"A-alfa! A-alfam!"
Alfanın penisini omeganın deliğine belki bininci kere giriyordu çünkü omega, omegası doymuyordu. Alfa kızgınlıkta olmasına rağmen omegadan daha az dağılmıştı, demek istesem bile bu bir yalan olurdu. İkiside deliler gibi sevişiyor, alfa penisini durmadan, sertçe omeganın duvarlarına çarpıyordu.
Son kez omeganın içine girdi alfa ve omega yatağın başına ve karnına, alfa da omeganın içine boşaldı. "D-d-dü..." diyebildi omega. Alfa, "Biliyorum Jisung, düğüm." Dedi ve düğümünü de bıkkınca omeganın içine itti. Omega seslice inledi ve kendini alfasının üstüne bıraktı.
Jisung sabahın ilk ışıklarında gözlerini açtı, üstünde 3-4 günlük bir yorgunluk vardı. 3 gün boyunca beslenme ve uyku harici-günde 3-4 saat zor uyumuştu-hiç ara vermeden sevişmişlerdi.
Yorgun bir şekilde doğrulmaya çalıştı ancak baştan aşağı her yeri ağrıyordu. Sessizce inledi ve kendini yastığa doğru bıraktı. Yatak örtüsünü yüzüne doğru çekti ve derin nefes verdi. Bir süre orada yanan gözlerini dinlendirdi. Tam örtüyü indirecekken kapı tıklatıldı.
"Jisung?" Diye seslendi kapıdaki Minho. Jisung alfasının sesini duyunca sakinledi ve rahatladı. Vücudu gevşedi bir anda.
"Gelebilirsin." Diye seslendi kapıya. Bunun üstüne kapı hemen açıldı. Karşısında sanki kızgınlığa giren kendi değilmiş gibi sakince duran alfaya şaşkınlıkla baktı.
Elindeki tepsiyle yaklaştı Minho Jisung'a. "Bunlar çeşitli bitki çayları ve kahvaltın. Vücudunun aşırı ağrıdığını varsayıyorum. Bunları sarayımızın şifacısı hazırladı. Mor renkli olan bel ve kalça ağrına, açık mavi olan baş ağrına, yeşil olansa genel olarak seni dinç hale getirecek. Sarı olan uyku çayı, muhtemelen uykun var ve uyumanı kolaylaştırsın diye getirdim." Dedi.
Jisung tepsiye göz gezdirip gülümsedi. "Teşekkür ederim." Dedi.
Minho'nun gözleri gülümsemesinde takılı kalsa da bozuntuya vermeyip cevap verdi, "Rica ederim. Sen dinlen bugün. Annen yanına uğrayacak 1-2 saate. Kasabaya indi, telaşlanma diye haber vereyim dedim." Dedi Minho.
Jisung başını aşağı yukarı salladı. "Tamam, teşekkür ederim tekrardan." Dedi.
İçten içe alfanın, alfasının burada kalmasını istiyordu çünkü Minho'yla 3 gündür hiç ayrılmamışlardı, şimdi ondan uzaklaşma fikri çok ama çok kötü gelmişti.
Minho baş selamı verir gibi bir hareket yapıp kapıya yöneldi tam çıkacakken arkasındaki omeganın ona seslendiğini duydu. Minho, diye seslenmişti Jisung. Arkasına döndü, "Efendim Jisung?" Dedi sorarcasına.
Jisung derin bir nefes verdi, utana sıkıla, "Şey... ya. Of biliyorsun." Dedi.
Minho anlamaz bir ifadeyle baktı Jisung'a. "Neyi biliyorum?" Dedi, endişelenmeye başlamıştı.
Jisung bir çırpıda, "Ya işte bir kaç gündür hep birlikteyiz ve ben bir anda senden ayrılınca garip hissettim, biraz yanımda kalamaz mısın? Bak sen gelince ağrılarım azaldı, iyi geliyor varlığın lütfen kal." Dedi yalvarırcasına.
Minho kapı pervazına yaslanıp gülümsedi. "Tabii ki. Kalırım. Bu kadar laf söylemene gerek yoktu. Senin varlığın da bana iyi geliyor." Dedi.
Jisung'un içi sıcacık oldu bu laflarla. Tam konuşacaktı ki Minho konuşmaya devam etti.
"Lakin, bir kaç işim var. Onları halletmem gerekiyor. Sen yemeğini ye, yıkan, biraz dinlen. Yanına geleceğim." Dedi ve ilerleyerek Jisung'un başında dikildi, biraz eğilip Jisung'un alnına kokulu bir öpücük kondurdu.
Elinin tekini Jisung'un yanağına koyup okşadı. "Hemen geleceğim, merak etme." Dedi ve son kez burnunu öptü omeganın. Ardından odadan çıktı.
Jisung odada tek kalınca bıkkınca iç geçirdi. İçi kıpır kıpırdı, Minho'yla ettiği en küçük temas bile onu heyecanlandırıyordu, mutlu ediyordu.
Sevinçle yemeğini yemeye başladı.
————————————
"Aslında biliyor musun ben de pembeyi çok severim! Mesela üstümdeki pembe elbiseye baksana!"
Annesi yerine Felix gelmişti Jisung'un yanına. Jisung yemeğini yemiş, ayağa kalkar gibi olduğunda odadaki minik bölmede yıkanmıştı. Kimseden yardım istememişti, çekinmişti. Minho'nun verdiği çaylar da kısa süre de işe yaramıştı, mimnettardı bu yüzden.
Yatağında oturup tahta tarakla saçını tararken Felix girdi odaya. Bu da koyu bir sohbetin başlangıcı oldu.
"Evet çok beğendim elbiseni, belini tam sarmış," göz kırptı, "Chan hyung olsam kafayı yemiştim." Dedi Jisung.
Felix kendisine edilen iltifat karşısında kıkırdadı sadece. "Sağol Hanji'm sana da çok yakışır pembe." Dedi ve öpücük attı.
Jisung yüzünü buruşturdu. "Pembe mi? Daha çok mavi tonları yakışıyor bana üzgünüm." Dedi.
Felix ellerini beline koydu va karşılıklı oturdukları yatakta ayağa kalktı. "Ya! Pembe de çok yakışır sana. Kavruk tenin ve kumral saçların pembeden başka bir renge yakışır mı sence? Yani yakışır ama en çok pembe!" Dedi heyecanla ve bir çırpıda.
Jisung gülümsedi. "Sen öyle diyorsan öyledir Lix." Dedi ve yatağın başlığına yasladı sırtını.
Felix gülümsedi. "Ben gidiyorum hanji, üzgünüm çok duramadım ama bir kaç işim var maalesef, seni seviyorum," dedi ve yatakta arkadaşının üstüne eğilip sarıldı. Doğrulduktan sonra Jisung ve Felix vedalaştıktan sonra Han odada tek kaldı.
Kafası çok doluydu ve Minho'yu özlemişti, aynı zamanda annesi de bir türlü gelmiyordu, içi içini yemeye başlamıştı.
————————————
Oha selam😭😭
Gerçekten sıfır yazma isteğim vardı ondan saçma sapan bir bölüm oldu çok özür diliyorum🙏🏿
Yazılı haftam bittikten sonra bu fiki yazacağım sadece şuanlık kısa bölümlerle idare edelim😔
Smut devamı gelmedi, hiç yazasım olmadı ama bu fiki elimden geldiğince uzun tutacağım için 2-3 smut daha yazarım uzun uzun.
Sizleri seviyorum beklediğiniz için çok teşekkür ederim, iyiki varsınız bebişlerr💓😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Best|Minsung
FanfictionLee Minho. Herkesin korktuğu acımasız alfa kral. İlk eşini ihanetten öldürttü. İkinci eşi ise mühürlenemeden kaçtı. İkinci eşini ararken ileride gördü genç çocuğu. Adı Han Jisung'du. Onu gördüğü an etkilendi Minho. Arkasındaki Changbin'e onun kim o...