Bölüm 8:Yeşeren Umutlar

44 5 3
                                    

“Çilli,” dedim kedinin başını okşamaya devam ederken. “Adı Çilli olsun.”

Bu yavru kedi benim hayata olan bağlılığımı arttıracaktı. Buna inanıyordum. Bir insanın yapamadığını minicik bir hayvan yapacaktı.

Adını Çilli koyduğum minik kedinin yemyeşil gözleri vardı. Adını Çilli koymamın nedeni ise turuncu olmasıydı. Onu görür görmez aklıma direkt bu isim gelmişti.

Aslında bizim sahte arkadaşlara, sevgilere veya insanlara ihtiyacımız yoktu. Hayvanlar, müzikler veya kitaplar bile bize bir insanın sunamadığı sevgiyi verebilirdi. Küçücük bir şey bile insanı mutluluktan göklere çıkarabilirdi.

Çilli ile aramda şimdiden güzel bir bağ oluştuğunu hissediyordum. Minik kediden bakışlarımı çekip Aral’a baktım. Bakışlarımız kesiştiğinde onun da beni izlediğini fark ettim. Gözlerini gözlerimden çekmeden doğrudan en içine bakıyordu. Dudaklarında minik bir tebessüm peyda olmuştu.

Onun da bana bakmasını beklemediğimden bir an afallasam da bende bakışlarımı çekmedim.
“Aral sana ne kadar teşekkür etsem az. Bu kedi beni çok mutlu etti. Sanki hayata olan umutlarımı tekrar yeşertti. Sen benim eksik parçamı bulup getirdin. Tekrar çok teşekkür ederim.” dedim Aral’a minnetle bakarken. İstemsizce ben de gülümsemiştim.

Aral bir şey söylemeden sadece tebessümünü biraz daha büyüttü. Yanımda olduğunu unuttuğum İnci, Aral’la olan bakışmamızı bölüp araya girdi.

“Ne tatlı bir şeymiş bu.” diyerek Çilli’yi kucağımdan alıp kendisi sevmeye başladı. O sırada da Aral ayağa kalktı ve “Ben gideyim artık. Zaten Çilli’yi vermeye gelmiştim.” dedi.

“Hemen gidiyor musun?” diye sordum. Kelimeler dudaklarımdan gayriihtiyari dökülmüştü. Aral’ın dudağının kenarı kıvrılırken “Yoksa gitmemi istemiyor musun?” diye sordu.

Bir an sadece boş boş adamın yüzüne baktım. Söylediğim her kelimeden bir şeyler çıkarması ve imalarda bulunması yerin dibine girmeme neden oluyordu. Hemen kendimi toplamaya çalışarak “Hayır hayır istediğin yere gidebilirsin. Sadece ben...” devamını getiremedim. Ne söylemem gerektiğini ya da ne söyleyeceğimi bilmiyordum.

Gitmesi umurumda değilmiş gibi davransam da içten içe neden kalmasını istiyordum ki? Bu adamla hiçbir alakamın olmaması gerekiyordu. Ama neden onu umursuyor ve yanımda olmasını istiyordum? Zihnimdeki amansız sorular cevapsız kalırken suskunluğumu korudum.

“Sadece ben ne?” diye sordu üstüne giderek. Bir kaşı havaya kalkmış bir şekilde sanki sorunun cevabını biliyor fakat benden de duymak istiyor gibiydi. Fakat ben cevabı henüz kendi içimde bile anlamlandıramamıştım.

“Hiç,” Umursamaz görünmeye çalışıyordum. Elimi gayriihtiyari bir şekilde salladım. “Hiçbir şey. Yani boş ver, önemli değil. Eğer gitmek istersen sana engel olamam.” dedim toparlamaya çalışarak.

Benden istediğini alamayan Aral bir süre gözlerimin içine baktıktan sonra hafifçe başını aşağı yukarı salladı. Gözlerimin en içine bu şekilde bakması bir şeyleri harekete geçiriyordu. Kalbimde anlamsız bir kalp çarpıntısı, midemdeki kelebeklerin uçuşması ve zihnimdeki seslerin bile susması hayra alamet değildi.

Neyden korkuyordum? Onu kaybetmekten mi, ona aşık olmaktan mı? Hangisi beni daha fazla yaralardı, ya da hangisi beni daha mutlu ederdi? O iyi bir insandı ama ben korkuyordum. Korkularım duygularımın önüne geçebilir miydi?

Tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordum. Birine çok fazla bağlanmak ve sonunda terk edilmek. Bu kez böyle bir yarayı daha kaldıramazdım.

Ortada hiçbir şey yokken bile kendi içimde bu şekilde çatışmam hiç mantıklı değildi. Hiçbir şey olmamıştı ki? Bu duyguya dair onda gözlemlediğim hiçbir belirti yoktu. Bana olan yardımları sadece ve sadece babama verdiği söz yüzündendi. Yani, öyle olmalıydı.

Aral kapıya doğru ilerlerken bende eşlik ettim. Kapının önüne geldiğimizde “Aral,” diyerek durmasını sağladım. Arkasını dönüp bana baktığında ne diyeceğimi bile bilemeden konuştum.

“Bak eğer şu ana kadar sana bir kabalık ettiysem özür dilerim. Bugün fark ettim ki aslında sen iyi birisin ve bana yardım etmeye çalışıyorsun. Teşekkür ederim Aral, her şey için.”

Nefesimi tutmuş diyeceklerini beklerken bir yandan da bu özrün ve teşekkürün gereksiz olup olmadığını düşünüyordum. Acaba saçma mı konuşmuştum? Hayır, olmadı gerekeni söylemiştim.

O da derin bir nefes aldı ve “Özür dilemene veya teşekkür etmene gerek yok. Önceden de söylediğim gibi olması gerekeni yaptım.” dedi. Yavaşça tuttuğum nefesi verirken başımı aşağı yukarı sallıyordum. Başka söyleyecek söz kalmamıştı.

Aral kapıdan çıkıp gittiğinde tekrar İnci’nin yanına döndüm. Salona girdiğimde İnci, hem Çilli’yi seviyor hem de onunla konuşuyordu. Bu tatlı hallerine gülümseyip yanına oturdum.
İnci, Çilli’nin başını okşamaya devam ederken yüzüme bile bakmadan “Anlat.” dedi. Ne anlatmamı bekliyordu? Zira benim anlatacak bir şeyim yoktu.

“Neyi anlatayım?” dedim anlamadığımı belli ederek. Salağa yatma der gibi yüzüme baktı.

“Aranızda ne olduğunu anlatacaksın tabii ki!” dediğinde ben yine bir şey anlamamıştım. Aral ile aramda hiçbir şey yoktu. Olmamalıydı da. İyi bir insandı, korumacı bir yanı vardı. Bana yardım etmişti, varlığını yanımda hissettirmişti hatta yalnız olmamam için bir kedi bile almıştı ama bunların hiçbiri o anlamda bir sevgi değildi.

“Onunla aramızda hiçbir şey yok İnci. Olamaz da zaten.” dedim kararlı bir şekilde. İnanmasını beklerken hiç öyle görünmüyordu. Nasıl Aral’la aramızda bir şey olduğu sonucuna varmıştı bilmiyordum ama her ne düşünüyorsa yanlış düşünüyordu.

“Alina beni kandıramazsın. Sana nasıl baktığını gördüm. Hem bu yaptıkları sebepsiz olamaz.” dedi. Ona anlatmadığım bir detayı fark ettiğimde yüzümde bir tebessüm oluştu.

“Sebepsiz değil zaten,” dediğimde İnci’nin kaşları çatıldı. Anlatmam için beklediğinde tekrar söze girdim. “Aral, babam ölmeden önce ona bir söz vermiş. Eğer babam ölürse annem ve beni koruyacağı sözü. Babam ona ve kardeşine onlar küçükken hep yardım etmiş, bu yüzden de bu sözü vermiş. Aslında bunu babam istemiş ve o da kabul etmiş. Yani bütün bunlar sadece bir söz yüzünden. Annem hayatta olsaydı ona da gözü gibi bakacaktı anlayacağın. Ama şimdi bildiğin gibi...”

İnci kaşları havalanmış beni dinliyordu. Anlattıklarıma şaşırmıştı. İlk duyduğumda bende şaşırmış ve karşı çıkmıştım. Ama şimdi istesem de karşı çıkamıyordum.

“Bunu beklemiyordum. Tamam, böyle bir söz vermiş olabilir ama bu farklı duyguların ortaya çıkmayacağı anlamına gelmez.” diyerek kararında ısrar edince of der gibi bir nefes verdim.

“Ben ne desem sana laf anlatamayacağım anlaşılan. Neyse yine de sen pek umutlanma bence.” diyerek son sözü söyledim ve minik kediyi İnci’nin elinden aldım.

Çilli’nin yumuşacık tüylerine dokunurken içim kıpır kıpır oluyordu. Sağ kolum artık olmadığı için sadece sol kolumla Çilli’ye dokunabilsem de bütün sevgisini ve masumluğunu hissedebiliyordum.

Aral’ın söylediğine göre onun da anne ve babası yoktu. Yapayalnızdı, benim gibi. Ama evet, biz bu kediyle birbirimizi tamamlıyorduk. İnanıyordum, Çilli bana iyi gelecek ve yaralarımı saracaktı. Benim de ona yapacağım gibi.

Yumuşacık turuncu tüylerini okşarken bir yandan da kucağımda yuvarlanmaya çalışıyordu. Bu hâli dudaklarımdan bir kıkırtı kaçmasına neden oldu.

“Alina,” dedi İnci sondaki a harfini uzatarak. Başımı kaldırmadan “Hıı...” diye mırıldandım sadece. İnci tekrar konuşmayınca bu sefer başımı kaldırıp yüzüne baktım. Bakışlarının üzerimde olduğunu görünce “Ne oldu?” diye sordum. İstemsizce endişelenmiştim. Sürekli kötü bir şey mi oldu acaba diye korkuyordum.

“ Bunu sormak zor ama tekrar ne zaman hayata dönebileceksin?” Sorduğu soru afallamama ve kedinin başını okşayan elimin duraksamasına neden oldu.

Hayata dönmek. Ne zamandır yabancı olduğum bir kavram. Hayata dönmek? Bunu bilmiyordum. Tekrar nasıl hayata dönülürdü ki?

Bütün umutlarınızı kaybettiğinizde ve artık hayata olan inancınızı yitirdiğinizde hiçbir şey eskisi kadar kolay olmazdı. En acı şekilde deneyimlemiştim. Hem ailemi hem de en büyük hayalim olan müzisyenliği sonsuza dek kaybetmiştim.

Canımdan çok sevdiğim annem ve babam artık hayatta, benimle birlikte değilken nasıl  tekrar hayata dönebilirdim?

Bu hayattaki tek tutkum keman çalmak iken artık müzisyen olmayı bırak onu bile yapamayacakken nasıl tekrar hayata dönebilirdim?

En yakın arkadaşım ve sevgilimden kazığı yemişken nasıl tekrar hayata dönebilirdim?

Bütün bunların içinde ben nasıl mutlu ve hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdim?

Herkesin acıları vardı ve kendisini yaralayanları. Benim acılarım hayata tutunmama engeldi ama insanoğlu bir şekilde yaşıyordu. Belki de bu yaşamın içinde ölümdü.

“Bilmiyorum İnci, bilmiyorum. Bundan sonra tekrar hayata dönebilir miyim bilmiyorum.”  Derin ve sıkıntılı bir nefes verdim. Bu dünyada artık ölüm kadar yaşam da zordu.

“Senin için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum ama bu şekilde yaşayamazsın. Bir şekilde eski mutlu ve umutlu hâline dönmen gerekiyor. Ve bütün bunları yapmak için de sadece bir adım atmalısın. Devamı gelecektir zaten. Ama sen şimdi pes edersen tekrar eskisi gibi olamazsın. Yapman gereken tek şey sadece minik bir adım.”

Olumlu anlamda başımı sallasam da o adımı atamazdım. Ben o kadar güçlü değildim. Bende o eski neşeli hâlime tekrar dönmek istiyordum ama bütün bunlardan sonra imkânsızmış gibi geliyordu.

