11

139 18 41
                                    


-İyi Okumalar-

•  •  •

Prens Taehyung, yoğun ve yoğucu geçen günü geride bıraktığında odasına çekildi. Öğlen başladıkları toplantı geceye doğru anca bitmişti.
  Sorunu çözmüş sayılmazlardı, ama babasının en son vampiri de ölü cadı bedenini de cadılara teslim etmesi ve onlara ne yapmak isterseniz yapın demeleri sorunu şu anlık vampir halkından uzaklaştırmıştı.

  Cadıların istediği zaten iki bedendi. Ve kral Seokjin onlara istediğini vermişti. Averd için hiç bir sebep yoktu şu anlık.

  Eğer vampir halkı da cadı kolonisi de Jungkook'un bildiği şeyi biliyor olsaydı. Oratlık çoktan karışmış olurdu. Zaten bu sebepten dolayı cadı Jungkook, öğrendiği gerçekleri söylememişti kral Seokjin'e. Eşinin karnında Rose'nin kayıp bebeğinin yaşadığını bilmesine gerek yoktu.

  Bu bebek iki tarafın da hak talep edebileceği bir bebekti. İki tarafın da ellerinde bulundurmak isteyeceği bir güce dönüşebilirdi. Ve Jungkook kendi kaderini daha doğmamış bir bebeğin de yaşamasını istemezdi. İstemiyordu da.

  Bu yüzden şimdilik sessizliğini koruma konusunda kararlıydı. Bu işi gizlice çözmek istiyordu. Rose zaten bebeği için bir gizleme büyüsü yapmıştı. Bebeği kral Namjoon'un karnına taşıdı zaman. Ama Jungkook işini riske atamazdı, bu yüzden kendisi de iyi bir gizleme büyüsü yaparak bebeğin hiç bir şekilde fark edilmemesini sağlamıştı.

  Şimdi ise saatler gece yarısını gösteriyordu. Jungkook odasında camın önüne geldi, artık rutin haline gelmiş hamlelerini tekrarlıyordu. Camını açtığında temiz havayı içine çekti, duvarda ki saatine baktı kafasını çevirerek. Üç dakikam var diye düşündü kendi kendine.

  Prens Taehyung'u ilk gördüğü saatti, 1.23 ve artık her gün tam üç yıldır, saat 1.23'ü gösterdiğinde ona kendini belli etmek için kokusunu salıyordu.

  Bir gece, uyku tutmamıştı prens Taehyung'u ve kendisini bahçede gezerken bulmuştu. Aynı dertten muzdarip olan Jungkook da en fazla  yapabildiğini yapmış, ve camını açarak dışarıyı yıldızları izlemeye koyulmuştu.
  Odanın içerisinde canı oldukça sıkılıyordu, dünyayı ayakları altına serecek kadar gücü vardı belki ama dört duvar içinde kapana kısılmıştı.
  İşte o an gece saat tam 1.23'ü gösterdiğinde, gözüne bir alfa takılmıştı. Bahçe de öylece herşeyden habersizce gezen bir alfa.

  Jungkook o an mıhlandı olduğu yere, sanki hareket edebilecek gibi. Düşündüğü tek şey bahçede öylece yürüyen o yakışıklı bedendi.
  Omegası o da farkında bile olmadan feromonlarını yaymış bahçede öylece gezinen alfanın dikkatini çekmişti.
 
  Olayların sonradan farkına varan Jungkook ise o an anlamıştı, yaptığı gizlenme büyüsünün alfa üzerinde bir etkisinin olmadığını. Çünkü normal şartlarda kimsenin kokusunu alamayacağı omeganın kokusunu almıştı.

  Kurtları o an birbirine bağlanmıştı işte görünmez bir bağ ile, o günden sonra ise Jungkook her gece kendisini prens Taehyung için kokusunu salarken buluyor. Prens Taehyung ise her gece doyamadığı o kokuyu duymak için kendisini dışarıya atıyordu.

  Bu gün de cadılarla yapılan toplantı sonrasında birisi kendisini camda, birisi de kendisini balkonda bulmuştu. Düşünülmeden yapılan bir alışkanlık haline gelmişti bu artık iki beden için de.

  Jungkook bu gün mental olarak oldukça yorucu bir gün geçirmişti. Babasını görmek, onunla geçirdikleri anıların tazelenmesine sebep olmuştu. Hem iyi anıların hem de kötü anıların. Ve maalesef Jungkook ne yaparsa yapsın kötü anıların iyilerin üzerini örtmesine engel olamıyordu.

Averd - Taekook -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin