizden gelmişti.
"Sen en cüretle buraya gelirsin köpek." Diyen Efeyi kolundan tutmakla meşguldüm. Ona dönerek kafamı eğip gözlerimi kırparak sakin olmasını tembihledim.
Bana bakarak "ama o siz-" sözünü tamamlayamadan sözünü kestim. Kolunu tuttum çünkü Mert'e bir şey yapabilir ve ceza alabilirdi. Bu ceza ise askerliğini olumsuz yönde etkileyebilirdi.
"Efe ona dokunursan eğer ceza alırsın. Unutma şuan üstünde üniforma var ve hala rütbedeyiz. Elimi kolundan çekti ve çay ocağından dışarı fırladı. Bende telefonumu alarak polislere haber verdim. Sarhoşken insanlara zarar verebilirdi.
Efeyi tek bırakmam en iyisi olacaktı kafasını dinlemeye ihtiyacı olduğuna emindim ama sinirlerine hakim olamayabilirdi.
"Asel sen git sevgilinin peşinden şimdi sana ihtiyacı vardır." Demesiyle ağzının ortasına bir tane yumruk geçirdim.
"Kâbus siz ekipler gelince bunu verin. Karargahta görüşürüz. Canan sen yanıma gel."
"Emredin komutanım." Dediğinde sesinde burukluk vardı. Abisi için korkuyordu.
"Abinin sinirlenince nereye gideceğini biliyorsun değil mi ?" Demem ile başımı salladı.
"Evet biliyorum komutanım. Abim ne zaman sinirlenirse ilk olarak poligona giderek atış yapar sonra da gözümüzün önünde şehit verdiğimiz kuzenimizin mezarına gidip intikam yemini eder sonra da özel görev ister kendine ve göreve gider."
"Tamam şimdi sen git. Merak etme abini." Demem ile kafasını eğerek gitti.
Arabama gittiğimde anahtarın bende değil Efede olduğunu hatırladım. "Ah salak kafam ah" kendime sitem ettikten sonra bordo bereli yetilerimi kullanafak arabayı açtım ve düz kontak yaptım.
İlk önce poligona gittim. Üstümde hala üniforma olduğu için bütün gözler üstümdeydi. Kapıdaki görevliye kimliğimi gösterip içeri girdim. Görevliye "burada üniforma ile olan birini gördünüz mü ?"
Demem ile karşımdaki kapıyı gösterdi.Hemen içeri girdim. Elindeki silahı sıkıca kavramış gözlerinde sadece öfke olan sinirden kaskatı kesilmiş olan Efe vardı.
Arkadaşı bana dönük halde "buradayım komutanım bana huzur veren yerdeyim. Şimdi gitmem gerek beni bekleyen biri var." Diyip gözündeki koruma gözlüğünü çıkarıp silahı yerine koyduktan sonra arkasını döndü ve kapıya yöneldi. Kolundan tuttum ve ona sımsıkı sarıldım. Bir anda sarılmam ile sendeledi ve bir adım geriye gitti. Kolları hala bedeninin yanındaydı. Ellerini yavaş yavaş bedeninden ayırdığını hissedebiliyordum. Sırtıma yaklaştırdı ellerini ve sımsıkı sarıldı.
"Ben kendimi asla böyle huzurlu hissetmemiştim Asel." Dediğinde bir şey demedim. Sonra "ben huzuru yıllar önce hissetmeyi bıraktım."deyip ondan ayrıldım.
Gözümün önüne gelen saçları eliyle kulağımın arkasına koydu. Sonra sırıttı ve kulağıma yaklaşarak "her şeyi al bana beni geri ver Asel. Sadece seni bana ver." Deyip odadan çıktı.
Aklımda sadece 'seni bana ver' tekrarlanıp duruyordu.
"Seni bana ver
Her şeyi al beni bana geri ver
Asel"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTANI OLACAĞIM BEN ONUN 🎖️💂🏻
ActionYüzbaşı Asel Göktürk'ün hikayesi Lise arkadaşı ile aynı timde olursa insan ne olur ??? İşte Asel de neler olabileceğini bize gösterecek 🔥🤍