Lisa olağan gücüyle koşmaya başlamıştı. Garson;
"Güvenlik! Burada kahvesinin parasını ödemeyen bir kadın var."
Güvenlik, Lisa'yı kovalıyor, Lisa ise kaçıyordu. Fakat bu kovalamaca uzun sürmedi. Birkaç dakika sonra Lisa'yı yakalamayı başardı. Güvenlik;
"Bu 3. Oluyor."
"Biliyorum. Özür dilerim."
"Sen sürekli bu havalimanında soytarılık yapmak zorunda mısın?"
"Soytarılık yapmadım ki. Sadece param yoktu."
"Paran yoksa niye kahve içiyorsun?"
"Ya orasını karıştırma şimdi."
"Hesabını Bay Wilson'a verirsin."
"Ne, Bay Wilson mu? Of! Bu sefer kesin beni içeri tıkacak."
Güvenlik, Bay Wilson'un kapısını çaldı. Bay Wilson kapıyı açarak;
"Yine mi? Geç otur."
Lisa sandalyeye oturdu. Bay Wilson;
"Bu sefer gerçekten tıkacağım seni sanırım."
"Yanılıyorsunuz. Ben kötü bir şey yapmadım."
"İçtiğin kahvenin parasını vermeden kaçmak nedir Bayan Lisa, şimdi ya seni hırsızlıktan hapse atarsam?"
"Ben hırsızlık yapmadım."
"Aynı şey."
Bu 3. Defa oluyordu. Lisa;
"Demek hapse atacaksınız beni. Bir şey demiyorum. Atın o zaman."
Tam o sırada Chaeyoung ve Jisoo kapıyı bile çalmadan odaya girdi. Chaeyoung;
"Efendim! Terminalde büyük bir kaos yaşanıyor."
"Ne oldu?"
"2 Taylandlı adam ve kadın yolcuların bavullarını çalmaya çalışıyor."
Bay Wilson hızla ayağa kalktı. Silahını cebine sokup;
"Sen de Taylandlıydın değil mi Lisa?"
"Evet."
"Gel öyleyse. Bize tercümanlık yap."
Lisa da Bay Wilson ile beraber aşağı indi. Terminalde gerçekten büyük bir karmaşa ve gürültü vardı. Resepsiyonda duran Jennie herkesi sakinleştirmeye çalışsa da nafileydi.
Jennie herkesin anlayabilmesi için İngilizce konuşmaya başladı.
"Please everyone stay calm. Just kneel down and put your hands on your head." (Lütfen herkes sakin olsun. Sadece diz çöküp ellerinizi kafanıza koyun.)
Bay Wilson;
"Şimdi onlarla konuşacağım Lisa. Bana ne dediklerini tercüme et."
Lisa kafasını salladı. Bay Wilson;
"Hemen o bavulları ve mücevherleri yere bırakın aptal asyalılar. Taycasını çevir Lisa."
"Aptal asyalılar dediğiniz kısmı çevirmesem alınıyorum da."
"Hayır hepsini doğru bir şekilde çevir."
Lisa söylediğini Taycaya çevirdi. Daha sonra 2 Taylandlı da buna cevap olarak bir şeyler söyledi. Lisa;
"Bırakmayacaklarını ve eğer baskı yapmaya devam edersen silah sıkacaklarını söylüyorlar."
"Silah mı sıkacaklarmış, doğru mu duydum ben, bu görmemiş ve daha yeni batılaşmaya başlayan ucubeler mi?"
Bay Wilson gelmeden önce yanına aldığı silahını çıkarıp 2 hırsız Taylandlıya doğrulttu. Bay Wilson;
"Onlara söyle eğer bırakmazlarsa onlara sıkarım."
Lisa bu sözü Taycaya çevirdikten sonra;
"Bırakmayacaklarını söylüyorlar."
"Siz istediniz."
Bay Wilson, 2 Taylandlının ayağına 2 kurşun sıktı. İkiside yere düşüp bacaklarını tutmaya başladılar. Bay Wilson Havalimanında ki polislere seslenerek durumu onlara anlattı. Amerika'da kaçak olduklarından polisler onları mülteci kampına götürdü. Her şey çözülmüş oldu fakat Chaeyoung hâlâ korkuyordu. Lisa;
"Endişlenme Chaeyoung. Her şey düzeldi."
"Evet ama ya tekrar böyle bir şey olursa? Biliyorsun Amerika çok karışık bir ülkedir. Her an her şey olabilir."
"Hayır olmayacak. Ben varken olmaz! Görmedin mi Chae? Burada ki bütün sorunları ben çözüyorum. Uçakta ki fare sorununu çözen bendim. Bu sorunu da ben çözdüm. Çevirmenlik yaparak..."
"Ama en çok sorunu da sen çıkarıyorsun."
"O da var tabi. Bu arada burada ne kadar kalabilirsin?"
"Hostes olduğum için çok az kalabiliyorum."
"Ama sürekli ülke gezmek çok güzel olmalı."
"Yani evet. Ama sen de ülke gezecekmişsin."
"Ne?"
"Demiştin ya Brezilya'ya gidiyorum diye. Orada yaz olduğu için."
"A evet! Tabi ya. (Gitmiyor.)"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terminal |Chaelisa|
Teen FictionLisa, Amerika'da ki şirketinde iflas etmiş, hiçbir şeyi kalmamıştı. Bu nedenle ülkesi Tayland'a geri dönecekti. Fakat ülkesinde savaş olduğundan dolayı hiçbir uçak iniş yapmıyordu. Terminalde mahsur kalmıştı. Chaeyoung ise Lisa ile terminalde tanışm...