2.BÖLÜM

42 7 1
                                    

Merhabaa iyi okumalar

Şifacı 10 dakikaya gelmişti.
Bir umutla onları izliyordum. Belki sadece ağır bir öksürüktü? Şifacı toparlanıyordu.
Ve o korktuğum kelimeyi gözlerimin içine bakarak söyledi. "öldü" ne kadar ağır bir kelime ve o benim gözlerimin içine bakarak söylemişti.

 
Bütün duyguları yaşıyordum. sinir, üzüntü, öfke elime gelen ilk şeyi alarak şifacıya attım "Hiçbir şey yapmadın ve bana öldüğünü söylüyorsun "elime çocukken dedemin beni sakinleştirmek için okuduğu şiir kitabi gelmişti.

 
Ağır bir kitaptı. Şifacı titreyerek "Efendim öleli yarım saat olmuş ben napabilirim. Diriltme gücüm yok" dedi. Sesinden ağladığı anlaşılıyordu. Elimi saçlarıma götürüp her bir telini çekiştirdim. Hiç kimsem yoktu. Peki ben niye tek başıma dünyada kalayım ki ben bunu hakketmiyordum.
Hepsi öldü ve bu benim suçumdu.

 Bir anda aklıma gelen fikirle mutfağa koştum.
Herkes arkamdan geliyordu. Mutfağa girdiğim an elime keskin bıçağı aldım. Herkes öldüyse benim de yaşama hakkım yoktu.
Bıçağı tüm gücümle bileğim ve bıçağı buluşturacakken büyük bir el beni durdurmuştu. Mayanın eli olma ihtimali imkansızdı. Şaşkınlıkla donmuşken o el hızlıca bıçağı yere attı. Ben hala şaşkındım.


Kafamı kaldırıp baktığımda gözleri gözlerimi bulmuştu. Gözleri bir yerden tanıdıktı. Kaşlarını çatmıştı "Ne yapıyorsun sen" sinirli bir sesle söylemişti. Ama ben ondan daha sinirliydim "Asıl sen ne yapıyorsun" dedim. Herkes  çoktan gelmişti. Bahçıvan eve bağırarak "Bay Alexander geldi" diyordu. Alexander? bir yerden tanıdıktı. Miya susturmuştu. Hemen ondan uzaklaştım "Sen kimsin? burada ne işin var? beni neden durdurdun ?"dedim.


Yüzü yumuşadı "hiç değişmemişsin" dediğini anlamamıştım. Sesini düzelterek" Yankk krallığının torunu Alexander Kral Arlon'la görüşmeye geldim" dedi. Arlon dedemin ismiydi. Yanaklarım yeniden ıslanıyordu. Şifacı "Kral Arlon... yaklaşık bir saat önce hayatını kaybetti" dedi. Ağzımda bir hıçkırık çıktı. Ve arkası geldi.
Dizlerimin üstüme çöktüm. Ağlamam iyice şiddetleniyordu. Bahçıvan şifacının kulağına eğilerek "Sakinleştiriciyi getirelim." dedi. Onları duyuyordum. Ama galiba ihtiyacım vardı. Sonuçta 2 yıl boyunca kullanmıştım.
Alexander eliyle onları durdu "Hayır sakinleştiriciyi getirmeyin" deyip yanıma oturdu. Ellerim titriyordu. O balodaki gün daha deminki dedemin ölümü daha da çok titriyordum.


Elimi kavradı. Zorla yüzüne baktım. Gözlerimin içine bakarak "ağlamak istiyorsan ağla kızmak istiyorsan kız ama susma" dedi. Ağlamayı seçerek  önünde hıçkıra hıçkıra ağladım. Kızmayı seçmeye gücüm bile yoktu. Herkesi göndermişti. İkimiz yere oturmuş ben ağlıyor o ise elimi sıkıca tutuyordu. Yavaş yavaş sakinleşince yeniden gözlerime baktı "Rahatladın mı" kafamı hafifçe salladım.

 
Hayır rahatlayamamıştım sadece ağlamam durmuştu. Ayağa kalktı. Elini tutmak iyi gelmişti.
O ayağa kalkınca otomatik  şekilde bende ayağa kalktım. Elimi hala bırakmıyordu. Ben ondan önce davranıp tam elimi çekecekken elimi daha sıkıca tutup merdivenlere ilerdi. Şaşkınca ona baktım "Ne yapıyorsun" dedim.


O beni takmayarak yukarıya çıkarttı. Elimi sıkı tuttuğundan dolayı sinirim tepeme çıktı "Eğer elimi hemen şimdi bırakmazsan o parmaklarını teker teker hepsini kırarım" diye bağırdım. Neye cüret ediyordu bu. Sonunda yüzüme baktı ve elimi bıraktı  ve gözüme sokarmışçasına bileğimi gösterdi "canın bu kadar mı değersiz ya da benimle mi evlenmek istemediğinden böyle yaptın niye benden nefret mi ediyorsun duydum benimle evleneceğini duyduğunda intihar etmeye kalkışmışsın sana yardım etmek istiyorum ama sen beni tehtid ediyorsun. Bella lütfen odana geçer misin hemen pansuman alıp yanına geleceğim canın senin için değerli olmasa bile benim için değerli" deyip gözlerimin derinliklerine baktı. Bana çok değerliymişim gibi bakıyordu. Onun yüzünden intihar etmeye kalkıştığımı sanıyordu. Sessizce odaya yürüdüm. Dedemin odasının önünden geçerken yine gözlerim doldu.


Odaya baktığımda dedem yatakta yoktu. Hızlıca odaya girdim. Oda özenle toplanmıştı. Hemen odadan çıkarak aşağıya indim. Bağırarak "dedem nerde" diye bağırdım. Ranya ve Maya koşarak yanıma geldiler.

 Ranya konuşmaya başladı "Efendim Krallık mezarına  gömmeye götürdüler" dedi. 
Gözlerim sonuna kadar açıldı" Benden habersiz nasıl götürüyorsunuz" dedim. Alexander arkadan "Ben dedim" şaşkınlıkla ona baktım. 
Konuşmaya devam etti "dedenin isteğiydi" dedi. Ne yani dedem her şeyi planlamış mıydı. Kafamın karıştığını anlamıştı.

 
Elindeki pansumanı göstererek "Odana geç bir şey alıp geliyorum" deyip arkasını dönüp gitti. Sabır dileyerek odama girdim. Gözlerim ağladığım için cayır cayır yanıyordu. Masama oturdum onu beklerken babamın yazdığı defteri ezbere bildiğim halde bir daha açtım. Yavaş yavaş okuyordum. Ve gözlerim kapanmak için yalvarıyordu. Bir süre sonra dayanamadım ve yavaşça gözlerimi kapattım.
Rüyada annem ve babam ve benim küçüklüğümü gördüm. Üstleri ful kandı. Onlara gitmeye çalıştım ama nafile ben onlara yaklaşmaya çalıştıkça uzaklaşıyorlardı. Ve bir anda yine o silah  sesleri bir anda bağırdım.

 Gözlerim açıldı. Ağlamıştım. Etraf karanlıktı. Hafifçe yataktan kalktım.
Aniden kalkmamla yere düşmem bir oldu. Kafam çok kötü dönüyordu. Daha ağır bir ağrının girmesiyle inledim. Zorla ayağa kalkmaya çalıştım. Tam ayağa kalkmamla kapı açıldı. Alexander ve Mayaydı. Onun burada ne işi vardı? Elime ona uzatarak "Senin hala ahhh" bacaklarım bir anda bağları çözüldü bir anda Alexanderın kollarında yığıldım. Yavaşça gözlerim kapandı.

Geç oldu neyse GÖRÜŞÜRÜZ kendinize iyi bakun 

KANLI KALP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin