no.20

4 0 0
                                    

Telefonu açmakta tereddüt ettim. Birbirinin katili olmak isteyen iki insan arasında sıkışmış gibi hissediyorum. İnsanların insanları insanca katledilişini insan gözüyle gördüm. Victor telefonu açtırmak için tekrar tekrar arıyordu. Pavlov'a kahve getirmesini söyledim. Uzun süredir kullanmadığım gözlüklerimi takmak için odama gittim. Telefonun sesi kafamın içinde sürekli dönen anlamsız düşünceler gibiydi. Sonunda açtım.

- Sabahın köründe bu kadar ısrarcı olmanın nedenini öğrenmek istiyorum.

- Ne sabahın körü ulan! Saat öğle yemeğini çay molası geçiyor.

- Benim için hala sabahın körü.

- Neyse, seninle konuşmamız lazım. Dün senin hakkında hiç iyi haberler almadım.

- Neymiş Benim hakkımda aldığın kötü haber?

- Her zamanki kahvaltı evine gel.

- Kahvaltımı yaptım ben. İçki içmem için bünyemin bana izin vermesini bekliyorum.

- Ya oğlum saçmalama. Gel konuşuruz. Ufak tefek sorunları bu kadar abartmanı istemiyorum. Obsesyonun mu var anlamadım?

- Uzun süredir bende bu konu hakkında düşünüyorum. Kafayı yemek üzereyim. Ruh sağlığımın bozulmuş düzeneği. Tamam, abartma geliyorum.

- Bekliyorum. Acele etsen iyi olur.

Televizyonu kapattım. Telefonu cebime bıraktım. Kısa bir yolculuğa çıkmam gerekiyordu. İki kurdun arasında kalan koyun olmak istemiyorum. Yaşlı kurdun katilini aramasını gayet aşikar. Genç kurdun bu kadar aceleci olması katil olma ihtimalini düşürür gibime geliyor. Tecrübe yerini başka bir tecrübeye bırakmak ister sonuçta. Usta acemi bir çırağa dükkânı bırakmak istemez. Jolie'nin yanına uğramam gerekiyordu. Pavlov üst katta olduğunu söyledi. Bir an bu niyetimden vazgeçtim. Apar topar arabanın anahtarını alıp evden çıktım. Arabanın yanına gittim. Sol arka tekerin bir görüşmeye gidecek havada olmadığını gördüm. Bu arkadaşımızın havasızlığına yeni bir atmosferde hava bulmak lazım. Bir istasyona uğrayıp sol arka tekerin havasına baktırmak zorundayım. Nihayet işler yolunda gidiyor. Yakınlarda bir yerlerde bu durumu çözecek bir yer var. Geçenlerde aynı durumu bir kez daha yaşamıştım. Arabayı oraya doğru sürdüm. Dışarıda soğuk bir hava vardı. Telaş içerisinde harekete geçen insanlarda bu havanın soğukluğunu hissettitiyordu. Nereye eseceğini bilmeyen bir rüzgar bu bilinmezliğin öfkesini ağaçların bükük boyunlarına birer tokat çarpıyordu. Güçlü olan ağaçlar her seferinde ayakta kalmakta güçsüz olan ağaçlar tek seferde kendini rüzgara teslim ediyordu. Bir yerden tanıdık geliyordu bu durum bana. Arabayı sonunda istediğim yere ulaştırdım.

- Max, buralara işin bu aralar sık düşer oldu. Senin işinin sık düştüğü yerden iyi bir şey beklemek zor olsa gerek.

- Hayır, dostum. Arabamın tekeri naz yapıyor. Bu aralar tekerin sana olan platonik aşkına karşı koyamıyorum.

- Yine sen ve yine şu garip cümlelerin.

- Sürekli aynı cümleleri duyduğun bir hayat yaşadığın için farklı kalıplardan oluşan cümleler sana garip geliyor. Anlıyorum seni dostum. Neyse, şu tekerin yüzüne senle onun arasında sağlıklı bir ilişki olmadığını anlat. Ona iyi bir yalan söyle. İyi bir yalan kötü bir doğrudan iyidir.

- Ona bu sefer çok güçlü bir yalan söyleyeceğim. Senin cümlelerinden kuracağım. Neyse, sen içeri geç. Ben hemen bakıyorum.

- Konyak var mı içeride?

- Şimdi sen bana soru mu sordun?

- Ağzımdan çıkanların çıkmadığını düşün ve tekere odaklan.

YOKLUĞA ANESTEZİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin