Solan aşk

443 37 4
                                    

Seyran telefonu yavaşça kulağından indirdi ve masanın üzerine koydu. İfşaat kalbinin ortasına saplanan ve onu bin parçaya bölen bir ok gibi hissettirdi. Beklenmedik darbeyle boğuşurken ihanetin ağırlığı havada asılı duruyordu.

Seyran'ın adımları, koridoru geçip odasına doğru ilerlerken yaşadığı hayal kırıklığının ağırlığıyla yüklüydü. Her bir adım, bocalayan kalbinin yankılarıyla yankılanıyordu; yavaş yavaş kendini suçlamanın acı tadına yenik düşen bir kalp. Etrafındaki hava, sanki duvarların kendisi onun iç çekişmelerinin yükünü emmiş gibi, dile getirilmeyen bir hüzünle kalınlaşıyor gibiydi.

Seyran, odasının yalnızlığında, şöhretine kulak vermesi gereken birinin cazibesine kapıldığına dair akıldan çıkmayan bir gerçekle boğuşurken buldu kendini. Bir zamanlar umutla çarpan kalbi şimdi pişmanlığın kasvetli ritmiyle atıyordu. Pişmanlığın dalları etrafını sarmış, onu kendini suçladığı karanlık bir uçuruma çekiyordu.

Seyran, kişisel alanının sınırları içinde dururken, her biri onu saflıkla suçlayan, geçmişin acımasız fısıltılarından kaçamıyordu. Yerinde durmalı, fırtınanın yaklaştığını önceden görenlerin uyarı korosunu dinlemeliydi. Yine de, savunmasızlığı içinde, onun varlığının sarhoş edici akıntısına kapılıp gitmesine izin verdi.

İç kargaşasının sessiz bir tanığı olan oda, Seyran'ın ardında bıraktığı duygusal kalıntıları emdi. İçindeki çatışmaya tanıklık ediyordu; bu çatışma artık her türlü neşe kalıntısını gölgelemekle tehdit ediyordu. İşte bu melankoli atmosferinde, duygusal çalkantılardan bitkin düşen Seyran, hüzün yüklü bir uykunun kucağına teslim oldu.

Ferit, mutfakta özenle hazırladığı yemeklerin kokusuyla dolu bir tepsi taşıyarak salona girdi. Gözleri odayı tararken Seyran'ın yokluğunu fark etti ve ortak odalarında olması gerektiğini düşündü. Ancak hızlı bir bakışla boş bir alan olduğunu fark edince, gecelerini paylaşmaya başladıklarından beri kullanmadığı Seyran'ın odasına bakmaya karar verdi.

Onu orada, uykunun kucağında huzur içinde sürüklenirken buldu. Seyran'ın huzurlu haline bakarken içini bir sıcaklık duygusu kapladı. Ferit ona doğru eğilerek alnına nazik bir öpücük kondurdu; bu, her türlü geçici karmaşayı aşan bir sevgiden doğan şefkatli bir jestti.

Her zamanki uyku düzenlerinden sapmaları karşısında kafası karışan Ferit, bu düşünceyi Seyran'ın yorgunluğuna bağlayarak geçiştirdi.

Orada öylece dururken Ferit, son zamanlarda üzerlerine çöken soğuk havayı tamir etmeyi düşündü. Ancak Seyran'ın rahatsız edilmeden dinlenmesi karşısında bu tür pratik işleri başka bir güne ertelemeye karar verdi.

Ertesi sabah Seyran, yüreğindeki ağırlığı yansıtan bir kararlılıkla uyandı. Kaçınmak istediği karşılaşmalardan kendini korumaya kararlı bir şekilde güne erken başlamayı tercih etti. İstanbul'a dönüşüne kadar geçen günleri titizlikle sayarken, geçen her an tanıdık bir sığınağa duyduğu sessiz özlemin işaretçisi oldu.

İşyerine girerken, bugünün mahkeme günü olduğunu bilerek kendini günün zorluklarına hazırladı. Seyran, Ferit'in duruşma salonunda olacağını tahmin etse de onunla muhatap olmama kararından vazgeçmedi. Üzerine bir kararlılık perdesi örtülmüş, duygularını dünyalarının yaklaşan çarpışmasından korumuştu.

Duruşma öncesindeki kısa yoklama sırasında Ferit'in yokluğu belirginleşince salonda huzursuzluk baş gösterdi. Seyran kendisini spekülasyonların merkezinde buldu ve Ferit'in nerede olduğuna dair sorularla karşılaştı.

"Seyran Hanım, Ferit nerede?" diye soran biri, diğerleri tarafından da yankılandı. Aralarındaki ilişkinin doğası araştırıldıkça, sorgulama kişisel bir hal aldı.

Avukatın davasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin