23

107 17 2
                                    



-İyi Okumalar-

• • •

Bir varmış bir yokmuş, hayat böyleydi işte. Masallar yıllar boyu böyle başlamıştı. Bir bildiği vardı demekki masal yazarlarının.
Bir şeye sıkı sıkı tutunmak, o şeyin varlığından ziyade yokluğunda parçalardı insanı. Çünkü essah olan acı yokluktan beslenirdi. Sevilen bir kalp, yitip giden bir hayat. Vazgeçilmiş bir yaşanmışlık.

Hayat kimisine göre kargaşa içeriyordu. Kimisine göreyse sakinlik. Ama varlık da yokluk kadar acı verici olabilirdi. İhtiyaçlar doğururdu neticede hissedilen duyguyu. İhtiyaçlar yeşertirdi iyiyi yada kötüyü canlının nezdinde.

Yaşamlarımız, değersiz miydi?

Neden varla yok arasında ki çizgi bize bu kadar yakındı mesela. Yürüdüğümüz yol, sabit kalmak için oldukça ince. Yok olmak da yakında en netice de var olmak da. İyiye gitmek de bizim için var bu dünyada kötüye gitmek de.

  Jungkook için de öyleydi. Hayat bir var bir yok arası gözükmüştü yaşadığı o olaydan sonra. En çok güvendiği, ailem dediği insanlardı onu bu çıkmaza sürükleyen.
  Ölüm yokluk gibi gözükmüştü o an gözüne. Yaşamın varlığı kadar canlı kanlı ve gerçek.

  Öldürülmeye çalışıldığından beri ölüm basit de gelmeye başlamıştı aynı zamanda Jungkook'a. Bazen bazı şeyleri yakından hissetmekti belki de insana farkındalık kazandıran.
  Kolaymış aslında, yapılıyormuş bir göz açıp kapama mesafesince dedirtmişti.
  Haklı mıydı? Tartışılırdı. Doğru muydu? Değişirdi.

  Ama sonuç olarak ona yeni bir kişilik yaratmıştı bu olay. Basit gelmişti yaşamı kendi gözünde. Basit görmeye başlamıştı bu yüzden insanların yaşamını.

  Yaşadığı o dört duvar içerisinde ki hayatı boyunca değer vermemişti hiç bir şeye. Değer verdiğinde yenilmişti çünkü en sevdiklerine. Ama değişmişti. Jungkook yaşamında değişimlere çokça yer veren birisi haline gelmişti.

  İyiyle kötü arasında ki o ince çizgi, şekil değiştirir olmuştu çokça kez. Önemsizlik önem kazanmıştı Taehyung'un varlığı ile.

  Kurduydu belki başta ona çekilme sebebi. Ama sonradan fark etmişti ki tek sebep o da değildi. Jungkook'da bağlanmıştı alfaya bütünüyle. Onun varlığı tekrar iyilik yeşertmişti içinde. Umut yeni filizlenen bir çiçeğin olağanca zerafeti ile serilmişti önüne.

  Gözlerinin huzurla yumulu olduğu noktada bir çok şey geçiyordu aklından, bir çok farklı duygu.
  Babasını görecekti mesela tekrardan. Cadılarla yüzleşecekti. Biraz korku biraz da nefret sarmıştı içini. Ama en çok da keder hakimdi ona. En çok da varlığı bu keder dalgasına kapılmıştı.

  Kafası Taehyung'un göğüsünde dinleniyordu. Yatağına boylu boyunca uzanmışlardı. Onun hançer izine sahip olduğu Göğüsü ev sahipliği yapmıştı Jungkook'a.
Omega bu düşünceyle de savrulup duruyordu. Varlığını inkar edemediği ize kendisinin de aynı şekilde sahip olması yetiyordu kafasını karıştırmaya.

"Biliyor musun?" Dedi kafasını koyduğu yerden kaldırmadan. Minik bir mırıltı çılarttı Taehyung.

"Göğüsünde ki o hançer izi- aynısından bende de var."

Sözleri sessiz ortamda mıtıltıdan farksız tınısıyla ortaya serildiğinde, Taehyung onun dediklerine dikkat kesildi. Hafifçe doğruldu yattığı yerden ve omeganın yüzüne baktı. "Nasıl yani?" Şaşkınlığını gizlemeye çalışmak mantıksızdı. Kurtlar sezgisel hayvanlardı ve Jungkook onun kokusunun tınından bile anlayabilirdi duygu durum değişikliğini.

Averd - Taekook -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin