Aşağıya indim. Telefonum çalmaya başladı.
- Efendim Suzan.
- İşine geri dönmüşsün. Umarım istediğin şeyleri yapabilirsin. Sana rapor vermem gerektiğini düşündüm.
- Hayır, bana rapor vermene gerek yok. Kafana göre takılmak istiyorsan öyle yap.
- Ben rapor vermek istiyorum. Bir itirazın mı var?
- Bunu dile getirmeden söylemeni istiyorum sadece. Kendimi baskıcı bir dadı olarak tanımak istemiyorum. Anlıyor musun? Bir durumu izah edeceksen bir nedene sarılmana gerek yok. Sadece söyle ve konu kapansın.
- Sen baskıcı bir dadı değilsin. Değişen pek bir şey olmadığını söyleyeyim. Sen neler yapıyorsun?
- Bir kadın cinayeti üzerinde çalışıyorum. İyi olduğunu duymak güzel. İzninle işime dönmem gerekiyor. Başka bir durum var mı?
- Hayır, şimdilik yok. Akşam nerede olacaksın?
- Bu konuya akşam olduğunda karar vereceğim. Bir sorun mu var?
- Eskisi gibi olmak istiyorum sadece. Sana yemek yapmak hoşuma gidiyordu. Şimdi hiçbir şey yapamıyorum. Hiçbir şeyin tadı yok.
- Akşam Jolie'nin evinde buluşalım. Ben biraz geç gelebilirim.
- Teşekkür ederim.
- Rica ediyorum. Eklemek istemediğin bir şey yoksa kapatıyorum.
- Kendine iyi bak. Sana ihtiyacımız var.
- Kendi adına konuşmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. Belki sadece sen bu konuda bu şekilde düşünüyorsun. Neyse, uzatmaya gerek yok.
Telefonu kapattım. Kadınların yersiz isteklerinden usandım. Günü gününü tutmayan sınırda kişilik bozukluğu olan insanlar gibiler. Hepsi böyle olmasa da bazıları tam manasıyla bu kalıba oturuyor. Bir sigara yaktım. Kaldırımın kenarına oturdum. Etrafı izliyorum. Etraftan geçip giden insanları izliyorum. Zamanım ne zaman tükenecek? Bazen hiçbir şeyi bilmemek bazı şeyleri bilmekten iyi olduğu zamanlar oluyordu hayatımda. Üstü başı yırtık bir adam yaklaştı yanıma. Birden konuşmaya başladı. Ağzının içinde dönen kelimeleri duymamaya çalıştım. Sadece etrafa boş bakışlarla süzmek istiyorum. Birden adam omzuma dokundu.
- Sana diyorum adam. Duyuyor musun beni? Nereye dalıp gittin? Hadi be. Söylediklerimi duymuyor musun? Sigara istiyorum senden. Bir tane sigarayı vermemek için yaptığın hareketlere bir bak.
- Ne saçmalıyorsun? Dostum, sen kafayı mı yedin? Kulağım dibinde bağırmak zorunda değilsin. Ne istiyorsun?
- Üstümdeki kıyafetlerden dolayı mı bu tavrın? Uzun zamandır kesmediğim sakallarımdan dolayı mı beni dinlemiyorsun? Sadece beni dinlemeni istiyorum. Buraya oturmuş etrafı seyrediyorsun. Şu köşeyi görüyor musun?
Adamın eliyle uzakta bir köşeyi gösterdi. Üstündeki kıyafetler oldukça kirliydi. Saçı sakalı birbirine karışmıştı. Adamın gözlerine baktım. Konuşmasına devam etti. Düşüncelerimden biraz olsun uzaklaşmak iyi gelmişti. Kafamın içindeki kanserin bedenime ilişmediği dakikalar daha keyif vericiydi.
- Görüyorum.
- Orada seni izliyorum. Buraya oturup birkaç tane sigara içtin. Bir sorunun mu var?
- Daha demin sigara isteyen adamdın. Biraz sonra terapist olmaya nasıl karar verdin?
- Sana hiçbir türlü yaranamam galiba. Sigara istiyorum. Kafanın ağrısı olduğum için üzgünüm.