Bugün çok keyifliydim. Tabi bunda başkanın oğlu yani Ali Kumsal'ı bulmamızın payı olabilirdi. Adam elimizdeydi, şuan büyük ihtimalle ben burda keyifli bir kahvaltı yaparken o benim gizli inimde sorguya çekiliyordu. Onunla işimiz bittikten sonra öldürecektik, o da bunun farkında olmalı ki ağzını bıçak açmıyormuş. Hoş, açmasındı daha benimle tanışmadı nede olsa.
Kahvaltıya tabiki Barış ve Aysun'u da çağırdım. 15 dk önce aradığımda yoldayız demişlerdi, "Günaaayyydııınnn" diye bağıran bir Barış göz hapsime girdi. "Salak gelmenize 5 dk kala beni ara demedim mi ben" dedim. Çayı ısıtıcaktım biraz erken demlediğim için soğumuştu."Sanada günaydın Umaycımm"dedi. "Aynen aynen ondan" dedim.
"Aysun nerde Barış, gelmedi mi?"
"Ha yok be ablası doğum mu ne yapacakmış onun yanına gitti "
"İyiki bir beraber kahvaltı yapalım dedim ablasının doğuracağı tutmuş "
"Olur öyle şeyler takma kafaya" dedi bu çocuğun hayatı siklememe seviyesi şaka olmalıydı eğer şaka değilse bundan bana da lazımdı.
"Onu takma bunu takma sallaya sallaya nereye kadar gitmeyi düşünüyorsun Barış elimizde başkanın oğlu var diyoruz alt kattaki gizli inde sorguda şuan diyoruz sen gelmiş salla gitsin diyosun pes yani "
"Aaa doğru lann" diye bir aydınlanma yaşadı Barış. Ben bunu ilk gördüğümde de salaktı şimdide salak.Hep diyorum Aysun'a kızım bak eminmisin sevdiğine diye ama cevap hep aynı seviyormuş hanımefendi bize kabullenmek düşer.
"Günaydın geç uyandın" diye mırıldandım. Salak gülüyordu şimdide neyse salak malak ama onunla az işler yapmadık seviyodum şerefsizi iyi arkadaştı. Tabi bunu ona asla söylemem götü fln kalkar uğraşamam şimdi.
"Olm umay şaka maka kaç gündür adın haberlerden silinmiyor. Adını bilmeyen kalmadı neredeyse." Televizyonun sesini açıp kaç gündür izleyip durduğum ve artık ezberlediğim haberi bir kez daha izledim. Ekranda ben vardım yerde kusan insanlar, bitmeyen çığlıklar ve benim kurduğum o cümle "Ben Göktan Karahan'ın kızı Umay Karahan bu ismi artık beyninize kazıyın çünkü kolay kolay unutamayacaksınız" biz arka kapıya doğru yöneldiğimiz andan itibaren çevredeki bütün kamera kayıtlarını sildirmiştim. Yani bırakın iz bulmayı benim yanından geçtiğim havayı bile bulamazlardı.
"Hadi Barış hadi knk ye şu kahvaltınıda gidip tanışalım şu Ali ile"
"Off tomom bee hodo godolom" dedi.
Hala ağzına bişeyler tıkıyodu mal ne dediğini anlamadım ama galiba gidelim gibi bir şey dedi. Yakasından tutup çeke çeke götürdüm ine doğru.Gizli ine mutfaktan gidiliyordu buzdolabını kenara çekince merdivenler ortaya çıkıyordu ben aşağı giderken Barış buzdolabını geri yerine koyup bana yetişti.
Her bir adımda sesler çoğalıyordu. Büyük ihtimalle bizim adamları fazla kızdırmış olmalı ki dövmeye başlamışlardı.
Barış odanın kapısını bana açıp içeri girerken ben hafif bir alkışla Ali'ye bakıyordum her zamanki gülümsememle.
"Sen beni görmek istediğini söyleyince bende sana hazırlık yaptım. Nasıl? Beğendin mi?"
"Sen kimsin? Bana bak eğer para içinse tüm bunla- " cümlesini bitiremeden o kanlı yüzüne sertçe bir yumruk geçirmiştim sonra bir tane daha böyle giderse öldürürdüm onu barışta bunu bildiği için beni ondan uzaklaştırmıştı.
"Babam öldükten sonra oğlunu buraya geri getirdin çünkü babam senin oğlunun nasıl bir piç olduğunu biliyordu. İçip içip kadınlara taciz etmeler karşılık vermezlerse öldürmeler şiddet uygulamalar ve daha fazlası "
Oğlunun böyle biri olduğunu biliyordu zaten çünkü yaptıklarının üstünü hep o kapatmıştı. Tüm kayıtları silip oğlunuda yurt dışına yollamıştı. Babamın bunlardan haberi olunca Ali'nin oğlunu yani Pusat'ı öldürmek istedi bu yüzden yurt dışına yollamıştı Ali. Pusat asla buralara uğramamıştı taki babamın ölüm haberini alana kadar.
"A ama Göktanın bir çocuğu y yok ki"
Takıldığı tek yerin burası olması canımı sıksada sakin olmalıydım.
"Aynen sen öyle sanmaya devam et belki bir gün gerçekleşir." Dedim
Tam konuşacakken lafını kestim.
"Oğlunun Türkiye'ye geri döndüğünü biliyorum sana tek bir soru sorucam. Oğlun nerde?"
"Bunu neden sana söyleyeyim?"
Gülümseyip yan taraftaki adamlardan birine işaret verdim ve odadaki televizyonu açtı. Ekranda gördüğü şeyle birlikte donup kalan Ali keyfimi yerine getirmişti. Ekranda alinin karısı vardı, bir sandalyeye bağlanmış ve korkuyla ağlıyordu.
"Karımı rahat bırak!" Diye bağırmaya başladı. "Çok gereksiz efor sarf ediyorsun be ali bu eforu Oğlunun yerini söyleyerek harcasan ikimizde mutlu olabiliriz"
Kısa bir süre düşündü sonra da karısını daha çok seviyor olmalı ki yenik düşmüş bir vaziyette omuzlarını indirdi.
"Tamam nerde olduğunu söyliycem"
"Hah şöyle yola gel söyle bakalım neredeymiş senin oğlun"
"Ankara Polatlıda bir villada isterseniz size adresini atabilirim"
"Selçuk ver şuna telefonunu da göstersin adresi " dedim.
Barışa baktım bayağı keyifli duruyodu büyük ihtimalle Ankara'ya yolculuk varya ondan heyecanlandı şerefsiz.
Ali, Selçuğa adresi vermiş bana e hadi sal beni der gibi bakıyordu. Dudağımın sağ tarafı yukarı kıvrılırken elime aldığım silahı Ali'nin gözlerine bakarak ona çevirip tetiğe bastım aynı saniyelerde karısınıda diğer adamlarımm öldürmüştü.
Barış, " bu kadar çabuk öldürmeni beklemezdim kum torbası niyetine kullanırsın sanmıştım"dedi
"Elimi orospu kanına boyamayı sevmiyorum tatlım, böyle daha temiz"
"Ee desene Ankara'ya yolculuk vaarr ayy bayılırımm hemen valizimi hazırlamam gerek ben gideerr."
Bu Barış'ın benden daha dişil oluşu şaka olmalıydı.
.........................................................................
Yorumlarınızı bekliyorummm benim içime sinmedi bu yüzden sil veya değiştir dediğiniz yerler olursa lütfen söyleyinn
Sevi seviyooree 😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM ATEŞİ
Teen Fiction"Barış,intikam nasıl yenen bir yemektir?" "Soğuk" "Yanlış" dedim. Anlamadı beni sorgular gibi bakarken önümüzdeki yangını gösterdim. "İntikam sıcak yenen bir yemektir"