“Dinle, benim bir fikrim var,” İnci tekrar konuşmaya başladığında başımı yeniden ona çevirdim. “Bu ilk adımı okula giderek atabilirsin. Zor olacaktır ama bu senin için iyi bir şey. Güven bana.”

“Okula dönmek mi? İnci yapamam, ben o kadar cesur değilim. Hocalarımın, arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakarım?” Gözlerim dolu dolu sesim titreye titreye konuşmuştum. Bu hâlimden utanıyordum. Yarım ve eksik olmaktan.

“Alina saçmalama. Senin utanacak hiçbir yanın yok. Senin başına gelen bir başkasının da başına gelebilirdi. Bu asla utanılacak bir şey değil. Ne var yani bir kolun yoksa, ne olmuş? Bu dünya tam bedenlerin içinde yarım zihinler taşıyor, sen mi fazla geleceksin? Sakın bir daha böyle bir şey söyleme!” dedi İnci, sonlara doğru sesini biraz yükseltmişti.

“Bu dünya tam bedenlerin içinde yarım zihinler taşıyor, sen mi fazla geleceksin?” demişti. Yarım zihinlerden kastının kötü kalpli insanlar olduğunu anlamam zor olmamıştı. Bu söz beni biraz iyileştirmeye çalışsa da yeterli değildi. Fakat bir şeylerin farkına varmıştım. Bir şekilde kendi kendimi iyileştirmem gerekiyordu.

“Deneyeceğim,” dedim. Biraz da olsa özgüvenim yerine gelmişti. “Kötü bir sonuca ulaşsam da en azından deneyeceğim. Kabul ediyorum.”

“İşte bu be!” İnci alkış tuttuğunda benimde yüzümde hafif bir tebessüm oluşmuştu. “O zaman yarın gidiyoruz okula?” dedi İnci. Bu kadar aceleci olması beni biraz tedirgin etse de mecburen kabul etmek zorunda kaldım. Sonuçta bir kere kabul edince devamı gelmek zorundaydı.

Başımı aşağı yukarı salladığımda İnci’nin gülümsemesi daha da büyüdü. Yeni hayatıma atacağım adımlar beni eskiden olduğum kişiye çevirmezdi belki ama en azından hayatı gerçekten öğrenmemi sağlardı.



Bugün büyük gündü. Yeni hayatıma atacağım adımlardan ilkiydi. Gece İnci benimle birlikte kalmıştı ve tabii ailesine de haber vermişti.

İnci ile iyi bir ikili olmuştuk. Birbirimizi az bir zamandır tanıyorduk ama çok bağlanmıştık. Yeni tanıştığınız bir insana güvenmeniz ne kadar doğru olurdu bilmiyordum ama ben İnci’ye çok güveniyordum ve o güvenimi asla boşa çıkartmazdı. Adım kadar emindim.

Hazırlanıp okulun yolunu tutmak üzere evden çıktık. İnci’nin arabasına bindiğimizde heyecandan bacaklarım titriyordu. Aynı zamanda korku da bedenimi ele geçirmişti.

“Sakin ol.” diyen İnci’nin yumuşak sesi biraz da olsa heyecanımı dindirdi ama yine de hâlâ çok heyecanlıydım.

Yol boyunca aşırı stresten neredeyse ölecektim. Neyse ki sonunda okula gelebilmiştik. Sol kolumla arabanın kapısını açıp indiğimde İnci arabanın etrafında dolaşıp yanıma geldi.

Artık yeniden başlamıştım. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı fakat artık bende eski ben değildim. Sanırım gerçekten değişmenin zamanı gelmişti. Hayatın farkına varmanın...

   Yazardan Not: Öncelikle herkese merhaba. Bu bölüm önceki bölümlere göre çok daha kısa. Fakat bunun nedeni bir sonraki bölümün biraz daha uzun ve olaylı geçecek olması.

Bu arada bu bölüm bazı nedenlerden dolayı çok gecikti, farkındayım. Lütfen kusura bakmayın. Ayrıca sabrınız için de teşekkür ederim.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın. 🙏🏻🧡

Kemanımın SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin