“Kızım uyan artık, geç kalacaksın.” Annemin sesini duyduğumda yorganı tekrar başıma kadar çektim. Annem de bu hareketimden sonra yorganı yine yüzümden çekti. Sonra da gidip perdeleri açtı.
“Biraz daha uyumaya devam edersen geç kalacaksın. Sonra beni neden uyandırmadın diye bana kızıyorsun. Kalk hadi.” diye söylenmeye devam ediyordu annem. Bir hışımla gözlerimi açtım. Başımda dikilmiş bana bakıyordu. Tamamen uyandığımı görünce zafer kazanmış gibi gülümseyip odadan çıktı ve kapıyı da açık bıraktı.
Yavaşça yatakta doğruldum. Bugün benim için çok önemli bir gündü. İlk defa sahnede seyircilerin karşısında keman çalacaktım. Keman çalmak, benim hayatımın bir parçasıydı. Duygularımı onunla ifade ediyor, söyleyemediklerimi kemanımla söylüyordum. Yani aslında kemanım olmazsa ben bir hiçtim.
Yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledim.Bir yandan da gözlerimi ovuşturuyordum. Hızlıca yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Mutfaktan enfes kokular geliyordu. Anlaşılan annem yine harika şeyler yapmıştı.
Merdivenlerden inip mutfağa girdim. 3 kişilik çekirdek bir aileydik. Evimiz iki katlı müstakil bir evdi. Küçük bir bahçemiz ve o bahçede her birimizin en sevdiği çiçeklerin olduğu bir alan vardı. En çok bu alanı seviyordum çünkü bana ailemle olan güzel anılarımı hatırlatıyordu.
Annem elindeki son birkaç şeyi daha masanın üstüne koydu ve daha sonra beni fark etti. “Lale hanım yine döktürmüşsünüz. Bu ne güzellik böyle.” dedim annemin yanağına bir öpücük kondurarak.
“Ee bugün yapmayacaktım da ne zaman yapacaktım. Bugün benim canım kızımın en güzel günü. Ayrıca o sizin güzelliğiniz Alina hanım.” dedi annem de bana karşılık olarak. Yüzünde içten, sıcacık bir gülümseme vardı. Biz annemle masaya geçtiğimizde babam da hemen arkamızdan her zamanki yerine oturdu.
“Heyecanlı mıyız bakalım küçük hanım?” diye sordu babam ağzına bir parça peynir atarken. Kesinlikle o kadar heyecanlıydım ki özellikle son birkaç gündür elim ayağım birbirine giriyordu. Aslında bu kadar heyecan bana bile zarardı. Bugün sergileyeceğim performansı olumsuz etkileyebilirdi ama kalbime söz geçiremiyordum. Bu heyecanımı biraz dindirmenin zamanı geldi de geçiyordu.
“Hem de çok heyecanlıyım. Ama ya yapamazsam, ya notaları unutursam.” dedim telaşla. İstemsizce gözlerim korkuyla açılmıştı. Bu zamana kadar bu konuda hep kendime güvenmiştim. Bu zamana kadar hiçbir notayı da unutmamıştım ama ya heyecanıma yenik düşersem. O zaman ne yapacaktım? Bunu bu zamana kadar hiç düşünmediğimi fark ettim.
“Telaşlanma hemen. Hem neden unutasın ki notaları. Ben sana güveniyorum biricik kızım. Eminim herkes de çok beğenecek.” dedi annemin güven veren sesi. Bakışlarımı ona çevirdiğimde bana ne kadar inandığını ve güvendiğini gözlerinden okumak bile mümkündü.
Biraz olsun içimdeki heyecan dindiğinde anneme minnet dolu bakışlarımı gönderdim ve hafifçe tebessüm ettim. Ardından sessizce kahvaltı etmeye devam ettik.
Performansı sergileyeceğim yer yaşadığımız yere biraz uzak olduğundan dolayı annem ve babam da bizimle gelecekti. Biz grup olarak bir otobüsle gidecektik. Benimle beraber toplamda 12 kişi daha vardı. Birkaçı şarkı söyleyecek birkaçı da benim gibi bir müzik aleti çalacaktı.
Kahvaltımı bitirip masadan kalktım ve hızlıca odama çıktım. Odam üst katta olduğu için sürekli merdiven inip çıkmam gerekiyordu. Bu beni biraz yorsa da artık çok sorun etmiyordum.
Hızlıca üzerime dünden hazırladığım kıyafetlerimi giydim. Kış ayında olduğumuz için hava fazlasıyla soğuktu ve dışarıda yağmurla karışık kar yağıyordu. Bu yüzden üzerime koyu yeşil bir kazak ve altıma da siyah bir pantolon giydim. Kazağımın uç kısımlarını pantolonumun içine sıkıştırdım. Son olarak da üzerime kabanımı geçirdim.
Açık kahve saçlarım dalgalı olduğu için güzel bir görüntü yaratıyordu. Bu yüzden açık bırakmaya karar verdim. Makyajımız orada yapılacağı için sadece bir rimel ve dudak kremi sürdüm. En sonunda da masamın kenarında duran kemanımı ve çantamı aldığımda artık tamamen hazırdım.
Aceleyle merdivenlerden inerken annem acele etmem gerektiğini söylüyordu. Son basamağa geldiğimde az kalsın düşecektim. Neyse ki babam beni tutmuştu ve düşmekten kurtulmuştum.
“Hadi geç kalmadan çıkalım bir an önce.” dedi annem. Benden daha heyecanlı görünüyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Babam da en az annem kadar heyecanlıydı. Botlarımı bir çırpıda ayaklarıma geçirdim.
Babam çıkmamız için kapıyı açtığında yüzüme doğru gelen sert rüzgarla titredim. Annemin boynuma atkımı sardığını fark ettim. Annem yine benim atkımı ve şapkamı unutacağımı bildiği için yanına almıştı. Şapkamı da başımdan geçirdiğinde gülümsedim. atkım biraz olsun yüzümü soğuktan koruyordu.
Dışarı baktığımda gideceğim servisin çoktan gelmiş olduğunu fark ettim. Anne ve babama birden sarıldığımda onlar da bana sarıldılar. Korna sesini duyduğumda beklemediğim için korkmuştum.
“Biz direkt salona geçeriz kızım. Sen bizi hiç merak etme.” dedi babam. Başımı hafifçe sallayıp “Siz de dikkatli olun. Hava çok kötü.” dedim. İkisi de bana gülümseyerek baktılar.
Onlardan uzaklaşıp servise doğru koştum. Kapılar açıldığından içeriden sıcacık havayı hissettim. Boş olan bir yere geçip oturdum ve kemanımla çantamı da yanıma koydum. Servis tekrardan hareket ettiğinde yerime iyice yerleşmiştim. O sırada annemle babam da arabaya binmişlerdi.
Onlar direkt salona geçecekleri için farklı bir yoldan gidiyorlardı. Şoför birkaç kişiyi daha evlerinden aldığında artık performans sergileyeceğimiz salona doğru gidiyorduk.
Canım sıkıldığı için telefonuma yolculuk için yüklediğim bir oyunu açıp oynamaya başladım. Birkaç tur oynadıktan sonra oyunda sürekli öldüğüm için sinirlendim ve sonunda oyunu kapattım.Kulaklıklarımı takıp rastgele bir müzik açtım.
Yağmur giderek artıyordu ve artık kar yağmıyordu. Cama vuran yağmur damlalarının ardından dışarıyı izliyordum. Servis bir anda sağa doğru kaydı. Birkaç kişi küçük çaplı çığlık attı.
Çok fazla yağmur yağıyordu ve haliyle de yerler kaygandı. Bu yüzden şoförün daha fazla dikkat etmesi gerekiyordu.
Bir anda içimi bir korku kapladı. Neden bilinmez ama gözlerim dolmuştu. Sanki kötü bir şey olacakmış gibi geliyordu. Aklım annemlere gitti. Ya onlara bir şey olduysa? İçimdeki korku artarken cebimden telefonumu çıkardım ve annemin numarasını aramaya başladım.
Ama bir şey oldu. Servis bir anda sağa doğru kaydı. Ne olduğunu anlayamadan kulaklarımı çığlık sesleri doldurdu. Servis takla atmaya başladığında takılı olan kemerim yerimden çok fazla hareket etmemi engellediği için şanslıydım.
Servis en son sağ tarafa düştü. Servisle birlikte biz de o tarafa düştüğümüzde bir çığlık sesi daha duyuldu. Bir kişi hiç susmadan çığlık atıyordu. Anlaşılan çok kötü yaralanmıştı. Şoförden ise ses çıkmıyordu.
Ben servisin sağ tarafına oturmuştum ve sağ kolumun üzerine düşmüştüm. Kolum feci halde sızlıyordu. Emniyet kemerini yerinden çıkarmaya çalıştım ama sıkışmıştı. Yerinden oynamıyordu. Yan tarafımdaki cam kırıldığı için kırıkları koluma batıyordu.
Çığlık sesleri daha fazla yükseldiğinde biraz daha yerimden kımıldamaya çalıştım ama cam kırıkları daha fazla koluma ve bacaklarıma battı. Bu yüzden hareket etmeyi bıraktım.
“Yardım edin!” diye bağırdı bir kadın sesi. Yağmurlu bir gün olduğu için dışarıda pek araba yoktu. “Kimse yok mu? Yardım edin lütfen.” diye bağırdı bu seferde başka bir ses. Şoför de dahil olmak üzere birkaç kişiden ise hiç ses çıkmıyordu.
Ağlama sesleri işittiğimde benim de gözlerimin dolduğunu yeni fark ediyordum. Ağlamamak için kendimi tutmaya çalışıyordum ama nafileydi. Gözyaşlarım usulca akmaya başlarken çeneme doğru ilerliyorlardı. Burada kapalı kalmıştık.
Telefonum elimden düştüğü için onu göremiyordum. Muhtemelen bir yerlere sıkışmıştı. Acaba annem ve babam şu an neredeydi? Belki de beni aramış ama ulaşamamışlardı.
Ben kendimi bildim bileli keman çalardım. Zaten bu yüzden de üniversitede konservatuar bölümünü seçmiştim. Keman çalmak demek benim için hayat demekti, nefes almak, yaşamak demekti. Şimdi ise hayallerim uğruna bu haldeydim.
Belki de bu otobüsten sağ çıkamayacaktım. Belki de bugünü hayatım boyunca unutamayacaktım. Belki de bugün bana hayatım boyunca hatırlayacağım bir iz bırakacaktı. Kim bilebilirdi?
Hareket edemediğim için sağ kolum uyuşmaya başlamıştı. Neredeyse artık kolumu hissetmiyordum. Kimseden de ses çıkmıyordu.
Gözlerim kapanmak üzereyken siren sesleri duydum. Uzaktan geliyordu ama anlayabiliyordum. Sesler biraz daha yaklaştığında gözlerim artık tamamen kapanmak üzereydi. İçimden bir ses bir daha anne ve babamı göremeyeceğimi söylüyordu. Sanki onlara veda etmem gerekiyormuş gibi hissettim. Sanki onları en son bugün görmüşüm gibi hissettim. Ve ben hislerimde hiç yanılmazdım.
Anne, baba sizi çok seviyorum. Hep sevmeye de devam edeceğim. Siz benim biricik ailemsiniz. Lütfen beni yalnız bırakmayın. Ben sizi asla yalnız bırakmam çünkü. Beni hep sevin olur mu? Kemanımı çok seviyor olabilirim ama sizi de çok seviyorum. Lütfen bizi buradan kurtarın.
Artık gözlerim kapanmıştı ve ben derin bir uykuya yatmıştım. Siren sesleri artık çok yakındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kemanımın Sesi
General FictionAlina Sezer konservatuar öğrencisi genç bir kızdır. Alina yağmurlu bir kış gününde performans sergilemek üzere kemanıyla sahneye çıkacaktır. Ama işler planladığı gibi gitmez. Hayatının dönüm noktası olan bir kaza geçirir. Ailesiyle güzel bir hayat...