-İyi Okumalar-• • •
Sarayda büyük bir kargaşa hakimdi. Ölen bedenler çoğaldıkça çözülmesi gereken sırlar da büyüyordu.
Kim Namjoon'un intihar eden akrabasından sonra, saraya giriş çıkışlar kapatılmış. İçeride ince bir güvenlik zinciri kurulmuştu. Vampirin intihar etmesi başta Kim Namjoon olmak üzere diğer aile üyelerini de üzmüştü, tabi ki prens Taehyung hariç. O adi alfanın gerçek yüzünü bilen tek kişiydi çünkü.O şerefsizin, saray çocuk evine bir kaç kere girip çocukları rahatsız ettiğine şahit olmuştu, çocuk evi saray çalışanlarının çocuklarına hem bakım hem de eğitim veren güvenli bir yerdi. Ama o şerefsiz bu güveni hiçe saymış çocukları istismar etmekten geri durmamıştı.
Taehyung'un o alfayı uyarma sebebi de tam olarak buydu zaten. Onu öldürebileceğini bile düşünmüştü o an genç prens, ama buna gerek kalmamış alfa kendi sonunu kendisi yazmıştı. Bu durum Taehyung'a her ne kadar çok saçma gelse de, görünen buydu ve olayın daha fazla irdelemek gibi bir niyeti yoktu. Sonuç olarak o şerefsiz ölmüştü bu genç prens için gayet yeterliydi.Bir haftayı bulan sıkı yönetimin artık bitmesini istiyordu tüm saray eşrafı. Tüm işler durmuştu çünkü ve normal hayata bir noktada dönmek gerektiğini herkes biliyordu.
Yapılan soruşturmalar ve araştırmalar doğrultusunda olayın intihar olduğuna kanat getirip bu olayın da üstünü örttüklerinde artık normal yaşantıya dönmemek için bir sebep de kalmamıştı.Sarayın kapılarını tekrardan açtığı halkın da kulağına gitmişti tabi ki, haberi alanlardan, krala maruzatı olanlar toplanmış görüşme talep etmek için kral yardımcılarına ulaşmaya çalışıyordu.
Bunların arasında cadı kolonisinden Jong Suk da vardı tabi ki.Öldürülen cadılarının bedenini almadan rahat etmeyecek, bedenlerini alamasalar bile yapılan bu zalimliğin hesabını soracaklardı.
Jong Suk, saray görevlileri ile iletişime geçip işini uzatmak yerine doğrudan kralın sağ kolu Hyunsik ile irtibata geçmiş ondan çok acil görüşme talebi istemişti.
Hyunsik ve Jong Suk birbirlerini uzun zamandır tanıyan iki kişiydi. Hatta hayatlarının bir döneminde arkadaş olduklarını söylemek bile mümkündü. Ama farklı ırka sahip olmaları bu arkadaşlık ilişkilerine zarar vermiş, onların arasında ki bağın da parçalanmasına sebep olmuştu.Kral Seokjin, Hyunsik aracılığı ile ancak iki gün sonra görüşmelere başlayabileceğini halka duyulduğunda bütün halkın bu bildiriyi kabul etmekten başka çaresi yoktu. Jong Suk ve Jieun hariç. Zira onların bu noktadan sonra tahammül edecek takatlari de kalmamıştı.
Bu sebepleydi ya zaten saray kapısına dayanmaları ve görüşmeden gitmeyeceklerini söylemeleri.
Kapı muhafızlarının gönderdiği haber sayesinde kapılarına dayanan cadılardan haberdar olan Hyunsik, olaya el atmış ve Jong Suk'un görüşebilmesi için kralı ile özel olarak görüşmüş, Kim Seokjin'i ikna etmeyi başarmıştı.Jong Suk, Jieun'u kapıda bıraktıkları için her ne kadar sinirli olsa da eski arkadaşı sayesinde kendisinin görüşmeye alınmasından dolayı da bir nebze olsun rahattı.
Kim Seokjin ile ilk defa yüz yüze gelişi değildi. Birisi vampirlerin başıyken, birisi cadıların başıydı. Karşılıklı bakan adamlardan ikiside hafife alınamayacak kadar özeldi.
"Buraya neden geldiğimi tahmin ediyorsunuzdur diye düşünüyorum kralım."
Kim Seokjin, ithafının arkasında ki kâle almama durumunu hissetti. Jong Suk her ne kadar kralım dese de, kendisini kral gözüyle görmediğini biliyordu.
"Ne istiyorsun Jong Suk?"
Ne istediğini biliyor olması, o daha söyleden söyleyeceği anlamına gelmezdi. Bu basit bir stratejiydi ve Kim Seokjin bu oyunda çok iyiydi.
"Rose'nin büyü yapmasına sebep olan bir vampir ve siz de bunu biliyorsunuz."
"Ne dememi beklersin peki?" Kendinden emin konuşan kral, herkesi önünde diz çöktürecek güce sahipti ve gerektiğinde bunu kullanmaktan da geri durmazdı.
Gerilen Jong Suk'un feromonları kendini belli ederken. Seokjin duyduğu kokuya keyiflenmeden edemiyordu.
"O vampiri bize verin, bu konu da uzamasın."
Kim Seokjin kahkaha attı, öyle bir kahkahaydı ki bu Jong Suk titrediğini hissetti. Karşısında ki adamın hafife alınamayacak birisi olduğunun pek farkındaydı ama şimdi burada onun karşısında olmak. Onun tüm gücünü iliklerine kadar hissetmesine sebep oluyordu.
"Peki ya konu uzarsa?" Diye bir soru yöneltti kral Seokjin, kinaye yapar gibi bir hali vardı. Karşısında ki adamı, cadı topluluğunu ciddiye almadığı her halinden belliydi.
"Size üç gün veriyorum kralım, eğer üç gün içerisinde o vampir, cadı topraklarına verilmezse. Ne olacağını kendi gözünüzle görürsünüz."
Kral Seokjin'in yüzü ciddi ve sinirli bir hal alırken ayağa kalktı. "Sen beni tehdit mi ediyorsun? Hem de burada benim topraklarımda benim sarayımda?"
"Ne haddime efendim, tehdit etmiyorum. Sadece olacaklara dair küçük bir bilgilendirme."
Artık nispeten daha keyifli taraf Jong Suk'du. Bu feromonlarına da yansımış, alfası bir tık daha rahat konuma gelmişti. Artık içinde deli gibi çırpınıp durmuyor sakince olup biteni takip ediyordu.
Kim Seokjin'in alfası ise tam şuan karşısında pişkince konuşan hadsize haddini en iyi şekilde bildirmek istiyor. Onu parçalarına ayırmamak için zor duruyordu.
Bir şey yapmıyordu çünkü, küçük bir cadıyla basit bir anlaşması vardı. Şuan Sejon'a zarar vermek cadıyla yaptığı anlaşmayı bozardı ve Kim Seokjin öfkesini bastırabilcek kadar akıllı bir adamdı. Elinde ki en güçlü silahı kaybedemezdi. Jeon Jungkook'u kaybetmek demek bu savaşı kaybetmek demekti.Jong Suk'u çıkartması için muhafızlarına seslendi ve ondan kurtuldu. Düşünmeye istişare yapmaya ihtiyacı vardı.
Şuan durum ciddi duruyordu. Cadıların sadece cadı değil aynı zamanda da kurt olduklarını göz ardı edemezdi. Ve acı çeken bir kurt sürü oldukça tehlikeli olabilirdi.
••
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Averd - Taekook -
FanfictionVampir-alfa melezi Taehyung Cadı-omega melezi Jungkook Vampirlerin ve cadıların arasında sürüp duran çatışma şartların da değişmesiyle boyut değiştirmiş işler artık eskisinden çok daha farklı bir hal almıştı. Bu kargaşa arasında Taehyung ve Jungkoo...